Düğün Telaşı
3 hafta sonra Mayıs;
Yadigâr hatun;
"Emrettiğiniz gibi düğün icin kurbanlıklar hazır sultanım. Yaş almış cariyeler de münasip gördüğünüz beylerle paşalarla nikâhlanacaklar, hazırlıkları tamamdır."Valide sultan başını onaylar gibi salladı ve cariyelere döndü,
"Yadigâr ve beni yalnız bırakın." dedi. Sonra da eliyle boynunu ovmaya başladı. Yadigâr hatun;
"Bırakın valide sultanım ben yapayım. Bu günlerde çok yoruluyorsunuz ama bunlar tatlı telaşlar. Allahın izniyle şu düğün bitsin iyice dinlenirsiniz.""Haklısın Yadigâr ama bize dinlenmek haram. Bu sarayda her an uyanık olmak lazım. Neyse şu cariye meselesinden bahsedecektim. Artık senin seçmene gerek kalmadı. Yakında saraya yeni cariyeler gelecek. Bizzat kendim seçeceğim."
"Nasıl isterseniz validem. Lakin onlar gelene kadar bir cariye daha gönderelim. Barışmaları an meselesidir."
"Lüzumu yok Yadigâr. Selim'in gözünü açmak için elimden geleni yapıyorum zaten. Zinhar barışmayacaklar."
Valide sultan oğlunu gelinine karşı dolduruşa getirmeyi de ihmal etmiyordu. Hümaşah'ın kuyusunu kazmak isteyen yalnızca valide sultan değildi. Selvihan da Hümaşah'tan kurtulma planları yapmaya başlamıştı. Hümaşah uzun zamandır Selvihan'la uğraşmıyordu. Selvihan da bu durumu fırsat bildi. Fakat bu defa sağlam bir plana ihtiyacı vardı. Nigar hatunu çağırdı. Nigar artık Selvihan'a dargın değildi. Bazı şartlarını kabul ederse her türlü yardım ederdi.
Selvihan sultan;
"Ne Hatice sultan ne de Gülnihal sultan bana yardım etmez. İkisi de düğün hazırlıklarıyla meşguller. Belki de düğünün bitmesini beklemeliyiz. Zaten birkaç gün kaldı.""Peki valide sultan neden Hümaşah'a haddini bildirmedi. Hani her şeyi anlatmıştın."
"Bilmiyorum, çok fazla üstlemek de istemiyorum. Bana eskisi gibi yakın değil hepten desteklemeyi bırakır diye endişeleniyorum."
"Hazırlıklarla meşgul olduğu için olabilir biraz daha beklemek en iyisi."
Melek kalfa Halime sultana günün havadislerini söyledikten sonra gitti.
Halime sultan yaptığı planı düşünmeye başladı. Aslında planını çok iyi buluyordu. Fakat Hümaşah'ın kabul edeceğinden pek emin değildi. Hümaşah'ı kendi tarafına çekmişken risk alamazdı. Ayrıca Selim ve Hümaşah'ın hâlâ küs olmaları da Halime sultanın işine gelmiyordu. Bütün gün düşündü durdu. Ya Hümaşah'ı ikna edecekti ya da başka bir şey düşünecekti. Sonunda başka bir şey bulmaya karar verdi. Şimdilik kimseye söylemeyecekti.Hümaşah has bahçede kızı Aybüke ile dolaşıyordu. Aklında yine nikah vardı. Selim'i nasıl ikna edebileceğini düşünüyordu. Fakat önce barışıp eskisi gibi olmaları gerekti. Hümaşah da sevdiği adamla daha fazla küs kalmak istemiyordu. Fakat nasıl barışabileceklerini henüz bilmiyordu. Uğraşması gereken başka meseleler de vardı. Mesala valide sultanın sürekli kendiyle uğraşmasından sıkılmıştı. Hazır Hatice sultan düğünle meşgulken Selim'i nikaha ikna edecekti.
Hümaşah daha sonra Ayşenil sultanın dairesine gitti. Ayşenil sedirinde kitap okuyordu. Fakat kafası başka şeylerle meşgul olduğu için odaklanamıyordu. Hümaşah gelince kitabı kapatıp onu yanına davet etti. Hümaşah onun mutsuz ve dalgın olduğunu hemen anladı. Biraz havadan sudan konuştular. Arada sessizlik oldu. Hümaşah;
"Sultanım bugün sizi durgun gördüm. Bir derdiniz varsa bana anlatabilirsiniz belki dermanını da buluruz.""Sağ ol Hümaşah lakin çok şükür bir derdim yok. Sana öyle gelmiş."
Hümaşah simdilik daha fazla ısrar etmedi. Fakat bu konu burda kapanmamıştı.
