"Afra Hanım, biraz konuşabilir miyiz?"
Evden çıkmış Aral'ın yanına gitmek üzereyken bunu duyunca Anders'in yanında gitmiştim.
"Efendim Anders?"
"Barış Bey'in öldüğünü söylediniz değil mi?"
"Evet."
"Barış Bey ölürse diye bir vasiyeti vardı. Her şeyini size bırakmıştı. Hakan Demir'in yani babasının planlarının bir parçası olmaktan nefret ettiğini ve bir gün sizin tarafınızdan öldürüleceğine emin olduğunu söylerdi. O yüzden bütün mal varlığı sizin. Ne isterseniz yapabilirsiniz."
"İs-"
"Kaba olmak istemem Afra Hanım ama isteyip istememeniz beni ilgilenmiyor. İsterseniz nakit paranın hepsini çekip yakabilirsiniz. Gerçekten umrumda değil. Çünkü ben emekli oldum ve gidiyorum. Takdir edersiniz ki ben mal varlığının içinde değilim. İyi günler."
Anders başka bir şey demeden bahçe kapısına doğru gitmişti ve çıkmıştı. Ben de yavaşça arabaya bindim.
"Ne oldu?"
"Hiç, yok bir şey. Anders işte, tanışmışlığımız var, konuştuk biraz."
"Anladım."
Bir süre sessizlik oluşmuştu. Ben de kafamı yaslayıp dışarı bakmaya başlamıştım.
"Onu hala seviyorsun değil mi? Sana ihanet ettiğine inanmak istemiyorsun."
Bunu duymamla kafamı camdan çekip önce Aral'a sonra önüme çevirmiştim. Ne diyeceğimi bilmiyordum.
"Ben..."
"Seni anlamaya çalışıyorum Afra, ama anlayamıyorum. Bana anlattığın şeyler, o kadar inanılmazdı ki. Seni bunca zaman kandırmış, ihanet etmiş sana. Sen hala onu seviyorsun inanamıyorum."
"Özür dilerim Aral. Ama kalbim kimi seveceğini seçemiyor. Kehaneti sende duydun Alfanın aşkı, ben ben, aşkı. Bana aşık olmasaydı kehanet gerçekleşir miydi sence? Mal varlığını bana bırakmış. Çünkü Hakan'ın işlerinin içinde olmaktan nefret ediyormuş ve bir gün onu öldüreceğimi biliyormuş. Sence bunlar o öldükten sonra pişman olmam için mi sadece. Diyelim öyle Aral, bunlar yalan ve sadece ben kendimi avutuyorum. Ne değişir. İnanmayıp ondan nefret etsem de onu sevmeye devam etsem de hiçbir şey onu geri getirmiyor. Barış öldü. Yeter artık. Vazgeç aynı şeyleri söylemekten. Hepiniz vazgeçin. Bıktım artık Barış şunu yaptı bunu yaptı demenizden. Özür dilerim. Kendi kararlarımı kendim verdiğim için, özür dilerim sevgi bir seçim olmadığı için, özür dilerim kendi hayatımı kendim yönettiğim için. Arabayı durdur. İneceğim ben."
"Afra saçmala-"
"Kes sesini. Sana yalvaracak değilim. Bu hızda atlasam bile hızla iyileşirim. Duruyor musun durmuyor musun?"
Aral arabayı kenara çekmiş ve direksiyonu bırakıp teslim oluyorum der gibi ellerini kaldırmıştı.
"Tamam, durdurdum."
Aşağı inip arkadan bavulumu almıştım. Sonra Aral'ın gitmesini beklemeden başka yöne gitmeye başlamıştım. Şehir içindeydik. Gittiğim yol sahile açılıyordu. O ise tam tersine gidecekti. Bu işime gelirdi. Bavulumu aldım ve yavaşça yürümeye başladım. Sahile geldiğimde bir bank buldum ve oturdum. Öylece denize bakıyordum. Bir yandan Hakan'ın şirket muhabbeti, bir yandan Barış'ın vasiyet muhabbeti kafamı kurcalıyordu. Bebek olayı da aklımdaydı ama kafam o kadar karışıktı ki. Şu an tam olarak ne yapmam gerektiği hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Allah kahretsin ki "Barış ne yapmalıyım?" demek istiyordum ama olmuyordu. Her çıkmaza düştüğümde ona danışmak istiyordum ama her fark edişimde artık yaşamadığını, kendimi ağlamak üzere buluyorum. Şimdi yine aklıma gelmişti. Bu kadar uzun süre bana hayat arkadaşlığı yapan, gerektiğinde sevgilim gerektiğinde babam gerektiğinde bir dost olan Barış, artık yoktu. Bir daha dönmeyecekti.
![](https://img.wattpad.com/cover/214307748-288-k73553.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savcının Kızı
FantasyBir savcı, onun yüzünden cezaevine giren bir kurtadam. Çıkınca Savcı'nın Kızı'ndan intikam almak ister ve oğlunu bu işe karıştırır ve onların kütüphanede bir ''şiir'' sayesinde tanışmasını sağlar.Fakat hiç beklemediği şeyler olur. Savcı'nın Kızı ayn...