Hailey's:
Derin ve güzel uykumdan uyanmamın sebebi başımın çatlayacak gibi ağrımasıydı. Başımın bu denli ağrımasının nedeniyse, dün gece ve Sirius Black'ti. Aklıma gelenlere birlikte yavaşça gözlerimi aradığımda Lily'i ders çalışırken, Marlene'yi de hazırlanmaya çalışırken buldum.
"Noluyo ya ? Ne bu tantana sabah sabah ?"Söylenmemle birlikte ikisi de bana döndü.
Marlene aynaya bakarken burun kıvırarak cevap verdi. "Birincisi sabah değil, neredeyse öğlen oldu, ikincisi Hogsmeade'ye gidiyoruz."
Göz devirdim. Bir Hogsmeade eksik başımıza.
"Sen gelmeyecek misin ?" Lily'nin sorusuyla biraz düşündüm. Hayır kalkmaya halim yok.
"Ne gelmesi ,çok kötüyüm."
Lily yanıma yaklaşıp merakla bana baktı. "Dün gece de öyle gözüküyordun."
"Çalışırken biraz kötü oldum da." Aklıma gelenlere yüzümü buruşturdum. Evet, çalışırken birkaç şişe ateşviskisi içmiştim. Hatırlamıyorum bile. O Black var ya!
"Nasıl gözüküyorum?" Marlene'nin sorusuyla birlikte ona döndüm. Mavi pileli bir elbise giymişti. Bu soğukta. Garip.
"Bu kıyafetle değil Sirius'u bir baykuşu bile etkileyemezsin."
Bir dakika ? Niye ağzımdan böyle sözler çıkmıştı. Sabah sabah. Kaşlarımı çattım. Bazı hareketlerim saçmaydı.Marlene benden yorum beklemediği için hızla aynı zamanda şaşırarak bana döndü.
"Pardon da, seni niye ilgilendiriyor?"
"Fikrimi söyledim." Lily Marlene'nin bana öfkeyle baktığını fark edip ortalık daha da kızışmasın diye düşünmüş olmalı ki duruma el attı.
"Çok güzelsin Marl. Hailey sen de daha fazla saçmalamadan uyu bence." Yatakta diğer yana doğru döndüm.
"Bitkimi bırakmayı hiç istemiyorum." Marlene Lily'nin elinden tutup çekmiş olmalıydı.
"James'ın bir yol bulup buraya gelerek seni zorla çıkarmasını istemiyorsan hemen hazırlan!'
Ve biraz sonra çıktılar. Bu sırada Mary ve Kate' in de ödev üzerine çalışmak için gitmeyeceklerini duydum. Tam uykuya dalmak üzereydim ki aklıma gelen şeyle birlikte gözlerimi açtım.
Anlık Hogsmeade'ye gitmeye karar vermiştim. Çünkü David'e söz verdiğimi hatırladım. Ve daha önce üç kez ektiğim için gitmek zorundaydım. Yavaşça kalktım. Midem çok kötüydü. Sirius Black'i lanetlemeyi aklımın bir köşesine yazıp hazırlanmaya başladım.
Tahmin ettiğim gibi kulenin önünde beni bekliyordu. Hogsmeade' ye giden grubun arasında en arkadaydık. En öndeki çapulcuları ve Lily' leri zar zor görüyordum. Marlene ve Sirius'u da.
Hogwarts öğrencilerinin favorisi olan mekana yani Üç süpürgeye girdik. Herkes gibi David te buraya bayılıyordu. Biraz oturduktan sonra dükkanları dolaşmaya karar verdik. Kapının önüne yeni çıkmıştık ki duvara yaslanmış beni bekleyen Allen ile karşı karşıya geldik.
Benimle konuşmak istediğini söyledi. İtiraz etmeye yorulmuştum o yüzden David'i tekrardan ekip domuz kafasına doğru ilerledik. Evet kuzenimin de favori mekanı burasıydı.
Karanlık mekan bugün de oldukça ürkütücü aynı zamanda soğuktu. İçeride tek tük insanlar vardı. Ürperdim.
Hızla kendimi boş bir masaya attım ve lafa girdim. "Söyle."
Allen biraz kararsız kaldı, ardından etrafa bakmayı kesip konuşmaya başladı. "Aramıza geri dönme vaktinin geldiğini düşünüyorum kuzen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)
FanfictionKaranlığın hakim olduğu yıllarda, Hogwarts'ın çapulcular sayesinde daha da güzelleşen yedi döneminin sonuna yaklaştık. Birbirlerine katlanamayan Sirius Black ve Hailey Avery. Hala Lily Evans'ın peşinde koşmaya devam eden James Potter. James'a göre k...