Mezarlığa yaklaştığımızda içimdeki korku ve belirsizlik hissi daha da büyümüştü. Saat 23.58 idi. Hala iki dakikamız vardı. Hemen arabadan çıktık ve sessizce mezarlığa girdik. Ortalıkta kimse yoktu. Etrafa dağılıp beklemeye başladık. Kimse gelmiyordu. Bize karşı saldırı büyüsü yapamayacağını biliyordum ama yine de ya hasat biterse diye endişeleniyordum. Sonrasında sağ taraftan merdiven basamaklarını çıkan Ada'yı gördüm. Yanında eşyalar vardı. Onları yerleştirmişti önce. Sonra kanının birazını tasa damlatmıştı.
Tam bıçağı eline alıyordu ki kendi bir anda derin bir ses duyuldu. Nefes kesilme sesi gibiydi aynı. Ada yere düşerken Oğuz'u gördüm. Bıçağını fırlatmıştı Ada'ya. Tam her şey halloldu hasat başlamadan öldü diye seviniyordum. Oğuz'a elimle onay işareti yaptım. Şimdi Ada'yı alacaktık ve çıkacaktık. İlk adımı atan ben oldum yavaşça herkes yerlerinden çıkmaya başlamıştı. Ama sonra nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde etarfta sert rüzgarlar esmeye başlamıştı. Ama Ada büyü yapamazdı.
''Başka biri var, duydunuz mu? Sesli konuşmayın biz birbirimizi duyabiliriz ama o büyücü o duyamaz.''
''Ne yapacağız?''
''Oğuz, Barış siz Ada'yı alın biz de siper olacağız. Çabuk çıkmamız gerek buradan.''
Sakin görünmeye çalışıyordum. Eline koz vermemeliydim. Barış ve Oğuz Ada'yı yerden kaldırmışlardı biz de kapıdan çıkmaları için önlerinde duruyorduk fakat bu her kimse oldukça güçlüydü. Mezarlığın kapısından kendimi zor atmıştım. Koşa koşa arabaya giderken hiçbir şey düşünemiyordum. Arabaya yetişmeye çalışıyordum ama o kadar güçlü bir rüzgar esiyordu ki yürümemi bile engelliyordu neredeyse. Arabanın kapısını açtım ve herkesin binmesini bekledim. Oğuz arabayı çalıştırmıştı ve orada kaçıyorduk. Son anda dumanların arasında birinin yüzünü görmüştüm. Aral'dı bu. Başımı çevirip bakmıştım ama hiçbir şey yoktu. Oysa onu orada gördüğüme emindim. Herhalde yanlış gördüm diye düşünüp başımı önüme çevirmiştim ki karşımdaki koltukta Aral'ı gördüm. Herkes soluklanıyordu fakat kimse Aral hakkında bir şey demiyordu. Dikkatli baktığımda kimse onu görmüyordu bile.
''Boşuna bakma, beni sadece sen görüp duyabiliyorsun.''
Konuşacaktım ama konuşamıyordum ki. Buradakiler en ufak çıtırtıyı duyacak kapasitedelerdi. O yüzden hiçbir şey dememeye karar verdim.
''Konuşamıyorsun değil mi? Merak etme senden konuşmanı beklemiyorum zaten. Ama şunu bil ki burada bitmedi. Şimdi Ada senin elinde olabilir ama onu almak için geri geleceğim.''
Sonra yok olmuştu. Bunu kime söyleyecektim şimdi?Ada'dan gelen ses ile soluma baktım. Ayılıyordu sanırım Boynunu tutup çevirmiş ve tekrar bayılmasını sağlamıştım.
''Ne yaptın?''
''Büyü yapmasın diye yaptım.''
Otele yaklaştığımızda Ada Berna'nın olduğu odadan uzak başka bir odaya götürülürken biz de Ediz ve Merlin'i görünce onların yanına gitmek istemiştik.
''Neler oldu?''
''Anlatırım ama Cenk ve Naz nerde?''
''Bilmem, geldiğimizde kimse yoktu.''
Barışlar da gelip yanımıza oturmuştu.
''Ee Merlin sen ne gördün rüyanda?''
''Hiç, önemli bir şey değil. Ailevi bir mesele.''
''Anladım.''
Kafamı çevirdiğimde otelin kapısından Cenk ve Naz geliyordu.
.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savcının Kızı
FantasyBir savcı, onun yüzünden cezaevine giren bir kurtadam. Çıkınca Savcı'nın Kızı'ndan intikam almak ister ve oğlunu bu işe karıştırır ve onların kütüphanede bir ''şiir'' sayesinde tanışmasını sağlar.Fakat hiç beklemediği şeyler olur. Savcı'nın Kızı ayn...