Kate' in yanında Hailey Avery vardı.Dün geceden sonra, son görmek isteyeceklerimden biriydi. Bir de kediyi unutmayalım. Bugün onunla konuşmayacaktım veya sinir etmeyecektim. Aynı zamanda yanına gitmek beni sevindirmişti de. Çünkü Slytherinlilerin, özelikle Collins'in sinirli bakışları, beni sarmıştı. Bu yüzden itiraz etmedim. Yanına doğru giderken onlara ukala bir baş selamı verdim. Yerime geçtim. Avery bana bakmıyordu. Ben bir şey demeyince de şaşırmış gibi döndü. Çünkü normalde laf atardım mutlaka. İksiri yapmaya devam ediyordu, ben de ona uyarak içine bir şeyler atıyordum.
Geyikotunu almaya çalıştığı esnada, ne yapmaya çalıştığını anlayarak, kutuyu elinden hızlıca çektim. Cidden konuşmamam veya muhattap olmamam sadece iki dakika sürmüştü.
"O geyikotu en son atılacak."
Gerçekten de öyle olması gerekiyordu. Bundan emindim. Beni dinlemeyip elimden almaya çalıştı.
"Hayır şimdi atılacak, istersen kitaba bak."
Hala çekmeye devam ediyordu. Cevabımı yapıştırdım.
"Kitaba bakmama gerek yok ben zaten biliyorum."
E eminim diyorum anlamıyor.
İkimizde çekiştirip dururken otlar yere düştü. Birbirimize baktık, sonra ikimiz de eğildik. Ben bu boyla eğilmesem daha iyi olurdu galiba. Kafam masaya çarptı. Kafamı kaldırdığımda masaya değil Avery'e çarptığını anladım.
"Nasıl bir kafan varsa masa sandım."
Avery altta kalmadan cevap verdi.
"Sen bana çarptın dikkat etseydin."
Ona sinirle bakıyordum o da bana. Bir süre bu böyle devam etti. Tam yerden otları alacakken Avery önce davrandı. Ve otları attı. İksire devam etti. Ben yapmayı bıraktım. Çünkü öyle olmayacaktı. Aradan bir saat geçti. Bu böyle devam ederken iksirin rengini ve kıvamını görünce konuştum.
"Keşke baştan yapsaydık. Geyikotu en son atılacaktı. Beni dinlesen iyi sonuçlar alırdık. Baksana koyu yeşil falan değil mor oldu bu bildiğin. Kıvamı da saçlarına benzedi. Dağınık."
Bana yüzünü sinirle ve hızlıca çevirdi. Saçları yüzüme çarpmıştı. Garip hissettim.
"Aynaya bakarsan saçları dağınık ve kötü olan kimmiş görürsün."
Ona 'ya öyle mi' dedim ve saçından bir tutam koparmadan elime aldım. Saçını koparır gibi çektiğim için sinirle ve şaşkınlıkla bakıyordu.
"Napıyorsun sen ?"
Anlam veremeden bana bakıyordu. Saç tutamını burnuma götürdüm ve kokladım. Çok güzel kokuyordu. Şaşırmıştım. O görmeden içime çektim.
Bu sırada gözüm yan masadaki Collins'e kaydı. Avery'nin yanına geçtiğimden beri sinirle bana bakıyordu. Bir dakika bile iksirine odaklanmadığına eminim. Bu hareketime karşılık daha da köpürdü. Biraz daha onu sinirlendirdim ve tutamı bıraktım. Sonra Avery'e baka baka iksiri kokladım. İksir gerçekten berbat kokuyordu. Sonra doğrulup konuştum.
"Sen bunu kendini düşünerek mi yaptın ?Aynı saçın gibi iğrenç kokuyor."
Yüzündeki alaycı ifade birden silindi. Üzülür gibi oldu. Ben de ileri gitmiştim sanırım. Ama siniri üzüntüsünün önüne geçti.
"Hayır seni düşünerek yaptım."
Oooo cidden fenaydı. Ama bir Sirius Black asla altta kalmaz. Kaşlarımı alayla kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)
FanficKaranlığın hakim olduğu yıllarda, Hogwarts'ın çapulcular sayesinde daha da güzelleşen yedi döneminin sonuna yaklaştık. Birbirlerine katlanamayan Sirius Black ve Hailey Avery. Hala Lily Evans'ın peşinde koşmaya devam eden James Potter. James'a göre k...