55. Bölüm: Hannah

332 29 2
                                    

Sirius's:

Kollarım ensemde, Şarkı mırıldanarak hayal kuruyordum. Mutluydum. Her şey çok güzeldi. Ihmmm... Hailey de.

Remus'un dediklerini çok düşünmüştüm. Söylediği an inkar etmiştim. Ama hayır. O her zamanki gibi yine haklıydı. Ben Hailey'den hoşlanıyordum. Hem de çok. Anladığım an her şeye yeniden küstüm. Çünkü onun beni sevmediğini biliyordum ve bu kalp kırıcıydı. Bu duyguyu ilk defa yaşıyordum. Gözlerime uyku girmiyordu. Gerçekten birine gerçekten aşık olunca böyle mi hissediyordu insan ?

İşte onun da beni sevdiğini öğrendiğim an her şey mükemmelleşmişti.

"Denemedim mi sanıyorsun ? Ondan ayrı kalmayı ? Başaramadım aylak. Olmadı." Remus anlayışla kafasını salladı. Şu an psikoloğumuz gibiydi. Gözlüklerini takmıştı. Elinde not defteri olsaydı tam olurdu.

O bu durumdan memnundu çünkü ilk anlayan oydu zaten. Benden önce. Her zaman her ṣeyi bilirdi. Sadece tepkimden korkmuştu. Kabullenmememden. Öyle de olmuştu zaten.

James iç çekti. Dudakları bükük yastık kucağında bizi izliyordu.

"Ayrılalım dedim. İtiraz etmedi. Çok kötüyüm ben. Berbatım." Peter, James'ın sırtını sıvazladı. Şu an odada mutsuzluk hakimdi. Benim neşem yetmiyordu.

"Çatalak! Dediğin şeyle birlikte kalakaldı kız. Nasıl itiraz edebilir ?" Remus'un sorusuyla James düşündü. Ama kendini düşündüklerine çok inandırmıştı.

"Böylesi en doğrusu Remus. Bir süre böyle olmalı. Her şeyi yoluna koyarız belki. Belki uzaklaşırız. Kafam çok karışık." Sandalyemi James'a döndürdüm. Ve Fikrimi söyledim.
"Kıskandı çünkü. Kıskançlık ne kadar kötü bilirsin James." James bunu kendinden biliyor olmalıydı. Az çekmemişti, aynı zamanda bize de çektirmişti. James tekrar başını yastığa gömdü. Kendim mutluyken, dostumun mutsuz olmasından nefret ediyordum. Canı çok yanıyordu. Engelleyemiyordum.

Sözlerime omuz silkti ve ruhsuz ruhsuz orturmaya devam etti. Onun bu haline daha fazla dayanamayacaktım. Sandalyeyi hızla ittirip kalktım. Ve komodinin üstünde duran kutuyu alıp çıktım. Her şey ne kadar sinir bozucuydu öyle.

Sağıma baktığımda, benim gibi sıkıntıyla duran Hailey'i gördüm. Birbirmize gülümsedik. Yan yana geldik ve kapıya bakmaya başladık. Hailey söylendi.

"Lily ağlamaktan perişan oldu. Ben de onu teselli etmekten." İç çektim.

"Al birini vur ötekine! James'ta fena. Birbirlerini seviyorlar ama hala acı çekiyorlar." Dediğim şeyle birlikte iki saniye sessiz kaldık. Ardından kahkaha atmaya. Onlara bir şey demeye hakkım yoktu. Çünkü iki gün önceye kadar biz aynı durumdaydık.

Gözüm hala kapıda sessizce sordum. "Kaçalım mı ?"

Hailey benden önce ilerledi."Hiç sormayacaksın sandım!"

Onu mutfağa indirdim. Evet mutfak. Çok romantik bir insanımdır. Yerinin burası olduğunu o da bilmiyordu. Ev cinleri beni görünce memnun oldu. Ve bize ne istediysek verdiler. Hailey artık yemeyi bırakmış yüzünü buruşturmuş, benim yediğim yığına bakıyordu.

"Köpek gibi acıkmışım." Diye söylendiğimde tek kaşını kaldırdı.

"Kurt değil miydi o ?" Gülümsedim. O Remus'tu. Ben siyah güzel bir köpektim. Remus'ta güzel bir kurttu. Ah Hailey bilsen...."Bizde ikisi de var." Hailey bana kafayı yemişim gibi baktıkça ben daha da fazla gülüyordum.

Beni baya uğraşıp, kolumdan çekeledikten sonra, mutfaktan çıkarmayı başarmıştı. Kuleye çıkmadan az önce ne yazık ki Peeves'i gördük.

Hailey 'Hayır olamaz!" Diye iç çekti.
Ben Peeves için kafamda hain planlar kuruyordum ki Hailey elimden tuttuğu gibi koşmaya başladı. Mecburen ben de koşuyordum. Ardından deli gibi koştuk. Beni astronomi kulesine götürüyordu. Kendimizi içeriye artık. Az kalsın teleskopa çarpacaktı ki onu durdurdum. Yani çelme takmıştım. Yere yığıldı. Ben de yığıldım. O kadar hızlı nefes alıyorduk ve aynı zamanda gülmeye çalışıyorduk ki.

Lyraus ||The Marauders (Sirius Black)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin