50.Bölüm

251 24 4
                                    

1 ay sonra;
Dışarda ılımlı bir hava vardı, dolunay gece karanlığında binlerce yıldızın arasında parlıyordu. Hümaşah çocuklarını uyutup has odaya gelmişti. Selim'le beraber sohbet edip önlerindeki envai çeşit meyveden yiyorlardı. Keyifleri yerindeydi hatta gülüşüyorlardı. Hümaşah kahkahalarla gülerken Selim onu hayranlıkla izliyordu. Selim elini Hümaşah'ın dudaklarında gezdirirken sessizlik oldu. Gözleri birbirine kenetlenmişken Selim Hümaşah'ı belinden kavrayıp kendine çekti ve öpmeye başladı. Hümaşah hemen ona karşılık verdi. Hümaşah'ın kırmızı elbisesi yeri boylarken kendilerini yatakta buldular. İki âşık için gece uzun geçeceğe benziyordu.

Bu gece aslında herkes için uzun geçecekti. Gece yarısı Gülsade hatun oğlunun ağlamasıyla uykusundan uyanmıştı. Şehzade Orhan bir türlü susmak bilmiyordu. İlerleyen saatlerde Gülsade'nin cariyesi hekim kadını çağırdı. Şehzadenin ateşi olduğu anlaşılınca Bayram ağa Sultan Selim'i uyandırıp haber verdi. Küçük şehzade herkesi telaşlandırmıştı. Hekimler şehzadenin bir hastalığı olduğunu söyleyince Selim dört bir yandan hekimlerin saraya gelmesini emretmişti. Gülsade de şehzadesiyle has odada kalmaya başlamıştı.

Saray halkı küçük şehzade için dua ediyordu. Torunu için çok üzülen valide sultan Hümaşah'ı suçlamaya hazırdı. Şehzadenin durumunun hastalık değil de zehirlenme olduğuna emindi. Hekimler valide sultanın emriyle küçük şehzadeyi zehirlenme durumu var mı diye muayene ettiler. Fakat Hatice sultanın tahmin ettiği gibi olmadı, zehirlenme değildi.

Selvihan sultan planını Nigar'a da anlatmış bu defa onun işi bozmaması için önlemler almıştı. Nigar her ne kadar can korkusundan kabul etse de bu iş aklına yatmıştı. Nasıl olsa bebeğe zarar vermeyeceklerdi sadece Gülsade'den kurtulacaklardı. Şimdi de Gülsade'yi nasıl öldüreceklerini düşünüyorlardı. Selvihan eskisi gibi fevri hareket etmek yerine daha akıllıca hareket etmeye çalışıyordu. Her ne kadar Gülsade'ye sabrı kalmasa da acele etmeden mantıklı bir plan yapacaktı. En zoru da suçu Hümaşah'ın üzerine atacakları kısımdı.

4 gün sonra;
Hekimlerin teşhisinden sonra hanedan üyeleri has odada Sultan Selim ve Gülsade'yi teselli edip bebeğe dua ediyorlardı. Selvihan ve Hümaşah tesadüfen aynı anda geçmiş olsuna gelmişlerdi. Geçmiş olsun dedikten sonra yine aynı anda dışarı çıktılar. Hümaşah önünde yürüyen Selvihan'a seslendi.
"Selvihan Sultan! Seninle de uzun vakittir bir araya gelemiyoruz. İnşallah Şehzade Orhan'ın hastalığıyla bir âlâkan yoktur."

"Haddini bil tabii ki âlâkam yok. Unutmaki ben başhaseki sultanım. Bana iftira atamazsın."

"Ben de Sultan Selim'in nikahlı karısıyım eğer bana iftira atmaya kalkarsan bedelini ödetirim. Mâlum bir ara Gülsade'den karnında bebeğiyle kurtulup suçu benim üstüme atacaktın. Unuttum zannetme."

Selvihan sessiz kaldı Hümaşah'a suç atmanın bedelinin farkındaydı. Bu yüzden daha temkinli olmalıydı. Hele Hümaşah her şeyin farkındayken... Selvihan işinin ne kadar zor olduğunu daha iyi idrak ediyordu. Cariyesine Nigar'ı çağırttırdı. Bir süre bu konuda tartıştılar. Selvihan Nigar'ı iyice azarladı. Eğer Nigar hatun zamanında Hümaşah'ı gizlice uyarmasaydı Selvihan'ın planları tıkırında işleyecekti.

Ertesi gün Selvihan has odanın yolunu tuttu. Dikkatleri üzerine çekmek istemediği için şehzadeyi umursuyormuş gibi yapacaktı. Has odaya gittiğinde beşiğin başındaki hekim, Selim ve Gülsade'nin terasta olduğunu söyledi. Selvihan terastan tarafa yöneldiğinde. Selim'in Gülsade'ye sıkıca sarıldığını gördü. Selvihan haset dolu bakışlarla ikisini izlerken öksürerek kendisini farketmelerini sağladı.
"Ben de şehzadenin nasıl olduğunu sormaya gelmiştim."

Üçü içeri geçtiler. Selim şehzadenin durumundan bahsetti Selvihan da yalandan teselli edici şeyler söyledi. Gülsade onun samimiyetine hiç inanmamıştı. Selvihan daha sonra dairesine geçti.

Hümaşah'ın aklı Selvihan'la konuştuklarında kalmıştı. En iyisi gereken tedbirleri almaktı. Aybüke ve Mahmut'u Asude halalarının yanına yollamıştı, Gülru bebek ise Latife hatunun kucağındaydı. Bayram ağa ve Saime kalfa da geldi. Hümaşah derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Şehzade Orhan'ın hastalığında Selvihan'ın parmağı olduğundan şüphe ederim. Saime Kalfa ve Bayram Ağa siz hekim kadınla konuşun. Zehirlenme yok demiş ama bizden bir şey saklıyor olabilirler, mutlaka öğrenmeye çalışın."

"Merak buyurmayın biz Saime kalfayla öğreniriz sultanım."

"Nurmisal sen de İlkyaz hatunu çağır, Latife hatunla beraber çocuklarla âlâkadar olsun. Senin gözün Selvihan ve Nigar'ın üzerinde olacak. Hareketlerinden şüphelenirsen bana söyleyeceksin."

3 gün sonra;
Gülsade hatun bugün oğluyla beraber kendi dairesine geçecekti. Hümaşah çocuklarıyla sofrada neşeli bir şekilde kahvaltı ediyordu. İlkyaz ise yine Nurmisal'in yerine çocuklarla ilgileniyordu. İlkyaz hatun farklı bir durum olduğunu sezmişti, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Selvihan sultan ise sofranın başındaydı. Hâlâ dün gece gördüğü kabusun etkisindeydi, başı ağrıyordu. Kabusunda gece vakti ormanlık bir alanda şehzadelerinin ölü bedenlerini görmüştü. Bir eliyle başını ovarak kahvaltı etmeye çalışıyordu. Küçük şehzadeler Ahmet ve Osman ise birbirleriyle gürültülü bir şekilde şakalaşıyorlardı. Selvihan sinirlenip ikisini de azarladı. Sonra hemen pişman olup oğullarına sarıldı ve gönüllerini aldı. Hâlâ Selim'in tek aşkı olmayı çok istiyordu ama önceliğinin evlatları olduğunu çok daha iyi anlamıştı.

Nurmisal haremde geziniyor bir yandan da Nigar hatunu kontrol ediyordu. Nigar, Hümaşah'ı uyardığı günden beri daha temkinli davranıyordu ve son günlerde diken üstündeydi. Dolayısıyla Nurmisal'den şüphelenmişti. Öğleye doğru Nurmisal'i atlatıp Selvihan sultanın yanına gitti.

"Hümaşah Sultanın cariyesi Nurmisal beni gözetliyor galiba."

"Endişe etme artık harekete geçeceğiz. Daha iyi bir fikrim var. Evvela Hümaşah'a suç atmaktan vazgeçtim zira çok riskli olur. Lakin bizden de kimse kuşku duymayacak."

***

Gece vakitleriydi, gök karanlığa bürünmüştü. Hümaşah has odadaydı. Yatakta Selim'in saçlarını okşayıp onu teselli etmeye çalışıyordu. Selim ise son derece umutsuz görünüyordu. Evladı acı çekerken gözüne uyku girmiyordu, en azından yanında Hümaşah olduğu için huzurluydu.

Cariyeler çoktan uykuya dalmışlardı. Nigar hatun ise uyuyamıyordu. Aklında Selvihan'la konuştukları varken nasıl uyuyabilirdi ki zaten. Selvihan sultanla konuştukları aklına gelince yatakta rahatsız biçimde döndü.

Flashback
Nigar;
"Anlamadım, nasıl kuşku duymayacaklar?"

"Şehzade zaten hasta ölümünü hastalıktan bilirler."

Nigar dehşetle ve şaşkınlıkla Selvihan'a baktı"
"Sen ne dersin sultanım? Hani Gülsade'den kurtulacaktık, çocuğa dokunmayacaktık."

"Öyleydi ama vazgeçtim. Mühim olan Gülsade değil şehzadesi. Zaten sen 'hünkârımız onu koynuna almıyor diye dedikodu var' demiştin. Şehzadesi olmadıktan sonra bana zararı olmaz. Lakin şehzade oğullarıma rakip ve..."

Nigar sesini yükselterek Selvihan'ın sözünü kesti.
"Kusuruma bakmayın sultanım lakin böyle anlaşmamıştık. Zira ben bir bebeğe zarar vermek istemiyorum."

"Sana ne istediğini soran oldu mu hatun? Ben ne diyorsam onu yapacaksın."

"Olmaz! Maziyi hatırlar mısın? Hümaşah Sultanı da karnındaki sabiyle öldürmeye kalkmıştık onun yerine cariyesi ölmüştü. Şimdi yine bir masumun canına kıymaktan bahsedersin."

Selvihan sinirlenmeye başlamıştı bir hışımla ayağa kalktı.
"Madem bir halta yaramayacaktın, vicdan yapacaktın yanımda ne işin var?"

Nigar korkudan bir adım geriledi.
"Gülsade'yi öldürelim, şehzade annesiz kalınca sizin himayenize verirler."

"Hayır! Bak Nigar, valide sultan olduğum gün seni baş haznedarım yapıp el üstünde tutacağım.  Hekimler şehzade için bir ilaç hazırlamışlar. Eğer bu ilaç yerine su verirsek kimsenin ruhu bile duymaz. Hem zaten ölecek biz erken davranırsak acı çekmemiş olur böyle düşün."

Nigar hâlâ boş bakışlarla Selvihan'a bakıyordu. Selvihan derin bir iç geçirip sakin bir tonla konuşmaya başladı.
"Bu sarayda hayatta kalabilmek ve yükselmek için vicdanımızı bir kenara bırakmalıyız. Ben de şehzadelerimin istikbali için ne lazımsa yaparım."

Bölüm sonu!

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin