Girdaba yeniden sürüklenmiştim ve bu sefer rotasını kaybeden gemi bendim. Bu tehlikeli olsa da korkmuyordum.
Dün gece olanlardan sonra kahvaltıya indiğimde Sirius Black'i görmemle birlikte büyük salonun kapısında kalakaldım. Yüzüm fena halde yanmaya başladı. En ufak şeyde kıpkırmızı olmaktan nefret ediyorum.
Kutlama gecesi çok geç saate kadar onunlaydım. Gözlerim açık düşünerek sırıtmaktan da uyuyamamıştım. Beni sevdiğini itiraf etmişti. Beni. Benim de ona karşı hiç boş olmadığım gerçeği kafama dank etmişti. Kendimi tutamamıştım. Onu kıskanmam, sürekli düşünmem, üzülmem hepsi bu yüzdendi. Bunu fark edememe gülüyorum. O imkânsiz gibi gelirdi bana hep. Böyle bir şeyi düşünmezdim bile. Bana aşık olacağını. Evet birbirimize bir şekilde çekiliyorduk. Etkileniyorduk ama. Ya öyleyse, ya bir anlık bir istekse ?
Bu düşünce canımı fena halde yakmaya başladı. Ardından onu izlemeye başladım. Yüzümde ufak bir tebessüm oluştu. Rahatlamıştım. James ile yumurta tokuşturuyordu. Çok şirindi. Aynı zaman da çok yakışıklı. İç çektim. Ben böyle değildim.... noluyor ?
Etrafına neşe saçıyordu. Çok mutluydu. Benimle bağlantısı olmalıydı. Onu böyle görmeyi özlemiştim. Dün gece o saçlarımla oynarken, uzun zaman sonra ilk defa huzurlu hissettim kendimi. O geceye kadar ondan, her şeyden çok nefret ediyorken şu an aptal aşık gibi hissediyordum. Sırılsıklam aşık. Titredim. Gördüğümde bayılacak gibi oluyorum.
Aradan sadece bir gün geçmişti. Ve birbirimizden uzak durmuştuk. Belki bir tutkudur diye. Arada karşılaşmıştık ama bir şey dememişti.
Ve o anda gözleri gözlerimi buldu. Yavaş çekimde gibiydik. Dudağı yavaşça yukarı doğru kıvrıldı. Muzipçe gülümsüyordu. Gözleriyle beni deldi geçti. Ve gözleri vücudumda dolaşmaya başladı. Ardından tekrar gözlerimin içine baktı.
Benim de yanaklarım daha da fazla yanmaya. Daha fazla ona kapılmamalıydım. Kapıdan hızla geriye gittim. Kalbim küt küt atıyordu, ben bunlara alışkın değildim. Nereye gideceğimi bilmiyordum. Biraz sonra bahçeye doğru ilerlediğimi fark ettim. Bu sırada Sirius Black bana yetişip kolumdan tuttu. Peşimden gelmişti. Kenara geçtik.
Konuşmak ta istemiyordum, ayrılmak ta. Bana öylece bakmasını istiyordum. Saatlerce. Ardından gülümsedi.
"Beni peşinden koşturmaya iyi alıştın." Söylediği cümleyle birlikte gülmemeye çalıştım, ama kendime hakim olamadım. Tebessüm ediyordum. Kimyamı bozuyordu ve bundan asla korkmuyordu. Bense korkaktım. Cevap veremiyordum, ağzımı açamıyordum. Hızla ona kapılıp gidiyordum.
"Niye benden kaçtın ?" Cevap vermeyeceğimi anladığım an tekrardan lafa girdi.
Korkarak aklımdakileri söyledim."Çünkü bu duygularının anlık olmasından korkuyorum." Beni sevdiğini söylemesini istiyordum. Anlıktı derse vereceğim tepkiden korkuyordum. İçmiştim, saçmaladım falan demesinden. Konu o olunca kestirmek zor.
Sirius Black'ın gülümsemesi azaldı. Geliyordu sanırım. Evet kendimi rezil etti-
Ardından iyice yaklaştı. O da bir şeyi anlamaya çalışıyordu sanırım. Kalbimin atışı normal değildi......ve yüzümü okşamaya başladı. Dokunuşları çok garip hissettiriyordu."Değildi. Öyle sandım. Direndim. Ama değil." Verdiği cevapla dünyalar benim olmuştu. Boynuna atlamak istiyordum.
"Ben de seni seviyorum." Mırıldandığım şeyle birlikte yüzünde yeniden yarım bir gülümseme belirdi. O gece söyleyemediğim, kendime bile itiraf edemediğim şeyi ona söylemiştim.
Yüzünü daha da yaklaştırdı ve beni öptü. Aptal aptal sırıtmaya başlayınca ayrıldık. Saçıma da ufak bir öpücük kondurup mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)
Hayran KurguKaranlığın hakim olduğu yıllarda, Hogwarts'ın çapulcular sayesinde daha da güzelleşen yedi döneminin sonuna yaklaştık. Birbirlerine katlanamayan Sirius Black ve Hailey Avery. Hala Lily Evans'ın peşinde koşmaya devam eden James Potter. James'a göre k...