Tutsak

1.9K 115 37
                                    

İşlerim o kadar yoğun ve yorucu ki inanın ne zaman telefonu elime alsam sızıp kalıyorum. Bugün sizler için bir istisna yaptım ve uyumadım direndim. Şimdilik idare etsin diye bir bölüm yazdım. İlerisini de en kısa da yazmaya çalışacağım 🤗

Anlayışınız için çok teşekkür ediyorum,iyi okumalar. Yorumlarınızı bekliyorum😘

*******

Defne ile ömer, ali'nin aldığı bir istiparat sayesinde gittikleri tatilden son anda ölümden kurtarmıştı ama kardeşine yetişememişti. Kardeşini ölüm ucundan almak için her şeyi yapmaya hazırken bir engel vardı, doktor ezgi. Babası Cumhuriyet Baş Savcısı Cevdet annesi, Melike Moloğlu ile yaşamını sürdüren, iş ev arasında koşturmaca geçiren bir can kurtatdığında dünyaların onun olduğu adete bir melek idi. Abisi şehit olduktan sonra içine kapanık ve çok daha iyilik sever olurken, bir yandan da içine kapanmıştı. Anne ve babası ne kadar üstüne düşmese de ezgi kendini hala toplayamamıştı.

Ezgi şuan hayatının dönüm noktasında. Prensipleri olan işine aşık genç bir cerrahtı. Ali'nin sunduğu teklif onun için büyük bir suçtu. Ortada yaralı bir insan vardı ezgi bunu yapabilecek güçteydi. Yapmasa içine dert, yapsa yine içine dert olacak türden. Ezgi de biliyordu ki;  en büyük çaresizlik, mantık ile kalp arasında kalmak olduğunu.

Ezgi hayal alemine dalmış ne yapması gerektiğini düşünürken ali bu sessizliğe daha fazla dayanamamıştı. Elini sert bir şekilde duvara vurarak "daha ne kadar düşüneceksin?  Ya da dur şöyle sorayım?! Sen neyi düşünüyorsun?  Senin ettiğin bu hipokrat yemini sadece hastaneye  getirilen hastalar için mi geçerli?! Sen doktor olduğuna emin misin? " alinin böyle sert ama bir yandan da haklı çıkışına kaşlarını kaldırarak "sen benden ne istediğinin farkında mısın acaba?  Kardeşini yasak yol ile ameliyat etmemi istiyorsun buna nasıl hemen kabul etmemi düşünüyorsun sen?!" cümlesini bitirip seri ve hızlı ile ilerleyecekken gözlerini büyüterek işaret parmağını gözüne sokarcasına "sen az önce benim doktorluğumu mu sorguladın? Hangi had ile?! Sen kimsin?! " sözlerini daha tamamlayamadan ali bileğinden tutup kendine çekerek "benim seninle cilveleşecek ne gönlüm ne de vaktim var! Şimdi kardeşimi kurtar" kapıyı göstererek "sonra ananın babanın yanına gidersin! Ama önce KARDEŞİM! " son kelimeyi bastırarak söylemişti. 

Sinirlenmişti ezgi. Ama sakinliğini koruması gerektiğinin farkındaydı. Serdar'ın yanına gidip nabzını kontrol ettiğinde durumun kötüleştiğinin sonucuna ulaşmıştı. Mavi gözleriyle aliye bakarak "sakın" demek ile yetinmiş, ali de bunu anlamıştı. 

Ezginin başında kardeşinin ameliyatını izlerken arabaların sesini duymuştu. Eliyle hafifçe perdeyi köşesinden kıvırıp bakındığında kaanın sinan ile geldiğini görmesi ile dışarı fırlaması bir olmuştu. Kaanın bu ortamı görmemesi gerekiyordu. Sinan ambulansı görünce kafasını kaşıyarak aklından bin bir türlü şeyler geçirmişti.

Kaan dayısını görür görmez dayısının boynuna sarılmıştı.  "Yolda çok trafik vardı hatta ambulanlar" lafını tamamlar tamamlamaz "abi?! " sinan'ın endişeli bir ses tonu ile öylece kalakalmıştı. Ali göz işaretleri ile anlatmaya çalışsa da sinan pek anlamamıştı.  Kaanın da anlamaması için eskiden anlaştıkları dili konuşmaya başlamışlardı.

Ali, "Dağ dağa küsmüş" derin bir nefes vermesi ile gözünden bir damla yaş akması bir olmuştu. Sinan da artık farksız değildi. Yüzünde bir gülümseme ve ağlama hissi görülmeyen sinan burnunu çekerek "Dağ dağa  hiç barışmıyacak mı?" sorusu üzerine o da burnunu çekip  "hala bir umut var" gözlerini kapatıp bir nefes vermişti sinan.

Kaan ve yaprağın dadısını çağırıp "siz çocukları eve götürün" emrini verirken kaan hemen dayısına itiraz etmişti. "Dayı hani hep beraber olacaktık?  Neden bu ayrı gayrılık? Siz gene bir şey karıştırıyorsunuz? " çemkirmişti.

PSİKOPAT MAFYA AŞIK OLURSAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin