9.Bölüm

1.6K 74 7
                                    

Anne Olmak


6 ay sonra Eylül 1531;
Hümaşah müslüman olmuştu. Karnı ise iyice belirginleşmişti. Hâliyle artık ona yeni bir daire açmak gerekmişti. Düşüncelere dalmış bir şekilde odasında dışarıyı seyrederken kalfalar geldi.
Yadigar hatun;
"Hümaşah hatun, hadi hazırlan. Valide Sultanımız sana yeni daire açtırdı. Taşınıyorsun." dedi ve gitti.

Hümaşah, kıyafetlerini ve diğer eşyalarını toplayıp bir sandığa yerleştirdi. Çok sevinmişti, artık taşlıkta değil kendine ait odasında kalacaktı. Eşyalarını ağalarına teslim etti ve Saime kalfa ile birlikte yeni dairesine gittiler.

Yeni dairesine vardıklarında heyecanla içeri girdi. Valide sultanın dairesi kadar büyük değildi. 'Ama taşlıktaki odamdan daha iyidir.' diye düşündü. Ağalar sandığı bırakıp gittiler. Saime ve Hümaşah yalnız kaldı. Saime herzaman ki gibi Selvihan'dan bahsediyordu.

"Selvihan çatlıyordur kesin."
Tam birşey daha eklemek için ağzını açtı ki Hümaşah sözünü kesti. Onun sürekli Selvihan'dan olumsuz bahsetmesini anlamıyordu. Selvihan'ı Hümaşah da sevmiyordu fakat Saime, bir kalfaydı. Selvihan'la ne gibi bir sorunu olabilirdi ki? Sonuçta aralarında bir rekabet yoktu.

"Neden Selvihan'dan bu kadar nefret ediyosun?"

Saime'nin yüzü birden düştü. Bu sorudan hiç memnun olmamıştı. Sesini biraz alçalttı ve konuşmaya başladı.
"Sultan Selim'in şehzadelik döneminden kalma kötü bir anımız var. Selvihan Manisa'ya gelmeden evvel ben ordaydım. Şehzade beni seçmişti. Ertesi gün valide sultan geldi ve halvete gidecek cariyeleri kendisinin seçeceğini söyledi. Ben daha önce halvete gittiğim için yine gittim fakat uzun sürmedi. Hususi cariyeler geldi. Sonra Selvihan gözde oldu. Ben de bir köşede unutulup gittim. Valide sultan ve Selvihan yüzünden... Sadece unutulsam yine iyi... Selvihan benimle az uğraşmadı."

Biraz durdu, düz bir sesle devam etti.
"Artık önüme bakıyorum. Ve Selvihan'dan intikam almak istiyorum. O da unutulsun istiyorum."

Kısa bir sesizlik oldu. Daha sonra Saime kalfa daireyi gezdirdi. Hümaşah, kendi ülkesinden gemide tanıştığı bir arkadaşı Adrian'ı ve Saime'nin tavsiyesiyle; gözdeler katından tıpkı Saime gibi unutulmuş, güvenli bir cariye seçtiler. Adrian ve Latife hatun bundan sonra Hümaşah'ın hizmetinde olacaklardı.

***

2 ay sonra Kasım 1531;
Doğumuna on gün veya daha az kalan Hümaşah, Selim'le beraber has bahçede dolaşıyordu. Selvihan sultan ise onları uzak bir köşeden izliyordu. Hümaşah, şehzade doğurursa ne olacak diye düşünüyordu. Selim ve Hümaşah'ın onun olduğu tarafa geldiğini görünce ayrıldı düşüncelerinden. Herkes kendi dairesine çekilecekti. Selvihan da kendi dairesine gitti. Ardından Selim ve Hümaşah da ayrıldı. Hümaşah tek başına saray koridorlarında ilerliyordu. Fakat sancısı tuttuğu için durakladı. Doğumu başlamıştı.

Bir elini duvara dayamış bir elini ise karnına koymuştu. Sancı öyle artmıştı ki artık yürüyemez hâle gelmişti. Yardım istedi ama kimse duymadı sesini. Yere yığıldı ümidini kesmişken iki ağanın ona doğru geldiğini gördü. Kollarından tutup ayağa kaldırdılar ve onu şifahaneye götürdüler.

Ebe kadın hemen müdahale etti fakat doğum zor geçeceğe benziyordu. Öyle de oldu. Saatlerce uğraştılar. Hümaşah kan ter içinde kalmıştı. Ebe kadın bebeği valide sultana verdi. İçeri telaşlı hâlde Selim girdi ve bebeğini kucağına aldı. Ebe kadın Selim'e dönerek,
"Nur topu gibi bir kız oldu." dedi.

Hümaşah'ın yüzü bir anda hüzünlendi. Belli etmemek için sahte de olsa gülümsemeye çalıştı. Aslında çok da üzülmemişti. Ama şehzadesi olsa sultan olacaktı sırf bu yüzden sevinemiyordu. Ama bebeği gerçekten benimsemişti. Selim bebeği Hümaşah'ın kucağına verdiğinde bunu daha iyi anladı. Değişik bir histi Hümaşah için.

Haber tüm haremde yayıldı. Nigar hatun duyar duymaz Selvihan'a söyledi. Selvihan, sabırsızlıkla bebeğin cinsiyetini bekliyordu.
"Nigar! Söylesene kız mı erkek mi?."

"Kız olmuş, öyle işittim. İnşallah doğrudur."

"Senin vazifen bu. Bana getirdiğin malumat doğru olmalı."

"Doğum yaparken yanında bulunan cariyelerden biri söyledi."

"Öyleyse nihayet güzel bir haber. Hem de çok güzel bir haber." dedi neşeyle.

***

Selvihan mecbur olduğu için istemeye istemeye Hümaşah'ın dairesine geldi. Gülnihal sultan ve Asude Sultan da gelmişti. Selim bebeği kucağına aldı. Kulağına eğildi ve ismini üç kez tekrarladı.
"Sen benim ay ışığımsın, ay yüzlü kızımsın. Senin adın Aybüke. Aybüke... Aybüke..."

Sonra da kulağına ezan okudu.
Valude sultan şefkatle torununa bakıp dualar okudu. Selvihan sıra kendine geldiktem sonra yüzündeki sinsi gülümsemesiyle bebeğe bir altın taktı. İlerleyen saatlerde herkes bir bir dairesine çekildi. Selim, Hümaşah ve kızları yalnız kaldı. Selim yine aşk dolu gözlerle bakıyordu Hümaşaha. Eğilip Hümaşah'ın alnına küçük bir buse bıraktı. Günün sonunda Selim de dairesine çekildi. Hümaşah kızıyla baş başa kaldı.

Bir türlü fırsat bulamayan Saime daireye ihtiyaç sorma bahanesiyle gitti. Dairede ki cariyeler, işle meşgulken Hümaşah'ın yanına geldi.
"Keşke erkek olsaydı."

Hümaşah sevgiyle beşiğinde uyuyan kızına baktı. Saime kalfaya döndü
"Olsun, öyle deme Allah'ın gücüne gider. Hem bir dahaki sefere erkek olur."

"Demek bir dahaki sefere olacak ha?" Saime kalfa imâlı bir bakış attı.

"Elbette olacak. Daha evvel de dedim, bir gecelik değil binbir gecelik."

Bölüm sonu!

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin