29.Bölüm

501 25 5
                                    

Planlar


"Eğer dediğin gibiyse aklımdakini yapma vakti gelmiştir Yadigâr. Artık Hümaşah'a tahammülüm kalmadı. Onu Selim'e unutturmak için elimden geleni yapacağım."

"Yani hünkârımıza cariye mi göndereceksiniz? Emredin derhal bir cariye hazırlarım."

"Yadigâr sana itimadım tam, en güzel cariyeyi seçeceksin gizlice hazırlayacaksın. Ben ne vakit buyurursam cariye altın yoldan geçecek. Dediğim gibi sen ve Mercan Ağa harici kimsenin haberi olmayacak."

Valide sultanın seçtiği cariye, Mercan ağa eşliğinde altın yolda ilerliyordu. Mercan ağa kuralları tekrar hatırlattı.
Cariye olumlu anlamda başını salladı. Has odanın büyük kapıları açılır açılmaz içeri girdi. Mercan ağa sonunda derin bir nefes aldı. Bu işi kimse bilmeden hâlletmişlerdi. Şimdi rahat bir uyku uyuyabilirdi. Fakat tam arkasını dönmüşken cariyenin kendisine seslendiğini duydu.
"Hatun niye çıktın simdi?"

"Hünkâr Selim beni kabul etmedi. Ne yapacağım?"

Mercan ağa öylece kalakaldı. Cariyeyi tekrar taşlıga götürmek zorunda kaldı. Taşlık kapısında Yadigâr hatun bekliyordu.
"Ne oluyor Mercan Ağa neden döndünüz? Yoksa..."

"Olmadı Yadigâr hatun. Valide sultana ne deriz onu düşün. Ben de hatunu gizlice içeri sokayım."

"Asıl sen düşün ne diyeceğini. Bir işi beceremediniz ne diyeyim."
Yadigâr hatun söylene söylene valide sultan dairesine gitti. Azar işitmek istemiyordu fakat sinirlenecek olan Hatice sultanı yatıştırması gerekti.

Hatice sultan geceliklerini giymiş, yatmaya hazırlanıyordu. Yadigâr olanı biteni anlatınca odanın içinde sinirle bir ileri bir geri yürüdü durdu.

"O kadın oğlumun gözünü kör etmiş. Eğer torunlarımın annesi olmasaydı bir dakika durmaz canını alırdım."

"Aman sultanım o hatun için günaha girmeyin. Canını almaya ne hacet. Gönderelim eski saraya."

"Göndereceğiz lakin Selim'i o yılandan tamamen soğutmak lazım gelir. Öyle bir cariye seçeceğim ki o hatunun esamesi okunmayacak."

***

Sabah Mercan ağa mutfağa kontrole gelmişti.
"Hadi sallanmayın sultanlar kahvaltı bekler." dedi. Arkasını döner dönmez Bayram ağayla burun buruna geldiler.

"Mercan Ağam seni pek bir uykusuz gördüm. Dün gece uyuyamadın herhâl."

"Biraz sırtım ağrıyordu da. Hadi sen işine bak benimle uğraşma."

Mercan ağa farkında değildi ama Bayram onlardan şüphelenmişti ve amaçlarını öğrenmişti. Ve bunu Hümaşah sultanın gözüne girebilmek için iyi bir fırsat olarak görüyordu. Bayram ağa ilk iş olarak Saime kalfayı buldu ve Hümaşah sultana gittiler. Hümaşah, Latife hatuna çocukları çıkarmasını söyledi.
"Nurmisal kalabilir, Bayram ağa söyle bakalım."

"Siz nasıl isterseniz sultanım. Vallahi Saime kalfaya bile söylemedim. Lakin benden duymuş olmayın maazallah kellem gider. Neyse meselemize gelecek olursak... Valide sultan hünkârımıza gizlice cariye göndermiş. Lakin karanlıkta cariyenin kim olduğunu tam olarak seçemedim kusura bakmayın."

Hümaşah sinirle ayağa kalktı.
"Tamam Bayram ağa ama cariyeyi de öğrenmeye çalış. Bir de hünkârımız..."

Hümaşah cümleyi tamamlayamamış, boğazına bir yumru oturmuştu. Fakat Bayram ağa onun ne sormak istediğini anlamıştı.
"Meraklanmayın hünkârımız cariyeyi geri göndermiş. Taşlıga giderlerken gördüm, dinledim onları."

Hümaşah'ın içi biraz rahatlamıştı. Hatta Selim'e karşı az da olsa yumuşamıştı. Fakat valide sultana olan öfkesi daha da katlanmıştı. Bayram ağa çıktıktan sonra Saime ve Nurmisal'e dert yanmaya başladı.
"Valide sultan benimle uğraşmaya devam edecektir. Ya Selim bir dahaki cariyeyi kabul ederse..."

Saime kalfa;
"O vakit valide sultana mani olmalıyız. Halime sultanın yanında olduğunu unuttun galiba. Sen ona anlat sonra da kenara çekil ve izle."

Hümaşah olumlu anlamda başını salladı. Saime'ye hak veriyordu. Halime sultan varken kendisinin karışmasına gerek yoktu. Saime kalfa ise en az Hümaşah kadar hırslanmıştı.
"Diyorum ki su nikah işini bir daha mı düşünsen? Eğer nikah kıydırırsan kimse senin önünde duramaz."

"Tamam düşünürüm simdi derdimiz bu değil."

Hümaşah dışlığını da giyip has bahçeye cıktı. Çünkü Halime sultanın da dışarda olduğunu öğrenmişti. Ve onunla konuşması gerekiyordu. Halime sultan bahçeye çardak kurdurmuş Ayşenil sultanla beraber oturuyordu. Hümaşah'ı görünce davet etti.
"Gelsene Hümaşah, hava çok güzel sen de bizimle otur sohbet ederiz."

Hümaşah gülümseyerek minderlerden birine oturdu. Halime sultan gerçekten neşeli görünüyordu. Fakat Ayşenil sultanın pek mutlu olduğu söylenemezdi. Hümaşah'ın geldiğini bile halası uyarınca farketti. Kafası tamamen Mevlüt Paşa ve Gülnihal'in yaklaşan düğünündeydi.

Cariyeler meyve tabağı getirdiler. Hümaşah biraz havadan sudan sohbet ettikten sonra konuyu açtı.
"Halime sultanım her şeyden haberiniz olsun istiyordunuz. Ben de size son öğrendiğim şeyleri anlatmaya geldim."

"Anlatabilirsin Hümaşah."

"Valide sultanımız hünkârımıza gizlice bir cariye hazırlatmış. Lakin hünkârımız cariyeyi geri göndermiş."

Halime sultan imâlı bir şekilde güldü.
"Böyle bir şey yapacağı zaten belliydi. Lakin gizlice yapacağı aklıma gelmemişti. Demek ki valide sultana korku salmışsın Hümaşah. Bunun asıl anlamı budur. Lakin hemen şımarma zira bu ciddi bir mesele."

Halime sultanın sözleri Hümaşah'ı gururlandırmıştı.
"Haklısınız sultanım. Lakin ne yapmalıyım? Ayriyeten düşündüm ki su nikah meselesinden vazgeçmemeliyim, sadece biraz ertelerim o kadar."

Halime sultan hâlâ Hümaşah'a tam güvenmediği için nikah konusunda kararsızdı.
"Nikah senin bileceğin iş. Fakat cariye konusunda artık gururunu bir kenara bırak ve Selim'i kendine tekrar bağla. Zira valide sultanın işini düğünden sonra bitireceğim, daha vakit var."

Düğün lafını duyan Ayşenil irkildi.
"Düğünden sonrasına ne gerek var. Evvelinden bitirelim ikisinin de işlerini."

Hümaşah merakla sordu;
"İkisi mi? Selvihan'dan mı bahsediyorsunuz?"

Halime sultan, Ayşenil'in Gülnihal'den bahsettigini çok iyi anlamıştı. Fakat Hümaşah'ın da anlamasını istemezdi.
"Boşver simdi kimden bahsettiğini, bizim odağımız Hatice sultan."

Hümaşah olumlu anlamda baş salladı. Fakat Halime ve Ayşenil'in bakışmalarında şüphelenmişti. Halime sultanın da kendisinde bir şeyler saklama ihtimali olduğunu düşündü. Sonra Ayşenil'e dikkat kesildi. Son derece mutsuz görünüyordu. Bu aralar onunla sohbet etmeye vakit bulamadığı için tahmin de edemedi. Ama en kısa zamanda ağzından laf alamaya çalışacaktı.

Hümaşah gittikten sonra Halime sultan öfkeyle yeğenine döndü.
"Neler oluyor sana? Bu hâlin canımı sıkıyor, artık toparlan."

"Ne varmış hâlimde sultanım? Gülnihal annesinin en büyük destekçisi onun da işini bitirmeyecek miyiz zaten?"

"Gülnihal evlenip gidecek. Selvihan kendi derdinde. Hatice sultan tek kalacak bizim derdimiz de onunla. Kıskançlık meselelerin yüzünden her şeyi mahvedersen kötü olur."

Ayşenil cevap vermedi. Bir hışımla ayağa kalktı, halasına selam verip saraya döndü. Halime sultan sinirlenmişti fakat Ayşenil'i umursamamaya çalıştı. Nasıl olsa onu bir şekilde yola getirirdi. Artık harekete geçmesi gerektiğini düşünüyordu. Bir an evvel uygulayacağı plana odaklanmak istiyordu.

Amacı Valide Hatice sultanı, oğlu Sultan Selim'in gözünden düşürmekti. Bir plan düşünmüştü bile. Fakat bir sorun vardı. Şu an aklındaki planı Hümaşah'a söylemekte kararsızdı. Çünkü plan direkt Hümaşah'la ilgiliydi...

Bölüm sonu!

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin