48.Bölüm

310 20 1
                                    

Yeni Şehzade

Şubat 1536;
Payitahtta dondurucu bir soğuk varken saray halkı sabah ezanıyla birlikte güne başlamıştı. Ebe kadın sabah namazını kılmış, duaya oturmuştu. Cariyenin biri içeri dalıp Gülsade hatunun doğumunun başladığını söyledi. Hekim kadın acelece duasını bitirip cariye ve Bayram ağayla Gülsade'nin dairesine gitti. Gülsade hatun artık kendisine açılan dairede kalıyordu. Doğum sancılarıyla uyanınca suyunun geldiğini farketmişti. Şimdi yatağında kıvranıyor, ebe kadının gelmesini bekliyordu.

Bayram ağa hemen hünkâra ve valide sultana haber vermeye gitti. Hümaşah sultan ise yeni uyanmıştı. Ağlayan bebeğini sakinleştirip Latife hatuna teslim etti. Nurmisal, sultanının giyeceği kaftanı yatağa bırakmıştı. Hümaşah tam kaftanı eline almışken dışarda bir hareketlilik olduğunu farketti.
"Haremde bir hareketlilik mi var bana mı öyle geldi?"

"Ben bir bakıp geleyim sultanım."

Bu sırada taşlıkta yataklarını kaldıran cariyelerde bunu konuşuyorlardı. Nurmisal gittiğinde birine sorup öğrendi. O mutfağa uğrayıp kahvaltıyı sorarken Nigar hatun kimseye farkettirmeden Selvihan sultanın dairesine gitmişti bile. Doğumun başladığını öğrenen Selvihan, aylar önce yapamadığı şey için pişman olmuştu. Nigar'ı azarlayıp göndermiş ancak kız olduğu müjdesini getirirse onu affedeceğini söylemişti. Nurmisal biraz sonra elinde kahvaltı tepsisiyle daireye gelmişti. Cariyeler sofrayı kurarken Hümaşah Nurmisal'den olanı biteni öğrenmişti. Huzursuz bir şekilde sofraya oturdu, aklı doğumdaydı.

Saatler sonra nihayet Gülsade'nin dairesinden bebek çığlıkları duyuluyordu. Sultan Selim ve Hatice sultan daireye girerken meraklı cariyeler bilgi almaya çalışıyordu. Ebe kadına yardım eden cariye taşlığa gitti ve meraklı cariyeleri susturdu.
"Gülsade hatun bir şehzade doğurdu."

Diğerleri hatunun başına toplanıp sorular sorarken Nigar ve Nurmisal suratı asık bir şekilde oradan ayrıldı. Nigar korkusundan daireye giremediği için bir süre orada dolandı durdu. Selvihan sultanın cariyelerinden biri çıkınca şehzade olduğunu ona söyleyip ordan ayrıldı. Selvihan öfkeden delirecek gibi olmuştu. Nigar hatunu eline geçirse aylar önce planına engel olduğu için onu öldürebilirdi. Nurmisal ise Hümaşah'a nasıl söyleyeceğini düşünerek daireye gitti. Hümaşah Nurmisal'in suratından anlamıştı bile.
"O kadın şehzade doğurdu değil mi Nurmisal?"

"Maalesef sultanım..."

Hümaşah derin bir iç geçirip sedire oturdu. Bu habere yıkılmıştı. Fakat akşama doğru yeni şehzadenin isim törenine katılacaktı. Başına bir örtü örtüp Aybüke ve Mahmut'la beraber daireye gitti. Selvihan sultanın şehzadeleri beşiğin başında bebeğe bakıyorlardı. Hümaşah metanetini koruyarak Gülsade'nin dairesine girdi. Hatice sultan Hümaşah'a imâlı bir bakış atarak torunlarını beşiğin başına götürdü. Daha sonra Sultan Selim, bebeğin kulağına ezan okuyup ismini "Orhan" koydu.

O an Selvihan ve Hümaşah aynı duyguları hissediyorlardı. İkisi de neşeyle gülen Gülsade'ye kinle bakıyorlardı. Nihayet isim koyulduktan sonra kuru bir hayırlı olsun deyip odadan çıktılar. Odadan aynı anda çıkmışlardı. Çocuklarının ellerinden tutup gitmeye yelteneceklerken duraksayıp birbirlerine baktılar.

Halime sultan yeni doğan şehzadeye altın takıp yerine geçmişti. Hemen yanında bulunan Ayşenil'in kulağına eğildi,
"Hümaşah ve Selvihan'ı gördün mü? Suratları sirke satıyordu. Bu kıskançlıkları çok işimize yarayacak."

İlerleyen saatlerde herkes bebeği ve annesini baş başa bırakıp kendi dairesine çekilmişti. Valide sultan donatılmış sofrasının başındaydı. Gülsade hatunun doğumu şerefine ziyafet veriyordu. İştahlı iştahlı önündekileri yedikten sonra Yadigâr'ı eliyle yanına çağırdı. Yadigâr hatun hemen sultanın yanına yaklaştı.
"Bir buyruğunuz mu vardı validem?"

"Buyruk değil, Halime Sultan meselesini konuşmak istiyorum. Mâlum Hümaşah'ı alt ettim sayılır. Sırada Halime Sultan var. Onu sarayımda görmeye artık katlanamıyorum, gönderme vakti geldi."

"Gülsade hatun, sultan da oldu mu Hümaşah'ı da bir şekilde postalarız. Halime Sultana gelince..."

"Eğer yine önüme taş koyacaksan baştan söyle de tedbirimi alayım. Mâlum sen engel olmasaydın Halime şu an toprağın altında olacaktı."

"Bir hatadır yaptım bir daha zinhar olmaz valide sultanım. Ne emrederseniz yapmaya hazırım."

Valide sultan Hümaşah'ı yendiğine emindi o yüzden Halime sultandan kurtulmaya odaklanmıştı. Fakat Halime sultanın gitmeye niyeti yoktu. Hümaşah'ın kıskançlığından yararlanıp onu valide sultana karşı doldurmayı aklına koymuştu. Ertesi gün Hümaşah'ı ziyarete gidip konuyu bir şekilde yeni doğan şehzadeye getirdi. Hümaşah ilkin mesafeli davranmaya çalışsa da Halime'nin dolduruşuna gelmişti bile. Şimdi Gülsade hatun ve Hatice sultana daha da bilenmişti.

***

İlerleyen günlerde ortalık biraz daha sakinleşmişti. Hümaşah Selim'i boş bırakmamaya dikkat ediyordu. Selim ise Gülsade hatunla sadece evladı için görüşür olmuştu. Eski günlerdeki gibi gözü Hümaşah'tan başkasını görmüyordu. Valide sultan ziyafetlerine devam ediyor bir yandan da Gülsade'yi hediyelere boğuyordu. Bu durum Selvihan sultanın gözünden kaçmadı onu daha da hırçınlaştırdı. Ayşenil sultan ise Selvihan sultanın hırsının ve öfkesinin haddinden fazla olduğunu farketti. Selvihan'ın zaten Gülnihal'le yakın olduğunu biliyordu. Gülnihal sultan her saraya uğrayışında mutlaka Selvihan'ı da görür beraber dertleşirlerdi. Ayşenil bunu farkedince aklına bir fikir geldi.

Halime sultan kendi dairesinde kitap okuyordu. Ayşenil gelince önce havadan sudan konuştular. Ayşenil halasının konuşmasını bitirmesini bekleyip söze başladı.
"Sultan halam Selvihan Sultanın hırsının çok büyük olduğunu anladım. Düşündüğümüzden de çok... Bilirsiniz ki fazla hırs insana mutlaka hata yaptırır."

Halime yeğeninin ne demek istediğini anlamıştı.
"Bu vaziyette Selvihan'ı kullanmak hiç zor olmayacaktır."

"Hele de valide sultanın gözde gelini Gülsade hatun olmuşken... Hatta diyorum ki Selvihan'ı da kendi safımıza çeksek iyi olurdu. Tabii Hümaşah'a belli etmeden."

"İyi dedin Ayşenil. Nihayet aklını bulandıran meselelerden kurtulup düşünmeye başlamışsın."

Ayşenil biraz bozulsa da pek aldırmadı. Gülümsemekle yetinip dairesine çekildi. Halasının dediklerine aslında sevinmişti. Gerçekten de aklını meşgul eden düşüncelerden kurtulduğunu zannediyordu. Fakat o düşünceler hâlâ oradaydı. Sadece zamanla alışmıştı ama eline fırsat geçse Mevlüt ve Gülnihal'in arasını bozmaktan geri durmazdı.

1 ay sonra;
Şehzade Orhan'ın kırkı çıkmıştı. O gün Asude, Gülnihal ve Selvihan beraber valide sultan dairesine gitmiş sohbet ediyorlardı. Hatice sultan haremde şerbetler dağıtılmasını emredip Gülsade'yi çağırmıştı. Gülsade hatun gelince minderde yer gösterdi. Daha sonra Bircan hatuna kaş göz yaptı. Selvihan kibirle Gülsade'yi süzdü. O sıra Bircan elinde getirdiği güzel kolyeyi Hatice sultana verdi. Kolye Selvihan'ın çok hoşuna gitmişti. Fakat Hatice sultan onu Gülsade'ye verecekti.

Gülsade hatun tebessüm ederek ayağa kalktı ve valide sultanın elini öptü. Valide sultan ona övgü dolu birkaç şey söyleyip kolyeyi taktı. Selvihan hınçla Gülsade'yi izliyordu. Hatunun varlığına bile tahammül edemeyeceğini anlayınca müsaade isteyip oradan ayrıldı. Hümaşah yetmiyormuş gibi bir Gülsade çıkmıştı. İkisiyle birlikte uğraşamazdı. En iyisi henüz güçlenmemiş olan Gülsade'yi hedef almaktı. Bu defa kimsenin engellemesine izin vermeyecek ve bir rakibinden kurtulacaktı.

Bölüm sonu!

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin