Kütüphaneye geldiğimde direkt olarak en sevdiğim şairin kitaplarının olduğu bölüme gelmiştim. Hepsini okumuştum ya gerçi ne fark ederdi? İçlerinden birini rastgele aldım. En sevdiklerimden biriydi. Favori köşeme geçtim ve okumaya başladım. Birkaç şiir sonra tam yeni sayfayı açmıştım ki karşımdan bir ses geldi:"Ne çıkar yanımda olmasan!
Kalbim senden ibaret değil mi?
Uzaktan sevmek zor demişsin
Etme sevdam
Görmeden sevmek ibadet değil mi?""Siz de mi seviyorsunuz Cemal Süreyya'yı?"
"Evet. Birçok şiirini ezberledim okuya okuya."
"Değil mi ya? Bazen bana da oluyor. Çok fazla okuduktan sonra insan kendiliğinden söyleyiveriyor. Ben Afra bu arada. Siz..."
"Ben de Berk.Aynı üniversitedeydik sanırım. İstanbul Üniversitesi mi?"
"Evet. Ama bu sene son senemdi. Finaller bitti yani mezunum artık."
"Haha aynen. Hangi fakültede okuyorsun?"
"Hukuk fakültesi. Ya sen? Hangi bölümden mezunsun(?)"
"İşletme okuyordum. Şirketi devralmak için. Bana kalsa güzel sanatlar okurdum da. Neyse."
"Güzel sanatlar mı? Çizimin iyi mi?"
"Yani. Kimse kendini övmek istemez ama iyi olduğunu söylerler."
"Portre çiziyor musun?"
"Tabii ki. Seni çizmemi ister misin?"
"Neden olmasın?"
"Ama bunun için uzun bir süre kıpırdamadan beklemen gerekiyor. Kabul mü?"
"Kabul. Eee nerede oturuyorsun?"
"Beşiktaş. Ya sen?"
"Kadıköy."
"Yaa. Yakınmış aslında."
"Evet. Ama o değil de burda fısıldayacağımıza neden dışarı çıkmıyoruz?"
"Çok mantıklı. Hadi gidelim."
.
Dışarı çıktığımızda yürümeye başlamıştık. Bir süre birbirimizi tanımaya yönelik sorular sorduktan sonra beni evime bırakmayı teklif etmişti. Başta tereddüt etsem de kabul etmiştim. Çok yakışıklı ve kibar biriydi. Söylemeden geçmeyeyim yakışıklıydı. Ha unutmadan yakışıklı. Ha bir de yakışıklı. Neyse bu kadar tipinden bahsetmek yeter. Evi tarif etme cümlelerim dışında pek konuşmamıştık. Evin önüne geldiğimizde görüşürüz dedikten sonra tam inecekken kolumdan tutmuştu ve bende geri bir şey mi unuttum acaba diye ona dönmeye çalışırken arabanın dışında olan ayağım kaymıştı ve üzerine düşmüştüm. Üzgünüm, çok pardon nidaları ile kalkarken o ise gülüyordu.
"Ne oldu? Niye gülüyorsun?"
"Hiçbir şey yapmadın sadece ayağın kaydı ve yarım saattir özür diliyorsun. Sorun değil."
Utanmıştım.
"Peki. Ben gideyim o zaman. Ha, sen neden durdurmuştun."
"Numaranı vermeyecek misin?"
"Tabii ya. Çok aptalım. Unutmuşum. Ver yazayım."
Telefonumu yazdıktan sonra kendimi çaldırmıştım ve onu kaydetmiştim. Sonra da ben girene kadar beklemişti ve gitmişti. Evin kapısını çaldığımda her zamanki gibi Şengül Teyze ile karşılaşmıştım. Hoş geldin faslını geçiyorum. Salonda babamı görmem ile yanına gittim ve yanağına bir öpücük kondurdum. Geldiğimi fark edince şaşırmış ve elindeki gazetenin üstünden bakıp gülümsemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savcının Kızı
FantasíaBir savcı, onun yüzünden cezaevine giren bir kurtadam. Çıkınca Savcı'nın Kızı'ndan intikam almak ister ve oğlunu bu işe karıştırır ve onların kütüphanede bir ''şiir'' sayesinde tanışmasını sağlar.Fakat hiç beklemediği şeyler olur. Savcı'nın Kızı ayn...