33.Bölüm

60 6 10
                                    

Kalacağımız yere geldiğimizde kocaman bir yemek masası karşılamıştı bizi.

"Buyrun geçin oturun, kendi evinizmiş gibi, rahat olun."

Masaya otururken Aral ile göz göze geldik. Bir şey yapacak mıyız gibi bakıyordu. Yavaşça kaşlarımı kaldırdım. Oturduğumuzda masada gerçekten her şey vardı. Ama kelimenin tam anlamı ile her şey vardı. Evde çalıştığını düşündüğüm kişilerden bir kaçı gelip servis yapmaya başlamıştı.

"Ne istersiniz hanımefendi?"

"Sadece salata."

"Sadece salata mı? Diğerlerinden de yesene."

Hakan'ın bu hali beni sinir ediyordu.

"Bizi zehirlemeye çalışıyor olmayasın Hakan?"

"Niye böyle bir şey yapayım ki?"

"En son cezaevinde öldürmeye kalkmıştın. Tabii niye böyle bir şey yapasın ki?"

"O günler eski de kaldı."

"Artık nefret etmiyor musun benden?"

"Ben senden hiçbir zaman nefret etmedim Af- Ada. Ben babandan nefret ettim."

İkimiz de yemeği falan bırakıp nihayet bir şeyler konuşmaya başlamıştık.

"Peki suçlu olduğun için yapması gerekeni yapan bir insana kızmanı zaten anlamıyorum, ona olan kızgınlığını benden çıkarmanı aklım hiç almıyor. Biraz açıklar mısın?"

"Tabii, her şeyi bilmek senin de hakkın. Bak Ada, ben kötü bir insan değilim. Hapse girdiğim mahkemede bana karşı yapılan suçlamaların hepsi yalandı. Yani, yalan değildi ama ben bilerek yapmamıştım. Kurt adam olduğumda besine ihtiyacım vardı. İçinde bulunduğum sürü ise onlar hizmet etmek için insanlar olduğunu söylediler ve o kızlarında onlardan biri olduğunu söylediler. Alfamız bu konuda kesin dilliydi. Daha önce hiçbir sorun çıkmamıştı hemde. Bu insanlar kurt adamların gerçek olduğunu bilirlerdi ve sözlerime yaparlardı. Şaşırdın değil mi? Bu uygulama kalmadı artık. İntihar etmek isteyen ergenler psikoloğa gidiyorlar. Bize gelmiyorlar. Gelenler olunca kabul de etmiyoruz zaten. Neyse geri dönelim konumuza. Suçlar bana kaldığında ve sürü arkamda durmadığında tutuklandığım mahkemeye gitmeden önce de son kez alfanın yanına gitmiş ve çıktığımda bunların hepsini, herkese ödeteceğime dair yemin etmiştim. Alfa ise, sorumsuz davranıp kendimi açık ettiğim ve hapse girdiğim için sinirlenmiş ve beni sürüden atacağını söylemişti. Çok sinirlenmiştim. O gün orada Alfayı öldürdüm. Onu öldürünce alfa oldum tabii. Tutuklandığım mahkemeye giderken babanla karşılaştım. Onunla konuşmak istediğimi söyleydim ve adliyenin arkasına gittik. Orada ona kimliğimi açık etmiş ve sana anlattığım gibi anlatmıştım ama babam bunları unutacağını ve beni hapse attıracağını söyledi. Aslında onu da orada öldürebilirdim ama yapmak istemedim. Babanın yüzü bir yerden tanıdık geliyordu çünkü. Sonra hatırlamıştım. Hepimiz eskiden aynı okuldaydık. Ben, baban, Barış'ın annesi, babası ve Berk'in annesi. Aynı liseye gidiyorduk. Ben Barış'ın annesi Hale ile sevgiliydim ama sonra okula baban nakil oldu, başka bir liseden bir kaç arkadaşı ile gelmişti. Onlar geldiğinde bütün gözler onların üstüne çevrilmişti tabii. Hale beni bırakıp Cevdet ile gitti. Okula yeni nakil olan babanın arkadaşlarındandı Cevdet. İkisi uzun bir süre çıktılar. Sonra bana geri dönmek istediğini, beni hala sevdiğini söylemişti. Ama kabul etmemiştim. Bir ilişkisi vardı çünkü. İhaneti sevmezdim. Ayrılığın üzerinden bir ay kadar geçmişti ve okul devam ediyordu. Bir gün sınıfta otururken bir kız yanıma geldi. Çok güzeldi. "Merhaba." dedi. Bende karşılık verdim. Sonra benden uzun zamandır hoşlandığını ama sevgilim olduğunu öğrendiği için uzak durduğunu öğrendim. Adını sorduğumda ise Amelia olduğunu söylemişti. Yani-"

"Annem."

"Evet. Amelia ile çok iyi arkadaş olmuştuk. Bana karşı olan hoşlantısı geçmişti, en azından öyle söylüyordu. Sonra başka birinden hoşlandığını söyledi. Hatta tanıştırabilir miyim diye bana sorup duruyordu. Kıvanç ile tanışmak istiyordu. İkisini tanıştırmıştım. Biraz sonrasında çıkmaya başlamışlardı. Biraz üzülmüştüm açıkçası. Arkadaşım artık benimle daha az vakit geçiriyordu. Ona bunları söylediğimde eğer istersem ayrılabileceğini falan söylemişti. Onun yerine yalnız değil üç kişi takılmaya başlamıştık. İkişer olarak çıktığımızda oluyordu ama genel olarak üç kişi çok mutluyduk. Sonra bir gün Kıvanç bana geldi ve Amelia ile olan görüşmemi kesmemi istedi. Nedenini sorduğumda ise benden hoşlanmadığını bu yüzden sevgilisinin yanımda dolaşmamam gerektiğini söyledi. Amelia ne kadar istemese de zorla uzaklaşmıştım ondan. Sürekli gelip ben bir yanlış mı yaptım, eğer öyleyse özür dilerim derdi. Bir kaç hafta sonra artık dayanamamıştım ve semt değiştirmiştik. Uzun bir süre Amelia, Kıvanç, Cevdet veya tayfasını görmemiştim. Sonra mahkemeye çıktığımda ise bunların hepsi beynimde yankılanıyordu. Amelia'nın her gün gelmesi ama bir şey yapamamam. Kıvanç'a çok sinirlendim ama hiçbir şey yapmadım. Çıktığımda intikamımı alacaktım nasıl olsa. Sonra bir gün içerideyken bir haber geldi. Amelia hamileydi. Amelia'ya zarar veremiyorum madem çocuğunu alacağım o zaman Kıvanç'ın diye düşündüm. İşin kötüsü sen burada kalmıştın fakat diğer kız İtalya'ya gitmişti. Keşke o zaman bunu bilseydim. Eğer bilseydim sende şu an bu durumda olmazdın. Ben oğlumu kaybettim Ada. Berk öldü, artık yanımda değil. Evlat acısının ne demek olduğunu Anladım. Artık ne Afra'ya ne de sana bulaşmayacağım. Yaptıklarım affedilecek gibi değil, ama yine de af diliyorum senden. Özür dilerim. Böyle olmasını istemezdim."

Ne diyeceğimi bilemiyordum. Gerçekten üzülmüştüm. Hakan'a hala kızgındım tabii ki, sonuçta bir sürü yoldaşımız hayata veda etmişti onun yüzünden. Ama ben hala bir şeyi merak ediyordum.

"Bir şey sorabilir miyim?"

"Tabii ki."

"Senin başka bir oğlun yok değil mi?"

Hakan biraz şaşırmış olsa da cevap vermişti.

"Hayır yok. Neden?"

"Öyle, sorayım dedim. Hale ile aranızda bir şey geçti mi öncesinde?"

"Neden soruyorsun bunu?"

"Sevgilimin annesi sonuçta. Sende düşmanımızsın. Merak ettim."

"Merakını gidereyim. Tabii ki Hale ile aramızda bir şeyler oldu, sevgiliydik sonuçta. Ama çok ileri gitmemiştik."

"Anlıyorum. Demek babam ile aynı okuldaydınız. Aynı yaştasınız yani, 42?"

"Evet. Niye soruyorsun?"

"Bir şeyden emin olmak için."

"Neyden?"

"Göreceksin."

Bir anda kapılar açılmıştı ve içeri bizimkiler girmişti. Mermaids, Mama, cadılar, Derman'ın sürüsü, Samet ve Ece ile birlikte vampir ordusu. Hakan'ın tabii ki önceden hazırlanmış olan adamları ile kavga etmeye başlamışlardı. Önlerine çıkan kimseye acımıyorlardı. Hakan ise karşımda öylece duruyordu.

"Niye öyle bakıyorsun?"

"Bunu yapacağını tahmin etmeliydim."

"Evet etmeliydin ama etmedin."

"Neden bu kadar ısrarcısın Afra?"

"Çünkü istediğimi almadan asla durmam."

"Bebeğine yazık olacak."

"Belki, ama sana olmayacak."

O anda masadan aldığım ekmek bıçağını boynuna saplamıştım. Hakan bir şey diyemeden yere yığılmıştı. Önüme çıkan bir iki kişiyi de atlattıktan sonra Aral'ı alıp yukarı çıkmaya başladım.

"Aşağıda durmamalısın. Öleceksin."

Merdivenlerden çıktığımda karşıma çıkan kişi ile duraksamıştım.

"Kaçıyor musun Afra?"

"Aksine seni arıyordum."

Elimdeki bıçağı daha da sıkmaya başlamıştım.

"Bunca zaman kimliğini sakladın, korkağın tekisin Hakan'ın oğlu. Ya da Barış mı demeliyim?"

Yorum ve vote atmayı unutmayın 😘

Savcının KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin