32.Bölüm: Müzik ruhun gıdası

1.3K 105 56
                                    

Sirius's, Maç öncesi

Işığı açtım ve yıllardır merak ettiğim soruyu sordum.

"Sizce Dumbledore'ın saçları boya mı ?"

James düşünen bir ifadeye bürünüp cevap verdi.

"Olabilir,bu kadar beyaz olması imkansız."

"Saat sabahın üçü, ikinizde uyuyun!"

Remus'un serzenişiyle ışığı kapattım. Sanki az önce iki saat çene çalan o değildi. Ama uykum yoktu. Na'pabilirim ?

Bir de Avery'nin o çok özel (!) çiçeklerini Marlene'ye vermem vardı. Ama romantik bir insan olmam benim suçum mu ? Yine de suçlu hissediyorum.

"James kalk gidiyoruz!"

James oflanarak yastığı kafasına bastırdı ve boğuk bir sesle cevap verdi.

"Nereye gidiyoruz ? Manyak mısın ? Bence de uyu!"

"Gel benimle dedim!"

Ayağa kalkmıştım bile. Remus kış uykusuna yatmış gibi uyuduğu için gelmemişti. James'ı da zorla kaldırdım. Balyumruğa giden geçitten geçtikten sonra zor da olsa yakalanmadan dükkandan çıkmayı başardık ve çiçek aramaya başladık.

"Ne yani ? Sabahın bu saatinde aptal sevgililerinden birine çiçek almaya mı gidiyoruz ?"

James'a durumu anlattıktan -tam ayrıntısı ile değil- sonra etrafa bakınmaya devam ederken sorusunu cevapladım.

"Yanlış tahmin Potter. Aptal değil. Sevgilim hiç değil."

James sivri zekasını belli eden sorularını sormaya devam etti.

"Özel biri değilse neden bu saatte çıktık ?"

Bu saatte bu çocuk hiç çekilmiyor.

"Off çatalak. Kafamı ütüleme. Sadece bul."

Yarım saat kadar bakındıktan sonra oflanarak konuştum.

"Birahaneler hariç, hiçbir yer açık değil."

James ukalalıkla cevap verdi.

"Açık olmasını beklediğini söyleme lütfen!"

Ben de pişman olmuş bir halde mırıldandım.

"Seni alacağıma Remus'u alsaydım keşke. O daha iyi bilir. Ve senin kadar boş konuşmaz!"

Sonunda açık bir yer bulduk. Ama neden bu saatte açık olduğu hakkında fikrim yoktu. Büyük bir şaşkınlıkla içeri girdik. Adam sinirli bir ifadeyle oturmuş boş gözlerle, aynı yöne bakıyordu. Bizi görünce daha da sinirlendi.

James merakına yenik düşerek sordu.
"Niye bu saatte açık olduğunuzu sorabilir miyim ?"

"Ben size neden bu saatte çiçek aradığınızı soruyor muyum ?"

Adamın verdiği cevapla kahkahalara boğuldum. James bozulmuştu. Onun sırtına vurup 'üzülme geçer' der gibi dalgayla baktıktan sonra fikrimi belli etmek için adama bakarak konuştum.

"Anlaşılan aşk meselesi. Ben sizi anladım."

Ona göz kırptım, o da bana 'ne yapıyor bu manyak' bakışı attığında çiçeklere bakmaya başladım. Ama hiçbiri Avery'ninkilere benzemiyordu. Çok ta hatırlamıyorum ama. Gerizekalı Collins Afrika' dan mı getirtti, ne yaptı ?

Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin