Sirius's:
Regulus'u ikna edemememin sinirini yaşıyordum kaç gündür. Okula geri dönmüştü ama artık resmen onların yanındaydı. Bu her seferinde daha da canımı sıkıyordu. Onu uyarmıştım. Çokça kez. Kendimi korudum. Ama onu koruyamadım. Başaramadım. Zaten onu terk etmemiş miydim?
Yüzüme biraz daha su çarptım. Aynadaki aksimi incelemeye başladım. İyi gözükmüyordum. Dağılmıştım. Kapının açılma sesiyle hızla arkama döndüm. Regulus'tu. Bana bakıyordu. Ne alaka şu an ? Hem de onu düşünürken. Bir daha görüşemeceğiz dedikten sonra.
Sesszice yanıma yaklaştı. Yüzümü tekrardan yıkadım ve iki saattir yanımda duran kardeşimle aynadan bakışırken sordum. "Ne istiyorsun ?"
"Tuvalete girmek." Evet yine kardeşim olduğunu ispat eden cevaplar veriyordu.
Arkama döndüm ve arkama yaslanarak sordum. "Daha yaratıcı ?"
Şu an onu gördüğüm zamanki dağınık halinden eser yoktu. Kendine gelmiş gibiydi. Regulus pes edercesine gerçek nedenini söyledi. Daha doğrusu fısıldadı. "Seni arıyordum." Küçük kardeşime bak sen, büyümüşte beni merak ediyor. Düşündüğüm şeye kıkırdadım.
"Bulabildin mi bari ?" Göz devirdi. Son konuşmamızı gerçekleştirmiştik hani ? Dramatik küçük kardeşim.
Ve neden geldiğini belli etti."Nasıl yakalanmayı başardınız ?" Bunu göz devirerek ve 'küçük çocuk olsa kaçardı' dercesine küçümsercesine sormuştu.
"Ben bela çekiyorum bilirsin." Dalgayla verdiğim cevaplar üzerine kendini zor tutuyordu. Ama sakin kalmaya çalışıyordu.
"İyileştin mi ?" Herkesin ne de çabuk her şeyden haberi oluyor? 'Mükemmelim Regulus. Bu büyü benim için oluşturulmuş resmen. Yememle kendi benliğimi buldum.' Düşüncelerime bu sefer göz devirdim. Sanırım tam anlamıyla kafayı sıyırıyorum.
"Bana bir şey olmaz." Regulus bu sefer alayla güldü. Daha önce tecrübelemediğim bir şey değil.
"Ben öyle duymadım ama sen bilirsin."
Tam kaşlarımı çattım devam ediyordum ki kapının açık olduğunu ve benim içeride olduğumu gören Peter içeriye daldı. "Pati du-"
Ardından Regulus'u görünce bir şey konuştuğumuzu fark etti. "Böldüm galiba ama benimle gelmen lazım."
Aynada son bir kez kendimi inceleyerek
-mükemmeldim- yakamı düzelttim ve Regulus'a rüzgarımı bırakarak ilerledim. Şu an arkamdan sövüyor olmalıydı.Peter'ın yanında yavaşça yürümeye başladım. "Dumbledore bizi çağırıyor."
Kaşlarımı kaldırarak sordum. "Sence o konuyla mı ilgili ?"
Peter kafasını salladı. "Öyle bence." Biraz sonra Dumbledore' un ofisine varmıştık. Remus elleri cebinde duvara yaslanmış, James ise oturduğu taşta, kapının yanında bizi bekliyordu.
Remus kapıya yöneldi. "Hazır mıyız ?" James yerden doğruldu. Ben de ellerimle reverans yaptım ve gülümsedim. "Her şeye hazırım."
Şifreyi söyleyip içeri girdiğimiz gibi Fawkes'le bakıştık. Bizi ateş saldırısına tutmasından korktum doğrusu. Dumbledore gülerek yanımıza geldi. Hemen söze atıldım. "Tahmin ettiğimiz gibi orada toplanmışlardı."
Dumbledore yavaşça güldü. Bu gizemli hareketleri sinirimi bozuyordu. Sanki her yerde her şeyi biliyor gibiydi.
Aslında oraya hem Regulus için hem de bu ara bizim malikanede toplanacaklarını teyit etmek için gitmiştim biraz da. Dumbledore öyle düşünüyordu. Biz bunu konuştuğumuz zaman James, Remus ve Peter'ın haberi yoktu. Onlara da kurtulduktan sonra söylemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)
FanfictionKaranlığın hakim olduğu yıllarda, Hogwarts'ın çapulcular sayesinde daha da güzelleşen yedi döneminin sonuna yaklaştık. Birbirlerine katlanamayan Sirius Black ve Hailey Avery. Hala Lily Evans'ın peşinde koşmaya devam eden James Potter. James'a göre k...