Ömer'in gidişinden sonra hiç kıpırdamadan kaldı yerinde. Babasından bir kere daha nefret etti. Yıllar önce alıp gitmişti annesini, kurtulmuştu o soy isimden, babasından en önemlisi aşiretten. Kendi düşüncelerine ters olan töreden. Masanın üzerinde ki kağıtları yere fırlatarak çaresiz gözlerle baktı mesleğine.
"Ben bunun için mi yıllardır kaçmanın bedelini ödüyorum. Tam kurtuldum artık düzenli bir hayatım olacak diye sevinirken yıllar önce annemi de kaçtığımız töre beni bulaun diye mi? Ölmekten mi korkuyordum, asla!" vurdu elini masaya. Bir cesaret ile doğrulduğu an ki gözlerinde ki çaresizliği görmek bir savcı için yıkıcıydı. Annesi. Yıllardır annesi karaciğer nakli bekliyordu. Bu sene de bulunmaz ise annesini kaybedecek. Önünde ki suö dosyasının sahibi çıkıp annesine umut olabileceğini söylüyordu. Annesi her şeyiydi. İnanılır gibi değildi. Ellerini masaya vurup "koskoca Cumhuriyet Savcısı ol ama elin kokun bağlı olsun. Allah kahretsin!" çekmeceden silahını alıp beline koyması ile odasından çıktı.
Çıktığında karşısında üç adam elleri önde kendini beklediklerini gördü. Yanlarına gitti. "Gidin" emrini verip giderken aralarından biri "direk kafamıza sık daha iyi yenge." gözleri büyüdü yenge kelimesini duyunca.
Yakasına yapışıp "sakın bir daha tekrarlama" başı önde "afedersin yenge ama abi bize o yengeniz değil salın diyene kadar bizim yengemizsin" ellerini yakasından düşürüp "beni abinize götürün!" lafını tamamlar tamamlamas hızlı bi şekilde merdivenlerden inmeye başladı. Tabi arkasından adamlarda.
Arabaya binmek için kapısı açılmıştı ki İbrahim buna izin vermedi. "Yengemiz bizimle gelecek" bir eli belinde diğer eli ile kendi araçlarından birini gösterdi. Korumalar silah çektiğinde ömer'in yolladığı adamlar da çekecekken durdurdu.
"Ben olsam böyle bir hataya düşmem." savcıya bakıp "gidelim mi?" diye sordu. Gözlerini kapatıp bir nefes alıp korumalara "tamam siz burada kalın, peşimden gelmeyin" senkronize olmuş bir şekilde arabaya doğru adımlar atılmaya başlandı.
Arabaya binecekken İbrahim elini uzattı. "Buna ne gerek var?" sorusuyla İbrahim ciddi halini bozmadan "yanında bir ordu adam var size bir şey olmasına izin vermeyiz o yüzden ona da ihtiyacınız yok" kaşlarını oynatıp Savcı Arzu'nun silahını kendi beline koydu ve konvoy eve doğru hareket etmeye başladı.
&
Serdar az da olsa toparlanmaya başlamıştı. Sinan kardeşini seda'ya bırakıp başına da adam koyarak dünden beri görmediği abisi ve kardeşine geldi. Olayları öğrendiğinde ufak bir boğulma tehlikesi geçirdi ama halledildi.
Sinan geldikleri noktaya şaşkınlıkla biraz da sinirle bakıyordu. Kemalin öldüğünü öğrenince sakinleştirmek defneye düşmüştü ki bu da çok kolaydı. Yaprağı dayısının kucağına bırakması ile uzun bir süre oradan kalkmamasını sağladı.
Sinan'ın kucağın da yaprak, ali'nin yanı başın da kaan vardı. Böylece iki erkeği olduğu yere sabitlenmiş oldu. "Ömer nerede diye sordu sinan" ali ile defne aynı anda "bilmiyoruz" cevabını verdikleri andan sonra kapıdan ömer girdi. Şöyle bir baktı sonra güldü. "Defne senden korkulur yemin ediyorum iki çocuğu da birine verip sabitlemişsin bana verecek çocuk kalmamış" biraz bu cümlenin üzerine gülüşmeler oldu. Komikti. Peki defne bunun altında kalır mıydı? Duyayım!..
Salına salına gitti kocasının yanına. Elini omuzuna koyarak "sen abimleri üçe kapladığın için sana ben düştüm hayatım" yanağına bi öpücük kondurup kaşlarını çatıp asıl konuya geldi. "Sem onu bunu bırak da nerelerdesin?" eli belindeydi.
Kendini biraz çekip yan yan bakarak gülmeye başladı. "Sevenim çok malum mekan mekan geziyordum aç kalmasınlar da" imalı bir bakış atıp defnenin ayakkabısına maruz kaldığı için içeri kaçtı. Elleri havada yarım kafasını çıkartıp konuşmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PSİKOPAT MAFYA AŞIK OLURSA
General FictionBir mafyanın zengin bir ailenin tek kızlarına aşık olması. O günden sonra hiç kimsenin hayatı eskisi gibi olmayışı