Merhaba arkadaşlar. İşim gereği vardiyalı çalışıyorum ve bölümler geç geliyor. Bu durumdan bende pek rahatsızım.. Her cuma izin günüm. Artık bundan sonra her cuma yb atacağım. Bu arada kalbe düşen ilk aşk cemre için de devam edeceğim. Bilginize.
&&&"Kalbimin yüzüme yansıyan ışığı, tek bakışıyla içimde kelebekler uçmasına sebep veren adam! Nasılsın iyi misin? Bilirim sen şimdi tek kaşını kaldırıp cıkcıklayarak bu hatun karnı burnunda kurtların içine yalnız koymuşum birde beni merak ediyor diye sitem ediyorsun.. Şimdi de yüzünde bu cümleyi kurduğum için hafif bir tebessüm aldığını buradan görebiliyorum. Bilirsin seni bu dünyada en iyi tanıyan, nerede nasıl davranacağını bilen benimdir. Biz çok iyiyiz. Bak şimdi çok iyiyiz dedim ya kızma. Sensiz yarımız ama dışarıya karşı çok çok iyiyiz. Çocukları soracaksın şimdi biliyorum. Onlar da iyi.. Değiller biliyorsun.. Babalarını özlüyorlar. Kaan sekiz yaşında olmasına rağmen büyümüş de koca adammış gibi. Prensesin ise küçük kardeşiyle ilgilenmek ile meşgul. Kardeşini şimdiden çok seviyor. Ee ne de olsa babasının kızı. Peki benim kalbimi soracak olursan, biraz kırgın.. Giderken elini tutamadım.. Gözlerine bakamadım.. Mesela seni seviyorum diyemedim. Sen gittikten sonra ben sustum be Ömer'im. Sanki sırtımdan tonlarca yükü almışlar da ben dertsiz ortada öylece kalakalmışım.. Benim cesaretim, dik duruşum sende gizliymiş meğersem.. Hadi çık gel artık.."
****
Her zamankinden de soğuk bir geceydi. Soğuk olan kaldığı yer değildi elbette.. Soğuk olan kalbi, sol yanı. Ailesinden ayrı tam tamına altmış dokuz gün oldu. Yazarken; ne olacak yahu alt tarafı altmış dokuz güncük. İşte öyle kolay değil. Geçen günlerde özlem'in çok olacağını biliyordum fakat; bu özlem bana çok ağır geliyor. İnsanın hiç burnu sızlar mı? Sızlamaz sanıyordum. Sanmışım, meğersem fena halde yanıldım. İnsanın burnu öyle sızlar ki. Sevdiğinin kokusunu duymadan.. Hele hele ki altmış dokuz gün böyle giderse bu. Burun neden sızlar? Karının kokusunu içine çekersin, evlatlarını yanaklarından koklasın.. Çekersin kokusunu, çekersin de hiç düşünmezsin. Bir gün ayrı kalırsan, uzunca bir süre göremeyeceğini aklına getiremezsin daha doğrusu bunu konduramazsın. Alışkanlık haline döner ki bunu ayrı düştüğünde anlarsın. Ne diyorduk? Burun sızlaması.
İnsana; bu dört duvar arasında kalmak koymaz da; özlediğinde sarılamamak çok koyar. Düşünsene, sarıldığını düşlüyorsun tam icraata gelince soyut olduğunu anladığın an ki yıkılışın tarifi yok. Şimdi anlatmaya kalksam, kelime bulup da cümle kuramam. Öylece kalırım. Kalem kağıt bana, bende onlara bakarım. Hem ben sevmem bilirsiniz.
Bir insanı yıkabilecek iki şey vardır. Biri umut diğeri hayal kurmaktır. Umut etmek; zayıflık değildir fakat en zayıf olduğumuz konudur. Zaaftır. Düşmanın senin zaafını bilirse, ki bu da umut etmekse yıkıcı olabiliyor. Bir insan neden umut eder? Yada şöyle sorayım. Neden umut etmek ister? Çok basit. Umudundan kırmışlardır çünkü. Oranın iyileşmesini ister. Bir daha kırılsın diye. İnsanoğlu böyle bir zincir halkası içinde işte. Ama şunu söylemeliyim ki ben umudumdan hiç vurulmadım. Hayal kurmakdı beni vuran. En zoru bana göre buydu.
Hayal kurmak çok ama çok güzel bir o kadar da çok tehlikeli aslında. İnsanlar ikiye ayrılıyor. Bir insan vardır psikopat, aklından kurduğu hayalleri gerçek sanıp yaşar, yakar, yıkar en sonunda kendi de yok olur. Ben ondan değilim elbette. Ben ikinci seçeneğim. İkincisi benim yaşadığım hayat işte. Ailenden ayrı kalan, ayrı kaldığı müddet sadece geleceği düşünüp hayal kuran bir baba. Özlem benim çeneme vurdu belli ki. Yaşamım boyunca bu kadar uzun cümleler kurmamıştım.
Sebahattin Ali okumaya başladım. Duyuyorum senin gibi bir kabadayı kitap mı okue diyenleri. Yanlış. Kabadayı olmam kitap okumak,sinemaya gitmek gibi etkinlikleri yapmayacağım anlamına gelmez. Benim böyle olmama sebep olan genlerimizdi. Alna yazılan kader gibiydi. Burada biriyle arkadaş olduk. Bana yoldaş oldu açıkçası. Sabır ile tesbih çektiğimi görüp yanıma elinde bir kitap ike yaklaştı. Sebahattin Ali- Kürk Mantolu Madonna. İlk başta dedim hocam etma çoluk çocuk var maskara etma beni. Bana öyle bir şey dedi ki tek bir şey bile diyemedim. Haklıydı. Ortalıkta kendini erkek, adam en önemlisi baba zanneden bir sürü kişi var. Onlar kadına dayak atan, içki masalarında kendini kaybeden, kitaba zerre önem vermeyen insan. Onlar rezil olmuyor da sen kitap okuyunca mı olacaksın. Bak çevrene sana özenen, senin gibi olnak isteyen binlerce kişi var. Sen eline kitap alıp okuyacaksın ki seni sevenlere örnek olsun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT MAFYA AŞIK OLURSA
Ficción GeneralBir mafyanın zengin bir ailenin tek kızlarına aşık olması. O günden sonra hiç kimsenin hayatı eskisi gibi olmayışı