Yeni Bir İttifak
Kağıt Selim'in eline geçince herkes heyecanla ona baktı. Nefesler tutulmuş, ortam iyice gerilmişti. Selim gayet normal bir tavırla kağıdı açtı ve içinden okumaya başladı.Herkes pür dikkat Selim'e bakarken kapının çalınmasıyla dikkatler dağıldı. Has oda başı Şahin Ağa gelmişti,
"Hünkârım rahatsız ediyorum lakin mühim bir mesele var. Sadrazam Lütfi Paşa derhal sizinle görüşmek ister.""Geliyorum Şahin Ağa."
Hasekilerine döndü.
"Şimdi gitmem lazım. Derdiniz neyse sonra söylersiniz."Selvihan şaşkınlıkla kapıdan çıkan Selim'i izledi. O kâğıtta yazılanlara tepkisiz kalmasına anlam verememişti. Selim çıkarken kağıdı cariyeye vermişti. Selvihan önce Yadigâr kalfa yerine neden bu cariyenin geldiğini sorguladı. Sonra da cariyenin elindeki kağıdı bir hışımla çekti. Okuyunca şaşkınlığı daha da arttı. Kâğıtta sebze meyve isimleri yazıyordu. O zaman bu kağıdın sadece alışveriş listesi olduğunu anladı. Hala şaşkınken kafasında bir şimşek çaktı. Başını hemen Hümaşah'a cevirdi.
Nurmisal hatun Selvihan'ın tavırlarından şüpheleniyordu. Nigar'ı gizlice takip etmiş, planlarını öğrenip Hümaşah'a duyduklarını anlatmıştı. Hümaşah, Saime kalfa ve Nurmisal hemen karşı plan yapmışlardı.
Şimdi Hümaşah, gözlerini Selvihan'a dikmiş, üzerine yürüyordu. Birden sinirle kahkaha atmaya başladı. Selvihan ise mıhlamış gibi hareket etmeden onu izliyordu. Hümaşah, Selvihan'ın önüne kadar geldi. Aralarında çok az bir mesafe vardı. Kahkahası kesilmiş, yüzünde ciddi ve bir ifade vardı. Birden Selvihan'ın saçına asıldı.
Canı acıyan Selvihan,
"Bırakk!" diye bağırdı.
Hümaşah tepkisizce Selvihana bakıyordu. Selvihan bu bakıştan korkmuştu. Hümaşah, saçını daha sert çekince Selvihan acıyla inledi. Hümaşah'ın bırakmasıyla örtüsü yere düştü, saçları dağılmıştı. Hümaşah, hızını alamayıp Selvihan'a sert bir tokat attı. Tokadın etkisiyle Selvihan savruldu.
"Sen bana iftira atacaktın öyle mi? İftira atacak kadar mı alçaldın Selvihan!?""Benimle böyle konuşamazsın, bana tokat da atamazsın. Ben baş hasekiyim haddini bil!"
"Ağzımı açarsam baş hasekiliğinin hiçbir kıymeti kalmaz. Bunu sen de iyi biliyorsun."
Selvihan olayı daha yeni idrak ediyor gibiydi. Çaresizlikle sedire oturup başını ellerinin arasına aldı. Hümaşah haklıydı. Yaptığı öğrenilirse eski saraya sürülüp gözden düşen kendisi olacaktı. Buna asla katlanamazdı. Eğer gururu izin verse Hümşah'ın ayağına kapanıp yalvarabilirdi. Birden ayağa kalkıp Hümaşah'a yaklaştı.
"Yapma! Tamam ben hata ettim. İftira büyük günahtır biliyorum. Zaten tövbe edeceğim.""Tövbeni eski sarayda edersin artık."
"Hümaşah pişmanım. Evlatlarıma acı biri beşikte, biri küçük annesiz mi kalsınlar?"
"Sen benim evlatlarıma acıdın mı?"
"Öfke gözümü kör etti bilemedim. Kimse bana çocuklardan bahsetmedi. Bir daha iftira falan olmayacak."
Hümaşah onun bu hâllerini zevkle izliyordu fakat Selim gelmeden bir karar vermesi gerekti. Biraz düşündükten sonra Selvihan'a yaklaştı. Onu şikayet etmeyecekti. Ama acıdığından değil. Aklında başka şeyler vardı.
"Eğer ayaklarıma kapanır ve af dilersen rezil oyununu Selim öğrenmez. Ha bir de, bir daha zinhar yapmayacağına dair yemin edeceksin.""Sadece yemin ederim. Başka bir şey hayatta olmaz."
"Bal gibi olur. Yahut Selim her şeyi öğrenir kendini göz yaşı sarayında bulursun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hümaşah Sultan
Historical FictionNOT: Olaylar ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. ->hanedan #1 ->sultan #1 ->hünkar #1 Başlama tarihi: 13.12.2017