Gölün orada oturduktan sonra Hailey beni bırakıp içeri girince ben de Marlene'yi alıp içeri girmiştim. Evet saçmalamıştım. Çünkü beynimi kullanmıyorum bazen.Ama aklım dün geceden beri şundaydı. Bana seni önemsiyorum demişti. Yani onu demeye çalışmıştı. Bu şaşırmama sebep oluyordu.
Şimdi de Remus 'a durumu açıklıyordum.
"Özür diledim aylak. Affetti beni." Remus kafasını salladı.
"Tamam tamam. Onu bırak sen. Senin neyin var ? Korkutuyorsun beni."
Sorun şu ki ben de neyim olduğunu bilmiyorum. Neden böyle garip davrandığım hakkında bir fikrim yok. Neden sebepsiz yere sinirlendiğim, neden mutlu olduğum...
Cevap verdim. "Bir şeyim yok ya. Her zamanki ben. Şu tatilde yaşadıklarımız kafama takıldı."
Bu arada bunun da böyle olmamda etkisi vardı. Bu sabah James'a bir mektup gelmişti. Frank Longbottom'dan. Teşekkür ediyordu. Bizim sayemizde olası bir saldırıdan kurtulduklarını bildirmişti. Sevinmiştik. İyi bir şeye vesile olduğumuza.
Şu an da bugün verilen ödevi düşünüyorum. Hailey Avery ile bir hafta mı. Merlinin sakalı adına. Mükemmel. Neyseki Remus var. Yoksa katlanılmaz olurdu. Ya da ortaya bitki yerine lanet çıkabilirdi.
Remus masaya oturmuş bize verilen bitkiyi inceliyordu. Ben de yanında uzaklara dalıp gidiyordum.
"Yaprakları şerit şerit. Hala ne olduğunu anlayamadım. Nesin sen, nesin ?"
Gelen sesle döndüm. Ve inanamayarak Remus'a baktım. "Bitkiyle mi konuşuyorsun ?"
"Hayır kendi kendime fikir alışverişi yapıyorum. Biraz yardımcı olabilirsin." Bana bakmadan vermiş olduğu cevaba göz devirdim. Ve Oradan bir kitabı elime aldım.
"Patiayak. İnamıyorum. Gözlerim yaşardı. Sen ve kitap ? Kitap ve sen ?" James'ın sesiyle yanımıza dönmüş olduğunu fark ettim. Peter ise yatağında dergilere bakıyordu.
"Kitabı kafana yemek istemiyorsan sus Lily'nin küçük geyiği."
James bir kahkaha atıp yatağına yığıldı.
"Ha ha ha. Bu arada ortak salonda Lily bitkiyle oturmuş sohbet ediyor. Anlam veremedim. En sonunda sen kafayı yedin bence biraz dinlen deyip yanınıza döndüm." Gülmeye başladım. Ama Remus odaklanmaya çalıştığı için beni dürtü.
Kafamla işaret ettim. "Bir tane de deli burada var."
Remus beni umursamadan gözlüklerinin camlarına buğu yapıp temizlemeye çalışan James'a döndü. "Sizde mi hala bitkinizin ne olduğunu bulamadınız ?"
James kafasını salladı. "Açıkçası umursamadım da. Birazcık da Lily'i delirtmiş olabilirim. "
"İyi ki Sirius ve sen aynı grupta değilsiniz."
James ile aynı anda göz devirdiğime eminim.
"Peter sizin bitkiniz ne durumda ?" Remus merakla sormuştu.
Peter dergisinin sayfasını değiştirip Remus'a döndü. Ve kahkaha atmama sebep olan o soruyu sordu. "Ne bitkisi be ?"
Remus, al bir tane de burada var der gibi bir ses tonuyla hatırlattı. "Salak mısın oğlum! Ödev var ya. Hani takımlara ayrıldık."
Peter elini salladı. "He o muu ? Kate ve Mary bakıyor. Ama anlamadılar hala. Ben de tadına bakalım belki anlarız deyince yanlarından kovulmuş oldum."
Gülüştük. Remus, bana bakarak konuştu.
"Bak önemsiz gibi gözükebilir ama o bitki benim için önemli. Lily de bunun farkında. Lütfen yardımcı ol."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)
FanficKaranlığın hakim olduğu yıllarda, Hogwarts'ın çapulcular sayesinde daha da güzelleşen yedi döneminin sonuna yaklaştık. Birbirlerine katlanamayan Sirius Black ve Hailey Avery. Hala Lily Evans'ın peşinde koşmaya devam eden James Potter. James'a göre k...