15.Bölüm

1.3K 54 5
                                    

Beklenmeyen Misafirler

1533
2 hafta sonra;
Sefer hazırlıkları bitmiş ordu yola revan olmuştu. Zehirlenme olayı haremde artık eskisi kadar konuşulmuyor, neredeyse unutulmaya başlamıştı.

Sultan Selim'i yolcu edince herkes dairesine döndü. Fakat Selvihan çocuklarını cariyesine verip Valide sultan dairesine gitti. Hatice sultanla uzun zamandır yüz yüze gelmiyorlardı. Selim'in aksine Valide Sultan, Selvihan'ın zehirlenme olayına karıştığına inanıyordu. Oğluna belli etmese de Selvihan'a soğuk davranıyordu.

Selvihan Valide sultanla konuşmak için Selim'in gidişini beklemiş, Selim gider girmez soluğu valide sultan dairesinde bulmuştu.
"Validem kaç gündür yüzüme bakmıyorsunuz. Biraz siniriniz geçsin, hünkarımız gitsin diye bekledim. Benim bir suçum yok yemin ederim. Zaten bunu yapan cariye itiraf mektubu yazıp canına kıymadı mı? Niçin hâlâ beni suçlarsınız?"

"O mektup bana hâlâ inandırıcı gelmiyor. Kalfaların dediğine göre o cariye 3 aydır burdaymış ne ara Hümaşah'la, onu öldürmek isteyecek kadar büyük bir kavgası oldu? Hem Hümaşah cariyeyi tanımıyorum dedi."

Nigar, cariyeyi asınca önceden kızın ağzından yazdıkları mektubu oraya koymuştu. Mektupta Hümaşah'tan intikam almak için yaptığını, zehrin ölümcül bir etkisi olduğunu bilmedigi ve pişmalığı yazıyordu.

Selvihan yalvarır gibi bir ses tonuyla
"Suçu bana atmak için tanımıyorum diyor validem." dedi.

"Hiç yalan söyleyemeyeceğim Selvihan! Senden beklerim..."

Selvihan biraz daha uğraştıktan sonra kendi dasiresine geçti. Valide sultan ikna olmuş gibiydi. Dairede Nigar kendisini bekliyordu. Üstünde Selvihan'ın verdiği kumaştan bir elbise vardı.

Saime kalfa etrafına bakınarak has bahçede bir köşeye gitti. Hümaşah Saime'yi bekliyordu.
"Saime kalfa yardımına ihtiyacım var. Yaptıkları Selvihan'ın yanına kalmamalı. İntikam istiyorum!"

***

4 ay sonra;
Ordudan gelen hayırlı haberler dolayısıyla saray da şenlik havası vardı. Ayrıca ordunun dönmesine de az kalmıştı. Valide sultan oğlunun zaferle dönmesi şerefine şenlik hazırlıklarını başlatmıştı.

İki gün içinde Sultan Selim payitahta vardı. Sırasıyla annesi, kardeşleri ve yanlarında çocuklarıyla eşleri Selim'i beklemeye koyuldu. Zira birbirlerini çok özlemişlerdi. Hümaşah'ın içinde garip bir his vardı. Onun tek derdi intikam olmalıydı ama şimdi heyecanla ve özlemle Selim'i bekliyordu. Hümaşah bu hislerden son derece rahatsızdı. Sanki Selim'e aşık oluyor gibiydi. Belki de çoktan olmuştu...


Cihan padişahı nihayet evine, sarayına döndü. Ailesiyle görüştü, uzun uzun hasret giderdiler. Akşam ise Hümaşah'ı çağırttı.

Selvihan Selim'in kendisine soğuk davrandığını dolayısıyla çağırmayacağını bildiği hâlde bir umut cariyesini bekliyordu. Cariye geldi ve halvete Hümaşah'ın gideceğini söyledi...

Hümaşah kıpkırmızı, işlemeli, altın kemerli kaftanıyla altın yolda yürüyordu. Boynunda Selim'in hediyesi yakut kolye, basında küçük bir taç, en güzel kokuları sürmüştü. Her adım atışında açık saçları dalgalanıyordu. Has odanın büyük kapısına gelince derin bir nefes aldı. Artık Selim'e olan hislerinden rahatsız olmuyordu. Günün sonunda hislerini kabullenebilmişti. Hem ne vardı aşık olmuşsa? İntikamına yine devam ederdi nasıl olsa. En azından Hümaşah böyle düşünüyordu...

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin