56.Bölüm: ayrılık

338 22 11
                                    

Bir haftayı daha devirmiştik. Her şey iyi gidiyordu. Ders çalışmaya bile başlamıştık. Çok az kalmıştı. Artık umrumdaydı. Çünkü en büyük hayallerimden biri seherbaz olmak.

Doğrusu beni çok korkutuyor. Her şeyin bu kadar güzel olması. Kötü düşünmemem gerek ama bu böyle.

"Remus! Dostum. Benim mükemmel olduğumu unutuyorsun." Remus'a yönelme büyüsü yaptığımda şaşırmıştı. Ardından sözsüz sert bir büyü yaptı. Neyseki 'protego' ile engellemiştim."Çok konuşma pati. Büyüye doğru yön ver!" Remus bana yeni bir büyü yöneltirken, James ve Peter çarpışıyordu.

"Peter, dostum biraz daha hızlı olmaya çalış." Peter yerde soluklanırken, Remus ellerini teslim olurcasına kaldırdı. Pes etmişti. Ben de bitmiştim ama sırıttım. James' a yöneldim.

"James senden iyi olduğumu kabul etme vakti." James 'gel gel' dercesine elini salladı. Bir büyü yolladım. Ama asasıyla yönünü çevirdi.

"Benden iyi olsaydın kabul ederdim." James'ın gülümsemesi birkaç dakika sonra soldu. En sonunda James 'ı yere sermeyi başarmıştım. Asamı ve kendimi yere atmadan evvel kahkaha atarak güldüm. Remus ve James beni çok terletmişti. Peter zeki hamleler yapıyordu ama hareketleri yetersiz kalıyordu.

"Demiştim sana!" James dil çıkardı. Dördümüz yerdeydik şu an. Dört saattir soluksuz çalışıyorduk.

"Bunun rövanşı olacak Sirius. Korkma!" Remus alnındaki teri sildikten sonra doğruldu. Yine en çabuk toparlanan oydu.

"Bu kadar yeter beyler! İyi çalıştık."

"Zaten saat 8 olmuş." Peter'ın dediğiyle birlikte toparlandık.

İhtiyaç odasındaydık. Burası gizli bir yerdi. Bu nedenle haritaya eklememiştik. Olur da birinin eline geçer, şifreyi çözer diye. Çünkü burası mükemmel bir yerdi. Öğrenildiği takdirde neler olacağını tahmin edemiyordum. Yatakhaneyi darmadağın ettiğimiz için arada bir burada çalışırdık.
En baş çıkıp etrafı gözetledim. Kimse yoktu. Ardından diğerlerine işaret ettim.

"Durun!" Korkuyla bana baktılar. Sonra tekrar o yöne baktım. Kimse yoktu. Ya da başka bir şey. Sanırım hayal gördüm. Kısa bir an Dumbledore'yi görmüşüm gibi gelmişti.

Kazasız belasız, ortak salona varınca James ve Remus kendini koltuklara attı biz de Peter ile yatakhaneye çıktık.

"Deli misin Taylor, bu sene kupayı tabii ki Nordic kazanacak!" Yukarıdan Peter ile atıştırmalıkları almış James ve Remus'un yanına dönüyorduk ki yanlarında Taylor ve Dave olduğunu fark ettik.

Hararetle tartışıyorlardı. "Hayır James. Bulgaristan daha iyi!" James kahkaha attı. Göz devirdim. Cidden Bulgaristan'ın Nordic'ten iyi olduğunu mu düşünüyordu ?

"Biz geçen sene bütün maçlarını canlı izledik. Bence sen kafayı yedin." Verdiğim cevapla birlikte James beni onayladı. Biz James, Remus ve Peter ile 7 kuşaktır Nordic'i tutuyorduk.

Biz hararetle takım tartışmasına dahil olurken "Size bir not var." Yanımıza yaklaşan dördüncü siniflardan bir kızın verdiği notu aldım.

Dumbledore'nin odasına çağrıldığımız an, kendime küfrettim. İyi ki bir sorun yaşamıyoruz dedim.

Bizimkilere döndüm. "Niye çağırdı bu bunak şimdi bizi ?" Remus gözlerini devirdi. "Bunak falan ayıp oluyor." Remus'un en sevdiği insanlardan biri olabilirdi. Ama napayım, adam sanki sonsuzluğu bulmuş.

"Ben hazırlıklıyım. Felsefik konuşmalara karşıt, kulak tıkacımı aldım." James cebinden iki tane tıpaç çıkarıp sırıtınca bu fikrin neden daha önce aklıma gelmediğini düşündüm. Ve bunları niye cebinde taşıdığını.

Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin