Perşembe Gecesi
Ağustos 1533;
İstanbul'da hava güneşliydi. Arada bir hafif rüzgar esiyordu. Hümaşah ve Saime dışlıklarını giyip bahçedeki her zamanki gittikleri yere gittiler. Hazır nişan tantanası bitmişken Selvihan'ın icabına bakmak lazım diye düşündüler. Hümaşah'ın aklındaki plan belliydi; perşembenin tek sahibi olmak, Selvihan'ı tamamen unutturmak.
"Sabret Saime kalfa, ikimizde intikamımızı alacağız. Selvihan'ı Selim'in kalbinden sileceğim. Bu perşembe has odaya o değil ben gidiyorum."Saime kalfanın yüzünde yine o sinsi gülüş yer aldı.
"Çok iyi yetiştirdim seni. Vallahi aferin bana." Şen bir kahkaha patlattı. Hümaşah da gülümsedi onun bu hâline.***
Geceliğini giyip yatağına geçti Saime kalfa. Yorganı üstüne çeker çekmez rahat bir nefes aldı. Hümaşah'ın hazırlanmasına yardım etmişti. Çok güzel olmuştu doğrusu. Ama Saime'nin aklında Hümaşah'ın mükafat olarak verdiği bir kese altın vardı. Tabi bir de Selvihan'ın suratı...
Zümrüt yeşili kaftanının eteklerini kaldırıp altın yolda ilerlemeye başladı Hümaşah. Her seyden habersiz Selvihan güzel kokular sürüp hazırlığını bitirmişti. Aynada son bir kez kendine bakıp cariyesine döndü
"Evlatlarım size emanet."Nihayet has odanın büyük kapısına vardı Hümaşah. Kapıya gelince ağalar hünkârın Selvihan'ı çağırdığını söyledi. Hümaşah aldırmadı, zorla içeri girdi. Selim şaşkınlıkla oturduğu sedirden kalktı.
"Hümaşah! Evlatlarıma bir şey mi oldu? Destursuz girmenin bir açıklaması vardır inşallah."Hümaşah cevap vermeden Selim'e yaklaştı.
"Kimseye bir şey olmadı. Sadece seni özledim..." diyebildi.Selim'in önüne kadar geldi aralarında bir iki adım vardı. Selim, Hümaşah'ın böyle gelmesine kızgındı tam bir şey söylemek için ağzını açacaktıki Hümaşah Selim'in dudaklarına yapıştı.
Selvihan derin bir nefes alıp içeri girmeye yeltendi. Fakat ağalar kapıyı açmak yerine Selvihan'a engel oluyordu.
"Açın kapıyı hünkârımız beni bekliyor."Kapı ağası çekinerekten,
"Hünkârımız haremiyle birlikte sonra gelin sultanın." diyebildi.***
"Çıkın dışarı! Yalnız bırakın beni!"
diye bağırdı Selvihan. Cariyeler korkuyla kendilerini dışarı attılar. Selvihan'ın öfke dolu gözleri bile onları korkutmaya yetmişti...Yatağın yanına diz çöktü çaresizlikle. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Dün geceden beri uyumamıştı. Küçük şehzadeler de ağlamaya başladı. Evlatlarının ağlamasını duyunca biraz kendine geldi. İçeri endişeyle Nigar hatun geldi. Şehzade Osman'ı kucağına alıp sakinleştirmeye calıştı. Selvihan gözündeki yaşları silip Ahmed'i kucağına aldı.
"Ne oluyor sultanım bu hâliniz ne?""Dün... Dün perşembe gecesiydi. Selim beni çağırmıştı ama... Ama Venedik aşüftesi Hümaşah benden önce davrandı. Beni has odaya almadılar hünkârımız geceyi o yılanla geçirdi."
Nigar cariyeleri çağırıp çocukları Gülnihal sultanın dairesine götürmesini istedi. Kimseye bir şey söylemesinler diye tembihlemeyi ihmal etmedi.
Selvihan acınmaya devam etti
"Baş haseki benim, perşembe geceleri has odaya ben giderim. Zaten başka gün Selim'in yüzünü gördüğüm de yok. Keşke cariyesi yerine Hümaşah geberseydi. Senin beceriksizliğin yüzünden o Venedik aşüftesi başıma bela oldu."Gülnihal sultan dairesi;
Cariyesinin yardımıyla başına küçük bir taç taktı Gülnihal sultan. Sonra da cariyenin elinde tuttuğu kutudan, tacıyla uyumlu bir kolye çıkardı. Kolyeyi de takıp aynada kendini seyretmeye başladı. Kapı çalındı içeri Selvihan'ın cariyeleri girdi.
"Sultanım... Selvihan sultanın işi vardı şehzadeleri bir süreliğine sizin yanınıza getirmemizi istedi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hümaşah Sultan
Historical FictionNOT: Olaylar ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. ->hanedan #1 ->sultan #1 ->hünkar #1 Başlama tarihi: 13.12.2017