27. Bölüm

76 5 11
                                    

Savaş, Berk'in yaptığı şeyi görünce adeta deliye dönmüş ve Berk daha arkasını dönemeden Berk'i öldürmüştü. O kadar sinirliydi ki önüne kim çıksa yaşama veda ediyordu. Normalde kızacağım bir şey olsa bile şu an iyi sayılabilecek bir şeydi. Sonrasında halamı görmüştüm. Üç kişiye karşıydı. Yardıma gittiğimde adamları halletmiştik ama asla bitmiyorlardı.

''Hala hiç bitmiyorlarmış gibi. Diğerlerinden haberin var mı? Ne durumdalar?''

''Barış, Hülya Halan ve Tarık hayatlarını kaybettiler. Ama sakin ol çünkü onlar bunu göze almışlardı. Kendisini suçlama sakın. Babanı bulamıyorum. Nereye gitti bilmiyorum. Melek'e yardım etmeye gidiyordum fakat çok geç kaldım ve maalesef onu da kaybettik. Derman'ın sürüsünün çoğu ya öldü ya da etkisiz halde. Ece'yi de biliyorsun az önce...Onlardan da çok kişi öldü ama bizde çok kişiyi kaybettik.''

''Bizim sürüde aynı durumda. Şimdi sadece Aleyna, Rana, Kevser, sen, ben, Ediz, Deniz, Oğuz, cadılardan 3 kişi, Derman ve sürüsünden 10 kişi bizden de 8 kişi civarı kaldı. Vampirlerden de 19 kişi kaldı. 48 kişiyiz. Onlar kaç kişi?''

"Sayabildiğim kadarı ile onlar bizden fazla. Yaklaşık 80 kişiler.''

"En başta bizden az kişi gibi gözüküyorlardı. Şimdi nasıl bu hale geldik anlamadım.''

''Bunu düşünecek vaktimiz yok. Devam etmeliyiz.''

Herkes bir anda durmuş etraf sakinleşmişti. Hepimiz bir yerde toplanmıştık ve onlarda karşımızda duruyordu.

''Sizden daha üstünüz Barış, vazgeç artık.''

''Asla.''

Bizimkilere baktım. Pes etmeye hiç niyetleri yoktu.

''Bu kadar kişi ile bize karşı çıkmakta kararlı mısın? Şöyle bir baktım da 48 kişisiniz sanırım.''

''Hayır 50 kişiyiz.''

''Belki 52.''

.

Elimdeki nota bir kez daha baktım. Doğru adreste olmalıydık. Hell Bar'dı burası. Bugün kapalıydı ve içeri girip her yerini kontrol etmiştik ama babamdan hiçbir iz yoktu.

''Afra her yere baktık. Savcı burada değil. Yapacak bir şey kalmadı. Gitmeliyiz."

"Hayır gitmeyeceğim. Bir kez daha bakacağım. Belki kaçırdığımız bir nokta vardır."

İçeri girdim ve baktığımız yerlere bir daha baktım. Bende başka bir umut kalmadığını düşünüp dışarı çıkacaktım ki sağımdaki duvarda bir şey fark ettim. Bir sürü kapı koluna benzeyen kulp vardı. Tabii ya nasıl aklıma gelmedi diye düşündüm. Duvara yavaşça vurmaya başladım. Bir kaç denemeden sonra ses tok değilde yankılı geliyordu. Kolu yavaşça çevirdim ve kapı açılmıştı.

"Gerçekten mi? Bunun için mi bu kadardır buna uğraşıyoruz?"

"Sanırım öyle. Bak alt kata iniyor. Gel bakalım."

Alt kata indiğimizde bomboş bir yerdi. Sağ tarafa baktığımda kocaman cam bir küp ve içinde elleri, ayakları bağlanmış olan ve bir sandalyede oturan babamı görmüştüm. Hemen oraya doğru koştum fakat cam odanın bir girişi yoktu. Sadece ön camında bir panel vardı ve şifre ekranına benziyordu.

"Kırmayı denesek mi?"

"İşe yarayacağını sanmıyorum ama deneyebiliriz."

Eray biraz gerileyip yumruğu geçirmişti ama hiçbir şey olmamıştı. Kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey olmamıştı.

Savcının KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin