2 gün süren bir araba yolculuğu ile geldiler, karadayıya. Yani eski İzmir'e. Yıllar önce bırakıp gittiği, yeni bir dünyaya adımlarını attığı şimdi yeni İzmir olan kafasında hala, bıraktığı gibi görmek isteyen karadayıya.
Emektar İbrahim her zaman yanındaydı. Emektardı işte. Eskiden babasından teslim alıp büyüttüğü evine, toprağına geri dönüyordu ömer. Evi her sene temizlenir, bakım görürdü. Bu sene kendisine yapmak nasip oldu. Sevdiğiyle. Kanıyla, canıyla.
Hiç bir şey değişmemişti, tabi bu değişmeme durumu sadece ömer'i kapsıyordu ki ömer tam hakim değildi ve değişenleri görmek onu deli edeceğine yemin edebilirdi tanıyan herkes.
Ömer geçti şöför koltuğuna taktı vitesi ikiye, tespih sallaya sallaya, ikisinin de en sevdiği şarkıları söyleyerek sevdiği kadın ile düştü yollara. Biraz şaşkındı. Daha doğrusu ilk defa böyle bişey yaşıyordu. Yanında, çevresinde ötesinde korumalı arabalar olmadan yola çıkmıştı. Uzun yola. Çok eğlenmişlerdi.
Karadayıya varmalarına bir iki saat kalmıştı ki kaan babasına nereye gideceklerini sordu. Ön koltuğun arasına başını sokup yüzünde gülen bi ifade ile "baba şimdi biz nereye gidiyoruz?" oldu.
Dikiz aynasından oğluna bakıp güldüğünde "büyüdüğüm yere gidiyoruz evlat, senin de büyüyeceğin yere" aynı güler yüzlülükle sevdiceğine bakıp, kızına dönüp " kardeşin ile mahallede top oynayacağın, dağ bayır gelebileceğin kısacası çocukluğunu yaşayacağın babanın büyüdüğü, yaramazlık yaptığı ama en önemlisi dostluğun sevginin olduğu yere gidiyoruz." kaan babasının verdiği cevaptan mutlu olmuş olacak ki sırtını koltuğa yaslayıp kardeşinin elini tutup "güzel günler bizi bekliyor prensesim" diyerek elinin üstünde öpüp sarılmışlardı. Defne ile ömer birbirine bakıp gülümserlerken ince ellerini tutup oğlu gibi ama tek farkla "sevdiceğim" diyerek öptü o güzel elleri.
İbrahim iki gün önce gidip hazırlamıştı her şeyi. Kimseye haber vermeden sessizce halletti işlerini. Ömer ilk geldiğinde kendi gözleri ile görmek istiyordu. Kısaca baskın basanındır yapmak.
Hava karardığın da geldi yuvasına. Her köşe de bir anı, yüzünü gülümseten hatıra geliyordu. Son köşeyi döndüğünde durdu. O karanlıkta çok değil beş yada altı yaşların da bir erkek çocuk geçti. Kendini gördü. Kendi çocukluğunu. Her akşam bisikletini babasından gizli alıp kaçan, yokuş aşağı bisiklet ile elleri hava da sürdüğü anlar belirdi.
Güldü.
Özlemişti.
Çocukluğunu.Defne, ömer'in yüzüne bakıp güldüğünü görünce ses çıkarmadan izledi. Uzun zaman sonra ilk defa, kendiyle ilgili olmadan gözlerinin içinin güldüğü gördü. Şimdi dahada merak etti, ömer'in büyüdüğü mahallesini.
Kendine geldiğin de defne kaşlarını çatarak ama bu sefer gülerek. "Çocukluğum geçti sanki gözlerimin önünden defne.." diyebildi sadece.
Vitesi ikiye atıp tekrar sürmeye başladığında ömer devam etti. "Mutluyduk" dedi gülümseyerek.
Evlerine geldiğinde ilk arabadan inen kaan oldu. Eve bayılmıştı. İki katlı, yeşil renkli bir müstakil evdi. Mahallede ki en havalı, görünüm açısından güzel bir evdi. Köşede kalıyordu. Aşağıya doğru inişi yokuş iken, sağ ve sol çevresi düz adımdı. Balkonu oldukça genişti. Defnenin dikkatini çeken ilk şey bahçesiydi. Yeşillik içinde olduğuna çok sevinmişti.
"Buraya çok güzel fidanlar dikeceğim ömer, bu ev çok güzel" birbirlerinin gözlerine baktıkların da ikisinin de gözleri dolu doluydu. Çocukluğu geçtiği evine yıllar sonra gelişi anıları canlanmıştı gözünde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT MAFYA AŞIK OLURSA
General FictionBir mafyanın zengin bir ailenin tek kızlarına aşık olması. O günden sonra hiç kimsenin hayatı eskisi gibi olmayışı