Sirius' s:
Pencerinin pervazında otururken gökyüzünün güzelliğine dalıp gitmiştim. Yüzümün yarısına vuran ay ışığı hilal olmasına rağmen kuvvetliydi. Yıldızlar ayrı güzeldi. Peter'ın horultusu gecenin güzel sakinliğini tek bozan şeydi. Remus ve James'ta uyuyordu. Beni...uyku tutmamıştı. Elimdeki sigaram sönmüştü. Onu kenara attım ve gözüm Hogwarts'ın büyülü bahçesinde düşünmeye başladım.
Aradan bir hafta geçmişti ve final maçı gelip çatmıştı. İki gün önce Ravenclaw, Hufflepuff'la oynayıp az bir farkla değişik bir strateji uygulayıp kazanmıştı. Anlaşılan Ravenclaw takım kaptanı David dersine iyi çalışmıştı. Yarın da final maçı vardı. Gry vs Claw. Bu sene de kupa bizim olacaktı.
Tabii James iyi olabilirse. Evet bir de bu var: James son bir hafta içinde fena üşütmüştü. Halsiz halsiz oynamaya çalışıyor, elinden gelenin en iyisini yapıyordu. Yine de gayet iyi oynamaya devam ediyordu. Bir de hastayken bir çekilmez. Sormayın! Lily az uğraşmadı!
Onun dışında herkes iyiydi. Ben hariç. Son maçta olanlardan sonra çok sarsılmıştım. Nedenini bilmiyorum. Üzgündüm. Hem çok abarttığım için hem de fazla yüklendiğim için. Ama kendime engel olamıyordum. Onu görünce içimi bir nefret dalgası kaplıyordu. Özür dilemek istiyordum ama istemiyordum da. En son ortak salonda Marlene ile yaşadığı kavgadan sonra görmemiştim bile. Bir de onu öpmem ? Bir anda olmuştu. Kendime hakim olamadım. Nedenini ben de bilmiyordum. İnadına mı, sinirimden mi, istediğim için mi ? Ama kendime gelmeliyim. Ben bu değilim.
"Sirius ?.."
Remus'un sesiyle irkildim. Ona doğru döndüm. Esniyordu ve kafasını kaşıyordu. Komik gözlüyordu. Çok komik. Ama gülmemi tutarak sordum.
"Sen uyumamış mıydın aylak ?"
Bir kere daha esnedi ve bacaklarımı indirerek yanıma oturdu.
"Uyuyordum ama birden gözlerimi açıp camda bir silüet görünce ödüm koptuğu için uyandım."
Onun bu dediklerine diğerlerini uyandırmamak adına yavaşça güldüm. Ardından gözlerimi tekrar gökyüzüne çevirdim. Bir sessizlik yaşandı.
Remus'un sorusuyla sessizlik bozuldu.
"Neyin var ?"İç çektim ve cevap verdim.
"Bir şeyim yok."Remus'un gözlerinde beni anlamaya çalışan bir ifade vardı. Ardından gözleri ay ışığına kaydı ve birden aynı şekilde iç geçirerek bana döndü.
"Ben ne düşündüğünü gayet iyi biliyorum. Nefesini böyle diyerek boşuna yormana gerek yok."Dediklerine güldüm ve tek kaşımı kaldırarak alaylı bir ifadeyle sordum.
"Ne düşünüyormuşum ?"Remus nefes aldı ve art arda sıraladı.
"Ona çok fazla yüklendiğini kabul ettiğini, bu olayı bu kadar büyüttüğün için üzgün olduğunu... ve daha fazlası!"Artık aklımı okuyabildiğine eminim. Sakince cevap verdim. "Ihhmmm...Olabilir."
Remus bilmiş ifadesiyle tavsiye vermeye başladı. "Tekrar diyorum, olan oldu. Kendini tutmayı becerebilirsen bunu tamamen unutacaksın!"
Benim birkaç gündür daha durgun aynı zamanda daha agresif olduğumun (isteksizliğim ve yapmayacağım demem üstüne beş kere dersten atılmıştım ve önüme gelenle kavga ediyordum.) Remus gibi hepsi farkındaydı.
Remus bilmiş ifadesine geri dönerek alaylı bir şekilde konuşmasını devam ettirdi. "Ama başka bir şey var diyorsan, ben maçta böyle bir olay olmasından çok Collins'in onu öpmesini kıskandım diyorsan onu bilemem!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)
FanfictionKaranlığın hakim olduğu yıllarda, Hogwarts'ın çapulcular sayesinde daha da güzelleşen yedi döneminin sonuna yaklaştık. Birbirlerine katlanamayan Sirius Black ve Hailey Avery. Hala Lily Evans'ın peşinde koşmaya devam eden James Potter. James'a göre k...