8.Bölüm

1.7K 73 6
                                    

Aşk Kıvılcımları


2 ay sonra;
Hümaşah kendini odasına kapatmış hiçbir şeyi umursamıyordu. Düşüncelere dalmışken kapı sesiyle irkildi, gelen Saime kalfa idi.
"Hünkârımız seni çağırdı. Şahin ağa haber verdi."

Hümaşah sadece gülümsemekle yetindi. Saime kalfa, sitem edercesine;
"Az yüzün gülsün. Bak Selvihan'a nasılda ortalıta zafer edasıyla geziyor." dedi


Hümaşah'ın kalbinde anlam veremediği bir heyecan vardı. Has odanın kapısına gelince kalp atışları iyice hızlandı. İçeri girince Selim'le sıkıca sarıldılar. Çok özlemişlerdi birbirlerini. Tatlı tatlı sohbet ettiler. Sessizlik oldu. Önce gözleri sonra dudakları buluştu.

Selvihan'ın keyfi bu gece yerinde değildi. Uyuyan şehzadesini izliyordu. Nigar'ın getirdiği haber umutlarını söndürmüştü. Selim'in Hümaşah'ı unutmasını bekliyordu oysa onun aşkı daha da alevlenmişti.

***

Mart 1531;
Cariyeler mektepten taşlığa gidiyordu. Hümaşah, arkadaşlarıyla yürürken sendelemeye başladı. Midesi bulanıyordu. Arkadaşları kolundan tuttular.
"İyi misin?"

"Zehirlenmiş olabilirim. Midem bulanıyor." Selvihan kaç günür kendisiyle uğraşıyor laf atıyordu. Hümaşah da bu yüzden ondan şüphelenmişti.

"Ben hekim kadını çağırayım."
Arkadaşlarından biri hekimi çağırmaya gitti. 

Saime kalfa Hümaşah'ın başına toplandıklarını görünce o tarafa doğru gitti.
"Ne oluyor? Niye hepiniz buraya toplandınız?"

"Kendimi kötü hissediyorum. Midem bulanıyor."

Saime, anlamlı anlamlı baktı.
"Korkma, senin derdin başka. Hele hekim kadın gelsin anlarız."

Saime kalfa, hekim kadının yanına yaklaşarak kolunu tuttu. Hekim kadının kulağına bir şey fısıldadı. Hümaşah da anlamıştı fakat ses etmedi. Hekim kadın Hümaşah'ı muayane etti. Saime merakla sordu.
"Söylesene doğru mu?"

Hekim, Hümaşah'a bakarak;
"Müjde hatun! Gebesin." dedi.

Hümaşah'ın gözleri parladı, yüzünde istemsizce bir gülümseme oluştu. Sevinçle Selim'e söylemeye gitti. Sıkıca sarıldılar. Selim, gülümseyerek sordu;
"Bakıyorum da yüzünde güller açıyor." Uzun zaman sonra sevdiğinin böyle neşeli olmasına hem sevinmişti hem de şaşırmıştı.

"Az evvel çok güzel bir haber aldım."
Sesi heyecanlı çıkmıştı. Bu defa sadece intikam için değil gerçekten sevinmişti.

"Neymiş bu haber?"

Elini karnına koydu, Selim'in gözlerine bakarak konuşmaya başladı.
"Gebeyim"

Selim, Hümaşah'ın omuzlarına elini koydu, alnına bir buse kondurdu. Sıkıca sarıldı ona.
"Çok mesut ettin beni."

Sarılmayı bırakıp Hümaşah'ın kulağına yaklaştı ve şu sözleri fısıldadı. "Seni seviyorum"

Hümaşah da aynı sözleri tekrarladı. Fakat bu sefer içinden gelmişti bu sözleri söylemek.

***

Hümaşah, sevinçle taşlığa döndü. O geçerken yerlere altın saçıyorlardı. Arkadaşları etrafına toplanmış onu tebrik ediyordu. Beraber Hümaşah'ın odasına çıktılar.
"Bizi çok korkuttun."

"Zehirlendin zannettim."

Onlar mutlu bir şekilde sohbet ederken Nigar hatun ise Selvihan'ın dairesine varmıştı bile. Selvihan olaylardan habersiz mutluydu. Nigar hatun daireye gelir gelmez hararetle olayı anlatmaya başladı.
"Yüzün güldüğüne göre haberleri işitmemişsin. Çok mühim bir haber getirdim sana. Maalesef hiç hoşuna gitmeyecek."

Uzun zaman sonra yine kötü haber alacaktı. Hâliyle sinirli bir şekilde cevap verdi. "Zaten mühim haberleri getiriyorsun bana. Anlat!"

"Hümaşah hatun..."

"Yani Natali denen köle."

"Her neyse sözümü kesme. Ayrıca köle diyorsun ama köle kalacağına sanmıyorum. Senin köle gebeymiş. Bugün haremde altın saçtılar. Zehirlendi sanmışlar ama gebe çıkmış."

Selvihan'ın yüzü iyice soldu.
"Ne olurdu sanki zehirlense de geberip gitseydi. Tam unutulup gidecekken yine gebe kaldı."

"Sözlerine dikkat et bence. Şehzade doğurursa o da haseki olur." dedi.

"Sen de dikkat et sözlerine. Karşında senli benli konuşabileceğin biri yok! Karşında haseki sultan var!"

"Gerçekler ağrına gitti anlaşılan. Bu vakte kadar hep sen diye konuştum. Şimdi ne değişti?"

"O vakit bundan sonra siz diye konuşursun. Söyleyeceklerin bittiyse çık dairemden!"

***

Valide sultan dairesi;
Yadigar Hatun;
"Buyurduğunuz gibi altın saçıldı sultanım."

"Âlâ. Selim'e de bir ara uğrar tebriklerimi iletirim."

"Lakin neden canınız sıkkın?"

"O hatunun gebe olması hiç hoşuma gitmedi. Torunum olacağına elbet seviniyorum. Lakin Hümaşah hatunun mazisini düşününce canım sıkılıyor. Bir de şehzade doğurursa önünü alamayız."

"Haklısınız sultanım. Hatun doğursun icabına bakarsınız. Ben de ne emredersiniz yaparım."

"İcabına bakmak değil de hatunu yola getirmek lazım. Zira hatun doğacak torunumun annesi."

Gece olduğunda Hümaşah, heyecandan uyuyamıyordu. Yatağında bir sağa bir sola dönüyordu. Duygularını sorgulamaya başladı. Selim'e karşı hisleri olması kabil değildi. Bu yola intikam için çıkmıştı. Kendini bu oyuna kaptıramazdı. Bir yandan kendine kızıyor bir yandan da aşık olmaktan korkuyordu. Selim ise kendini çoktan kaptırmıştı. Çoktan meftun olmuştu ona...


Bölümün sonu! beğendiyseniz votelemeyi unutmayın ⭐

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin