Bugün erken uyanmak zorunda değilim. O yüzden harika bir gün. Hava da aksine yağmurlu. Güneşli havayı daha çok seviyorum ama bu da hoşuma gidiyor. Ayrıca haftasonu ve ders yok. Mutluyum. İşte sorun da bu: Erken kalkmam lazımken erken kalkmıyorum, geç kalkabileceğim zaman da erken kalkıyorum.Bu sabahta her haftasonu gibi erken kalkmıştım. Remus hariç hepimiz uyanmıştık. O hala uyuyordu. Sanarsın dün gece sabahladık. Peter ise ortada yoktu. Gerçi dün gece erken yattığımız için kalkmamız normaldi. James giyiniyordu. Ben de saçımı yapıp giyinecektim ama önce aylakı uyandırmalıyım. Yatağının başına gidip perdesini çektim.
"Hadi bakalım uykucu kalkma vakti geldi!"
Mırıldandı ve ters tarafa döndü. Onu dürtmeye devam ettim.
"Aylak kış uykusuna mı yattın?"
Aniden hızlıca kalktı ve bana homurtuyla karışık cevap verdi.
"Hayır sadece uykum var. Ve rahatsız edilmemeye ihtiyacım."
Sonra geri yattı. Ben de umursamadan -göz devirme eşliğinde- banyoya girdim. James, ben hala içerdeyken ıslık çalmayı sonlandırıp -iyi oldu- seslendi.
"Eee napıyoruz bugün Siri ?"
Ben cevaplayamadan, James yine bilmişçe seslendi.
"Dur tahmin edeyim, bir kızla buluşacaksın ve akşama kadar onun yanındasın."
Ben de ona doğru bağırdım.
"Tahmin yeteneğin giderek gelişiyor çatalak. Kehanet dersleri işe yaramış olmalı."
Bu sefer James cevap vermeden Remus'un uykulu sesini duydum.
"Off Pati, uyandırdın işte, ne geçti eline ?"
James sesini değiştirerek cevap verdi.
"Hadi Remuscum, hadi söylenme de giyin kahvaltı yapalım."
Banyodan çıktım. Ilık bir duş iyi gelmişti. Sonra saçımdaki havluyu James' ın suratına atıp dolabıma yöneldim. Ama aradığımı bulamadım. Zaten dağınıktı. Bu ne böyle ? Ben kaybolsam bulamazlar.
"Bir dakika, yeşil tişörtümü gördünüz mü?"
James bana doğru yaklaştı ve üstündekini gösterdi.
"Bu mu Siri?"
Bakakaldım. Sonra sinirle cevap verdim.
"E bir söyleseydin de boşuna aramasaydım. Hem yakışmamış o sana ver, ben giyeyim."
"Hayır, gözlerimle uyumlu sen başka bir şey giy."
"Jaamess, Lily senin aklını almış galiba. Senin gözlerin yeşil değil ela, bir. O senin tişörtün değil, benim tişörtüm, benim sana başka şey giy demem gerek, iki."
James beni umursamadı. Ben de fazla uzatmadan maviyi giydim. Napalım arada fedakarlık yapmak gerek.
Ardından James ile aynanın karşısına geçip sığmaya çalışarak saçımızı düzenlemeye çalıştık. -zaten düzeltse bile yine dağılıyor- Bir o beni ittirdi, bir ben onu. Remus bize 'kafayı sıyırmışız' gibi bakıyordu. Sonra Remus'un banyoya girmesiyle orada da bir ayna olduğunu hatırladım. Hatta büyü ile biçim değiştirme yaparakta ayna oluşturabilirdik.
Hazır olduğumuzda kahvaltıya indik. Erken olduğu için salon tam dolmamıştı. Lily ve tayfası, alt sınıflardan birkaç kişi ve Peter oradaydı. Remus beni dürttü ve slytherinden birkaç kızı gösterdi.
"İki saattir sana bakıp bakıp hayallere dalıyorlar. Hatta birisi senin ne kadar yakışıklı, cool ve yetenekli olduğundan bahsediyor."
O yöne doğru döndüm. Kızlar fısıldaşmalarını kesti. Bana bakıp gülümsüyorlardı. Gözlerimi kısarak karizmatik tebessümü yüzüme yerleştirdim. Sonra da bizimkilere geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)
FanfictionKaranlığın hakim olduğu yıllarda, Hogwarts'ın çapulcular sayesinde daha da güzelleşen yedi döneminin sonuna yaklaştık. Birbirlerine katlanamayan Sirius Black ve Hailey Avery. Hala Lily Evans'ın peşinde koşmaya devam eden James Potter. James'a göre k...