55.Bölüm

219 19 9
                                    


Gülnihal sultanın gebelik haberi hareme yayılırken Mercan ağa müjdeyi vermek için has odaya gelmişti. Mevlüt paşa da has odadaydı, Sultan Selim'le beraber devlet meselelerini konuşuyorlardı. Sultan Selim müsaade verince Mercan ağa güler yüzle içeri girdi.
"Hünkârım, paşam... size hayırlı haberler getirdim. Müjdemi isterim Gülnihal Sultan gebeymiş."

Sultan Selim sevinçle Mercan ağaya bir kese altın verirken Mevlüt Paşaya kal gelmişti. Selim onun bu hâline gülümseyip sarıldı ve tebrik etti. Mevlüt paşa daha sonra evine dönmüştü. Acelece yatakta dinlenen zevcesinin yanına gidip sarıldı. Habere çok sevindiği her hâlinden belli oluyordu. En az onlar kadar sevinen valide sultan ise lokma dökülmesini buyurdu. Sonra da cariyelere döndü.
"Ağalara söyleyin arabamı hazır etsinler, kızımın yanına gidip bizzat tebrik etmek istiyorum."

Asude sultan ve Selvihan sultan da gitmek isteyince beraber yola çıktılar. Haremi bir telaş almışken Ayşenil ise dairesinde her şeyden habersiz oturuyordu. Halime ve Ayşenil'in casusu Melek kalfa lokmaları kendi getirdi.
"Yeni malumatlarım var lakin işinize yaramazlar sultanım. Pek de mühim değiller."

"Anladım, peki bu lokmalar niçin?"

"İşte dediğim gibi bu lokmalar Gülnihal Sultanın gebelik müjdesi şerefine. Onun haricinde başka bir şey olmadı."

Ayşenil kendini tuhaf hissetti. Ağzına attığı lokmayı çıkaramadı boğazından geçmese de zorla yuttu. Sonra da tabağı kalfaya uzattı
"Bunları geri götür Melek kalfa, canım istemedi."

Melek kalfa gidince pencereden tarafa bakarak düşünmeye başladı. Gülnihal'i sevmiyor olması kardeşi olduğu gerçeği değiştirmiyordu. Dolayısıyla Ayşenil, teyze olacak demekti ama bunun için sevinememişti.

Hümaşah akşam yemeğini Selim'le baş başa yemişti. Selim;
"Bir ara Gülnihal'i ve Mevlüt Paşa'yı ziyaret edelim diyorum."

Hümaşah son olaylardan sonra kendisine düşman olan Gülnihal'e de tavır almıştı. Fakat ne olursa olsun Selim'in yanında bulunmalıydı. O yüzden itiraz etmedi. Selim ilk defa yeğeni olacağı için heyecanlıydı. Hümaşah da onun bu heyecanına ortak olmayı tercih etti. Daha sonra iki aşık güzel bir gece geçirdi.

***

3 gün sonra;
Halime sultan İstanbul'a yaklaşmıştı.
Haremde ise bebek sevinci devam ediyordu. Gülsade bunları her duyduğunda ölen oğlu aklına geliyordu. Selvihan'ın gebelik haberinden sonra Gülnihal'in haberi acısına tuz biber olmuştu. Valide sultan anneanne olacağı için sevinçliydi o yüzden Hümaşah'la olan meselesine küçük bir ara vermişti. Fakat hep aklının bir köşesindeydi. Şimdi ise Asude sultanı da evlendirmeyi kafayı takmıştı. Bu meseleyi konuşmak için has odaya gitti. Selim kitaplarla meşguldu. Fakat validesinin geldiğini duyunca ayağa kalkıp ciddi bir tavır takındı. Hazır validesiyle karşı karşıya gelmişken Hümaşah'la aralarında geçen mevzuyu konuşacaktı.
"Selim, nasılsın arslanım? Hâlin vaktin yerinde mi?"

"Gayet iyiyim validem. Anladığım kadarıyla sizde çok iyisiniz maşallah."

Hatice sultan oğlunun iğneleyici ses tonuna anlam verememişti.
"Çok şükür iyiyim. Hem nasıl iyi olmayayım, çok şükür kızımın da evladı olacağını öğrendim."

Tam Asude'nin meselesini açacaktı ki Selim araya girdi.
"Lakin öğrenmeden evvel de keyfiniz yerindeymiş. Ya da tam tersi mi acaba. Belki de canınız sıkkın olduğu için sinirinizi Hümaşah'tan çıkardınız."

"Demek Hümaşah seni validene karşı doldurdu. Ne yalan söyleyeyim hiç şaşırmadım."

"Validem dolduruşa falan geldiğim yok. Lafı fazla dolandırmaya da lüzum yok, açık konuşacağım. Hümaşah benim nikahlı karım, üç evladımın anası. Onu cariyelerin önünde azarlamanız hiç yakışık almamış."

"Cariyelere karşı benim irademi yok saydı. Tabii hadiseyi teferruatlıca anlatmak yerine işine geldiği gibi aktarmıştır. Sen de..."

"Anlattı! Merak buyurmayın ben çok iyi anladım. Lakin sizin de şunu anlamanızı isterim ki; Hümaşah bir haseki sultandır ve benim nikahlı karımdır. Size zinhar saygısızlık etmek istemem lakin sizin de benim kararlarıma saygı göstermenizi beklerim. Size hayırlı günler validem."

Selim diyeceğini diyip terasa çıkmıştı. Valide sultan ise daha da öfkelenip has odayı terketti. Selim'in sözleri onu daha da hırslandırmıştı. Hümaşah'a olan nefreti azalmak yerine artmıştı. O sırada Halime sultanın arabası saray bahçesine gelmişti bile. Valide sultan bu haberle iyice sinir küpüne döndü.

Halime sultan dairesine çekildi. Bu defa yıllardır yanında olan, sadık hizmetkârı Zümrüt ağayı da saraya getirmişti. Ayşenil haberi alır almaz halasının yanına gitti. Halime sultan biraz dinlendikten sonra Ayşenil ve Melek kalfadan kendisi yokken olanları dinledi.

***

Ertesi gün hanedan üyeleri akşama tebrik için Gülnihal'in konağına gidecekti. Halime sultan tabi ki gidecekti fakat Ayşenil'i bir türlü ikna edemiyordu, gitmezse dikkat çekeceğini düşünüyordu. Hatice sultan ise her ne kadar Selim'e tepkili de olsa gidecekti. Akşama doğru arabalar hazırdı. Hümaşah çocukları cariyelerine emanet edip Selim'le aynı arabaya bindi. Ayşenil de duygusal davranmayı bırakıp gelmeye karar vermişti. Konağa gittiklerinde Gülnihal'i ve Mevlüt'ü tebrik edip sofranın başına geçtiler. Gülnihal yemekleri onlara özel hazırtlatmıştı. Selvihan Hümaşah'a bakarak,
"Doğacak şehzademle yaşıt olacaklar Gülnihal Sultanım. Allah'ın izniyle beraber büyürler artık."

"Ömürleri uzun ve bereketli olsun ikisinin de."

Herkes hep bir ağızdan "amin" derken Hümaşah göz devirdi. Selvihan'ın nispeti artık eskisi kadar rahatsız etmiyordu. Yemekten sonra herkes neşeyle sohbet edip bebekten bahsediyor, dualar ediyorlardı. Ayşenil ise bu durumdan oldukça rahatsızdı hatta geldiğine pişman olmuştu. Gecenin sonunda tekrar saraya döndüler. Bu gebelik haberi olayları biraz olsun dağıtmıştı fakat mesele hala kapamamıştı kapanacak gibi de değildi.

Sabah hergün ki gibi saray halkı kahvaltısını yaptı. Halime sultan ise dün geceyi düşünüyordu. Valide sultan ve Hümaşah sultan arasındaki gerginliği farketmişti. Ayağına gelen fırsatı kaçıracak değildi. Hümaşah'taki potansiyelin farkındaydı ve onu kolay kolay bırakmayacaktı. Hümaşah ise hâlâ Halime sultandan uzak durmanın daha hayırlı olduğu konusunda ısrarcıydı. Halime sultan da Hümaşah kadar ısrarcıydı. Hatta onu ikna edemese bile başka bir yol denerdi. Tabii bu arada Selvihan'a da yaklaşmaya çalışıyordu. Bugün onun dairesine gitti.
"Selvihan senin gebe olduğunu Mısır'dayken işitmiştim. Hâliyle bizzat tebrik edememişim. Hayırlı olsun, evladının ömrü bol olsun. Belki bakarsın bu da erkek olur. Sende üç sehzade anası olursun."

Selvihan'ın hoşuna gitmiş olacakki gülümsedi.
"Amin sultanım, sağ olun. Ne yalan söyleyeyim ben de erkek olacak gibi hissediyorum."

Halime sultan imâlı bir bakış attı.
"Sultan Selim'le de aranı düzelttin galiba. Zaten ben gitmeden önce de yüzün gülüyordu."

"Öyle oldu sultanım. Artık her şey eskisi gibi olacak yani hünkârımın beni sevdiği, tek aşkının ben olduğum vakitler gibi. Bunun için çok çabaladım."

Selvihan'ın hırsı Halime'nin hoşuna gitmişti. Birden Mısır'a gitmeden beş ay evvelki konuşmaları aklına gelmişti. 5 ay önce Gülsade hakkında konuşurlarken Selvihan'ın söylediği bazı şeyler Halime'nin dikkatini çekmişti fakat Selvihan çabucak toparladığı için üstünde durmamıştı. Melek kalfa da Gülsade ve Selvihan'ın tartışmasını anlatmıştı. Halime sultan dairesine gidince bütün bunları iyice düşünüp parçaları birleştirdi. Aklına gelen şey ilerde işine yarayabilirdi. Yani rahmetli Şehzade Orhan'ın gerçek ölüm sebebi...

Bölüm sonu!

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin