7 ay sonra Mayıs 1535;
Seferin sonuçlanmasına az kalmışken hâlâ zafer haberi gelmemişti. Bu sırada karnı iyice büyüyen Hümaşah, Sultan Selim'le sık sık mektuplaşıyordu. Zira bu sürede teselliyi mektuplarda bulmuştu. Her ne kadar gebeliğinden dolayı kendisi için rahatlasa da sevdiği adam için endişeliydi. Vaktinin çoğunu büyüyen evlatlarıyla geçiriyor, onlara bir şeyler öğretmeye çalışıyordu.Selvihan sultan ise bu sürede kendi köşesine çekilmiş gibi görünse de içten içe Hümaşah'a bileniyordu. Hele onun belirginleşmiş karnını görünce çileden çıkacak gibi oluyordu. Ama valide sultanın ikazlarından dolayı sessiz kalmak zorundaydı. Şehzadeleri ve Gülnihal sultanla vakit geçirip oyalanmaya çalışıyordu. Fakat Selvihan için Hümaşah'ı ve büyüyen karnını görmezden gelmek çok zordu.
Valide sultan ise karnında torununu taşıdığı için Hümaşah'ı öldürmekten vazgeçmişti. Fakat onu bitirmeye kararlıydı. Bunun için maşa olarak kullanacağı Maria isimli cariyeyi eğitmekle meşguldü. Maria hatun bu sürede valide sultanın gözüne girmeyi başarmıştı. Maria ile beraber diğer yeni cariyeler de eğitiliyordu. Fakat bilhassa Maria'nın eğitimine daha çok önem veriliyordu. Yadigâr hatun, Bircan hatun ve Mercan ağa cariyeyle hususi olarak ilgileniyordu. Şimdilik cariyeyi herkesten gizliyorlardı.
Selvihan ve Hümaşah taşlıkta karşılaştılar. İkisi de birbirini umursamamaya çalıştı. Fakat Hümaşah'ın mutlu görünmesi Selvihan'ın canını sıkıyordu. Kendini fazla tutamayıp Hümaşah'a laf dokundurdu. Hümaşah bu lafın kendine olduğunu hemen anlamıştı ve sessiz kalmaya niyetli değildi. İlkin küçük bir atışma olarak başlayan olay daha da büyüdü. Cariyeler ayırmasa kavgaya bile dönebilirdi. Kalfalar iki hasekiyi de sakinleştirmeye çalıştılar. Fakat Selvihan sakinleşmek yerine Hümaşah'a tehditler savurarak orayı terketti.
Hatice sultan sedirine kurulmuş kitabını okuyordu. O sırada Bircan hatun geldi. Bircan, Maria hatunun yanından geliyordu. Hatice sultan kitabı kapatıp Bircan'a döndü.
"Maria'nın yanından geliyorsun değil mi? Anlat bakalım hatunun eğitimi nasıl gidiyor?""Merak buyurmayın validem, emrettiğiniz gibi hatunla hususi olarak alakadar oluyorum. Maşallah bir sıkıntı yok hünkârımız gelesiye kadar hatun hazır olmuş olur."
"Âlâ."
Tam bir şey daha diyecekti ki sadık cariylerinden biri telaşla içeri girdi.
Valide sultanın yanına kadar gelip kulağına, Selvihan ve Hümaşah olayını anlattı. Hatice sultan sıkıntıyla iç geçirdi.
"Tamam, çağırın yanıma."Az sonra Selvihan valide sultan dairesindeydi. Valide sultanın eliyle gösterdiği mindere oturdu. Suçluluk duyduğu için yüzüne bakamıyordu. Azarlanacağını bildiği için sesini de çıkaramıyordu.
Valide sultan;
"Hümaşah'la aranızda geçen vukuatı işittim. Basit bir cariye gibi kavga etmek sana hiç yakışmıyor Selvihan. Unutmaki sen baş hasekisin, ağırlığı bil ve o hatunun seviyesine inme.""Haklısınız validem lakin kendimi kaybettim. Bir daha zinhar olmaz bağışlayın beni."
"Lakin başka şeyler de işittim. Hümaşah Sultanı tehdit etmişsin. O hatun karnında benim torunumu taşıyor, ona dolayısıyla torunuma zarar vermene zinhar müsaade etmem."
"Öfkeyle söylenmiş sözlerdi validem. Lakin yine de haremde böbürlene böbürlene gezmesine tahammül edemiyorum. Haşa kendini sizden dahi üstün görüyor."
"Elbette buna da müsaade edecek değilim. Onun da vakti gelecek. Aklımda bir şeyler var lakin sen karışmayacaksın."
Selvihan merakla valide sultana baktı
"Emriniz olur validem. Lakin merak ettim ne düşünüyorsunuz?""Orası bana kalsın. Bu defa onun işini bitireceğim."
Valide sultan Hümaşahı da çağırmıştı. Hümaşah daireye girip selam verdi. Ayakta valide sultanın söyleyeceği şeyleri beklemeye başladı.
Valide sultan şerbetinden bir yudum alıp kibirle Hümaşah'ı süzdü.
"Nikah kıydırmış olabilirsin lakin Selvihan Sultanın iki şehzade annesi bir baş haseki olduğunu zinhar unutma. Ayrıca haremin nizamından ben sorumluyum ve böyle kavgalar huzursuzluklar istemiyorum.""Lakin huzursuzluk çıkaran Selvihan'dı. Belki de asıl ikaz etmeniz gereken odur sultanım."
"Onu da ikaz ettim elbette. Karnın burnunda laf yetiştireceğine dairene çekil ve evlatlarınla ilgilen."
Hümaşah sessiz kalarak selam verdi ve daireden çıktı. Sinirlendiği için söylene söylene dairesine gitti. Bugün yorucu bir gündü biraz dinlenmek istiyordu. Büyümüş karnına dikkat ederek yatağa uzandı. O sırada küçük Aybüke sultan annesinin yanına geliyordu. Nurmisal küçük sultanı yatağa, annesinin yanına yatırdı. Hümaşah kızıyla vakit geçirince sinirleri biraz yatışmıştı.
Selvihan da biraz sakinleşmiş odasında volta atıyordu. Valide sultanın bir planı olduğunu duyunca rahatladığı kadar meraklanmıştı. Kapı sesi gelince hızla başını o tarafa çevirdi. Gelen Nigar hatundu.
"Beni niçin çağırmıştınız sultanım?""Az evvel Validemin dairesindeydim. Söylediğine göre Hümaşah yılanına karşı bir şeyler düşünmüş. Onu bitireceğinden çok emindi. Valide Sultanın aklında ne var bilmek istiyorum. Bunu öğrenmek sana düşer Nigar."
Ertesi gün Selvihan da Nigar hatunla beraber araştırmaya başlamıştı. İki evladını da hazırlayıp valide sultan dairesine gitti. Hatice sultan torunlarını doyasıya sevip cariyelere teslim etti. Şehzadeler cariyelerle oynarken iki sultan sohbet etmeye başladı. Selvihan'ın amacı valide sultanın ağzından laf almaktı. Fakat konu bir türlü oraya gelmiyordu. Selvihan dayanamayıp dünkü olaydan konuşup Hümaşah'ı çekiştirmeye başladı. Fakat yine de valide sultanın ağzından laf alamadı.
***
1 hafta sonra;
Nihayet ordunun dönme vakti gelmişti. Bugün yarın sarayda olacaklardı. Bu yüzden sarayda hazırlık telaşı vardı. Fakat bir sorun vardı. Kuşatma başarısız geçmiş, ordu zafer elde edememişti. Diğer karşılamalara nazaran daha coşkusuz bir karşılama olacaktı.Padişah nihayet saraya dönmüş, ailesiyle hasret gideriyordu. Kardeşleri, annesi ve hasekileriyle akşam yemeği yedikten sonra odasına çekildi. Gülnihal sultan yemekten sonra at arabasına binip kendi konağına gitti. Mevlüt paşa zevcesine sağ salim kavuştuğu için mutluydu. Fakat kuşatmanın başarısız olmasından dolayı neşesi pek yerinde değildi. Sultan Selim de aynı şeyleri hissediyordu. Her ne kadar yemekte gülümsese de mutsuzdu. Hümaşah bu durumun farkındaydı. Selim'i teselli edip neşesini yerine getirmek için elinden geleni yapacaktı. Çocukları uyutup has odaya gitti. Selim'le uzun uzun sohbet ettiler. Hümaşah bebeğin tekmelediğini hissedince Selim'in elini hemen karnının üzerine koydu.
"Sen de hissediyor musun?"Selim tebessümle Hümaşah'a baktı,
"Evet hissediyorum, Rabbimin mucizesi işte."Hümaşah sevdiği adamın yüzünün güldüğünü görünce içinden şükretti. Saat geç olmuştu yatağa girip huzurlu bir uyku çektiler. Ertesi günde güzel bir kahvaltı ettiler. Hümaşah, Selim'i neşlendirmek için çocuklardan, komik olaylardan bahsetti. Selim ise sadece gülümsemekle yetiniyordu. Hümaşah çabasının karşılıksız kaldığı görünce selimi biraz yalnız bırakmaya karar verdi. Belki böylesi daha iyi olur diye düşünmüştü.
1 hafta sonra;
Topkapı sarayında hayat normale dönmeye başlamıştı. Sultan Selim devlet işleriyle uğraşıyordu fakat hâlâ canı sıkkındı. Günden güne içine kapanıyor, kendini devlet işlerine veriyordu. Aile üyeleri de bu durumun farkındaydı. Valide sultan oğlu için endişeleniyordu. Oğlunun moralini düzeltmek için elini çabuk tutması gerektiğini düşünüyordu. Bu yüzden Maria hatunun eğitiminin hızlandırılmasını emretmişti. Şimdi Maria hatun raks dersindeydi. Aylardır raks etmeyi çok iyi öğrenmişti. Bircan hatun onu bir süre izleyip gördüklerini valide sultana rapor etti.
Valide Sultan;
"Siz yine de elinizi çabuk tutun. Zira birkaç güne Maria'yı halvete göndermek istiyorum."Bölüm sonu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hümaşah Sultan
Historical FictionNOT: Olaylar ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. ->hanedan #1 ->sultan #1 ->hünkar #1 Başlama tarihi: 13.12.2017