YY-71. Bölüm

135 7 2
                                    

Buluşmanın nasıl geçtiğini merak eden birçok okuyucumun olduğunu tahmin edebiliyorum. Ama şimdilik buluşmanın işlenmesi için erken. Onu bir süre için atlayacağız. Bu bölümde 13 Şubata geçiyoruz. Size küçük bir spoiler: 14 Şubat hiç işlenmeyecek bu hikayede. Sona yaklaşıyoruz. Tabi işlenmesi gereken geçmiş günlerimiz de var. Ama yine de sona yaklaştık. Bunu bilmenizi istedim.

Bölüm şarkımız Beast grubuna ait. '12:30' Bu şarkıyı JaeMin'in ağzındamış gibi dinlerseniz daha da anlamlı hale gelir bu bölüm içinde.

Sizleri seviyorum. Hala devam eden sizleri çok seviyorum.

13 Şubat 2014

Rahatsız bir yerde uyuyakaldığımı belli eden sırtımdaki ağrılarla yavaşça uyanmaya başlıyorum. Sıkıştığımı hissediyorum, uyuduğum yer çok dar olmalı. Ve beni sımsıkı saran kollar… KyuSoon Hyung yine yanımda uyumuş olmalı.

Gözlerimi aralıyorum yavaşça. Karanlık… Gözlerim karanlığa alıştığında gördüğüm şey KyuSoon Hyung’a ait olamayacak kadar beyaz hatta solgun bir ten oluyor. Başımı gömdüğüm büyüleyici bir kokuya sahip, beyaz bir boyun… Başımı biraz geri çekip yanımdakinin kim olduğunu anlamaya çalışıyorum. MiRyeon-ssi’nin yüzünü görmemle buluşmayı hatırlıyorum. Gitmem gerekirken uyuyakaldığımı hatırlıyorum. Gece kabus gördüğümü… Yanıma gelip beni kollarının arasına alışını… Sakinleştirmek için çabalayışı…

Kollarımın arasındaki bedeni fazla sarsmadan kollarımı ondan ayırıyorum. Uyanmayacağını bildiğim halde hareketlerimin yavaş olmasına özen gösteriyorum. Koltukta doğrulduktan sonra onu biraz daha rahat bir şekilde yatırıyorum. Ve sakin bir şekilde koltuktan kalkıyorum. Koltuğa iyice onu yerleştirdikten ve üzerine battaniyeyi sıkıca örttükten sonra cam sehpanın üzerindeki telefonumu alıyorum. Birçok cevapsız arama… Hyung’larım çok endişelenmiş olmalılar. Bu arada saate bakıyorum. Onları aramam için hiç uygun bir saat değil. Daha yalnızca dört buçuk…

Dün geç saatte geldiğimiz bu evi inceleyecek vaktim olmamıştı. Bunun yerine şimdi etrafıma bakınıyorum. Her yer karanlık olduğu için oldukça zor benim için etrafı incelemek. Zaten incelememe de gerek yok. Bir daha geleceğim bir yer değil burası. Bakışlarımı koltukta uyuyan bedene çeviriyorum.

“İstediğin gibi, bir daha seni görmeyeceğim. Bir daha yanına yaklaşmayacağım. Sen veda etme işini fazla abartıyorsun. Senin yerine veda eden ben olacağım. Elveda, Han MiRyeon-ssi.”

Mırıldanmalarımın sonunda bulunduğum beyazın hüküm sürdüğü salondan çıkıyorum. Aynı şekilde beyaz olan banyoya geçip aynanın karşısında kendime çeki düzen veriyorum. Ve çıkış kapısına yöneliyorum. Ayağıma geçirdiğim botların bağcıklarını bağladıktan sonra cebimdeki telefonumu çıkarıyorum. Uzun bir süre ekrana baktıktan sonra dayanamayıp tekrar botlarımı çıkarıyorum. Ve salona geçip büyük kitaplıktaki ajandaları karıştırmaya başlıyorum. Ajandalardan birinin ilk sayfasında yer alan telefon numarasını telefonuma kaydediyorum. Ardından evde biraz daha sessiz olmaya özen göstererek dolanıyorum. Ve MiRyeon-ssi’nin odasına da giriyorum bu dolanışlarım sırasında. Tüm ev anlayabildiğim kadarıyla- karanlık yüzünden emin olamıyorum- beyaz. Neden bu kadar beyaz bir evde yaşadığını anlayamıyorum. Bu ev garip hissettiriyor.

Dolanmalarım sonunda aradığım şeyi buluyorum. MiRyeon-ssi’nin odasında telefonunu buluyorum. Kaydettiğim numarayı arıyorum. Telefon çalıyor. Telefonun ekranında cevapsız arama görünmesin diye aramayı reddetmekle yetiniyorum. İhtiyaç duyduğum takdirde ben onu arayabilirim ama onun bana ulaşmasını istemiyorum. Telefon numaramı bilmesini istemiyorum. Bu numarayı görmesini istemeyişim de bu yüzden olmalı. Aslında onu aramayı bile düşünmüyorum. Bu numarayı neden aldım ki? Saçmalıyorum. Yeni kaydettiğim numarayı hemen siliyorum. Ve bir kez daha bu eve bir daha gelmemek üzere veda edip botlarımı giyiyorum.

Yarın Yok! (내일이 없어!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin