Lily's"Bir de pişkin pişkin sırıtıp soruyor."
Aptal. James'la karşılaşmamdan sonra öfkeyle kendi kendime söylenip yürüyordum. Etrafta koşuşan, sınavı erken biten birkaç öğrenciyi azarladım.
"Arkadaşlarınız sınavda bilmiyor musunuz ? KOŞUŞTURMAYIN, İÇERİ GİRMEYİN VE SES ÇIKARMAYIN !"
Hemen korktular ve kaçtılar. İşte böyle sustururum.
James'tan sonra, kimseyi görmeden içeri girmek istiyordum ki Avery'i ve Slytherinli bir grup arkadaşını gördüm. Sinirlerim daha da bozuldu. Ne sinir bir kız bu. Daha birinci sınıfta onunla arkadaş olmaya çalıştığımda terslemişti beni. Snape'le arkadaştı ama benimle olmamıştı. Konuşmazdı bile.
Gryffindorda olmak istemiyorsan gitseydin. Tutan mı vardı seni ? Tamam sınıf değiştirme diye bir şey yok ama konumuz bu değil.
Hep denedim ama asla konuşmadı benimle -kimseyle- bunca senedir. Ben de oluruna bıraktım, benim arkadaşlarım bana yeter.
Yanında da Narcissa Black vardı. Iyy. Neyseki seviyesiz insanlarla konuşmadıkları için (!) bana laf atmadılar. Sizsiniz seviyesiz. Ben çağımın en zeki cadısıyım. İnsanları kanları tarafından yargılayan büyücüler. En nefret ettiklerim.
Daha sinir bozucu kimle karşılaşacağım derken koridordan geçen Snape'i gördüm. Dudakları yavaşça kımıldadı. Sanırım benimle yine konuşmaya hazırlanıyordu ama ona bakmadan hızlıca yanından geçtim. Beni kırmadan önce düşünecekti. Tek arkadaşımın o olduğunu sanıyordum.
Şişman kadın portresinin olduğu kısıma gelince parolayı söyledim ve içeri girdim. Herkes sınavda olduğu için salon boştu. Yatakhaneye çıktım. İçeri girdim. Kimse beni umursamadı.
Mary yatağına oturmuş kitabını bir şeylere çevirmeye çalışıyor, Marlene ise yatağında elindeki minik aynayla makyaj yapıyordu. Kapıyı pat diye kapattım. Bu sefer fark ettiler. Marlene aynasını düşürdü. Mary asasını bana doğrulttu. Sanırım kapıyı kapatmak yerine kırmıştım. Beni görünce sakinlediler.
"Yine noluyo Lily, sinirinden etrafı alev almış." Mary asasını indirerek söylemişti.
Mary, en asabi olanımızdı. Çok sinirli bir yapıya sahip ama kalbi çok güzel. Dersleri benim kadar olmasa da gayet iyi. Ayrıca Quiddtich takımında Kovalayıcı.
"Çok sinirliyim kızlar !"
Atkımı sinirle çıkardım ve kitaplarımı komodine fırlatıp kendimi yatağa bıraktım. Hepsi 'ne oldu' der gibi bakıyordu. Marlene sanki olanları görmüş gibi anlatmaya başladı.
"Dur tahmin edeyim. James sana onu ne kadar sevdiğini sordu. Sen de onu lanetledin. Sirius'ta az kalsın seni lanetliyordu. Ama Remus onu durdurdu. Peter da Remus'un onu durdurmaya çalışmasını durdurdu. Ve sen de sinirlendin."
Dedikleri olsa daha az sinirlenirdim. Ama öyle değildi.
Marlene en yakın arkadaşımdı. Sıcakkanlı, samimi ve tatlı. Yetenekli ve başarılı da. Aramızda her zaman olaylara en sakin o yaklaşır . Ama insanlara biraz çabuk güvenir. Bu da onun tek hatası. Oldukça da güzel.
"Harika bir hayal gücün varmış Marl, ama maalesef durum o kadar basit değil." Aklıma yine gelmişti. "DAHA SİNİR BOZUCU!"
Derin derin nefes almaya çalışıp bir kaç beni mutlu eden şarkıyı fısıldayıp sakinleşmeye çalıştım. Ama sadece birini lanetlemeyecek kadar sakinleşmiştim.
"Sabah erken kalktım. Kahvaltımı edip sizi uyandırmadan bahçede kitap okuyayım dedim. Kitabımı okudum, sonra canım sıkıldı ve içeri girmeye karar verdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)
FanfictionKaranlığın hakim olduğu yıllarda, Hogwarts'ın çapulcular sayesinde daha da güzelleşen yedi döneminin sonuna yaklaştık. Birbirlerine katlanamayan Sirius Black ve Hailey Avery. Hala Lily Evans'ın peşinde koşmaya devam eden James Potter. James'a göre k...