4 gün sonra;
Bugün Gülnihal sultanın kına gecesiydi. Sultanlar, paşa eşleri ve bazı cariyeler valide sultan dairesine toplandılar. Valide sultan tüm asaletiyle içeri girip büyük sedire oturdu. Yemeğe başlamak için Gülnihal'in gelmesini bekliyorlardı. Gülnihal sultan kına gecesi için kırmızı, gösterişli bir kaftan giymiş süslenmişti. Kardeşi Asude sultanla beraber daireye geldiler. Büyük sofraya oturdu. Halime sultan ve Ayşenil sultan da sofradaydı. Herkes yemeğe başlamıştı, yalnız Ayşenil kıskanç bakışlarla Gülnihal'i süzüyordu. Halime sultanın uyarmasıyla kendine gelebildi fakat lokmalar boğazından geçmedi.Yemek bittikten sonra valide sultanın emriyle eğlenceler başladı. Gecenin ilerleyen saatlerinde Gülnihal sultanın kınası yapıldı. Hümaşah kına gecesinden çok etkilenmişti. Bir anlığına kendi kızının büyüdüğünü ve kına gecesi olduğunu hayal etti. Gerçekten de duygulanmış, gözleri dolmuştu. Valide sultan bile güçlü kalmaya çalışsa da yanağından süzülen yaşlara engel olamıyordu.
Gecenin sonunda herkes dağılmaya başlamışken Hümaşah dairesine gidip boy aynasının karşında kendini inceledi. Koyu turuncu, işlemeli bir kaftan giymişti. Saçlarını da açık bırakıp küçük bir tac takmıştı. Nurmisal'e döndü,
"Nurmisal ben has odaya gidiyorum evlatlarım size emanet."Selim de paşalara verdiği ziyafetten sonra odasına geçmiş, kitaplığını karıştırıyordu. Kapı ağasının Hümaşah'ın gelişini haber vermesine şaşırdı. Çok özlemişti sevdiği kadını fakat neden geldiğini de kestiremiyordu. Hümaşah biraz çekinerek Selim'in yanına kadar geldi.
"Rahatsız etmiyorumdur inşallah hünkârım. Yarın kardeşinin mürüvvetini goreceksin bir hâlini hatrını sorayım diye uğradım.""Sen beni istesen de rahatsız edemezsin."
Göz göze geldiler kısa bir sessizlik oldu. Sultan Selim;
"Kardeşim adına çok mutluyum. Mevlüt Paşa'ya itimadım tam, kardeşimi üzmeyecektir. Şöyle sedire geçelim mi ayakta durmayalım."Hümaşah itiraz etmeden Selim'in ardından sedire oturdu. İkisi de birbirlerinin hasretiyle yanıyordu. Fakat belli etmek işlerine gelmiyordu.
"Bugün ilk defa kına gecesi gördüm. Hoşuma da gitti. Sonra kızımızın büyüdüğünü ve kına gecesini tahayyül ettim. Ne yalan soyleyim biraz hislendim. Seni çok iyi anlıyorum."Selim de hayal etmişti.
"Daha o günlere çok var ama şimdiden insan hisleniyor."Birbirlerine gülümsediler. Yine sessizlik oluştu. Hümaşah'a bir anlık cesaret gelmişti. Ayrılığa daha fazla dayanamadı ve ilk adımı atmaya karar verdi. Selim de aynı şeyleri düşünüyordu bu anlamsız küslük artık bitmeliydi..
"Selim... Bir şey söyleyecektim.""Ben de Hümaşah, ben de. Anladığım kadarıyla aklımızdan aynı şeyler geçiyor."
"Aramızdaki dargınlık bitsin artık. Ben seni affediyorum sen de beni affet, uzatmayalım."
Selim ellerini Hümaşah'ın yüzünde gezdiriyordu.
"Seni çok özledim saadetimin sultanı. Kavuşalım bir daha ayrılmayalım."Hümaşah
"Ben de seni..." diyebildi. Selim'in birden dudaklarına kapanmasıyla cümlesini tamamlayamadı. Hümaşah da Selim'e karşılık verdi. İki âşık kendilerini yatakta buldu...***
Saray halkı düğün için has bahçedeydi. Şenlikler günlerdir sürüyordu fakat bugün daha bir özenliydi. Ziyafetler veriliyor, kurbanlar kesiliyordu. Gülnihal sultan mor, gösterişli kaftanıyla görenleri büyülüyordu. Başında düğüne özel yapılmış, büyük tacını takmıştı. Bugün için çok heyecanlıydı.
Hümaşah Selim'le barıştıkları için daha da mutluydu. Geceyi has odada geçirmiş, kahvaltıda uzun uzun konuşup sorunlarını çözmüşlerdi. Simdi de açık mavi kaftanıyla ışık saçıyordu.
Hatice sultan bordo rengi, etekleri kabarık bir kaftan giymişti. Tüm şatafatıyla aralarından geçip sedire kuruldu. Halime sultan onu alaycı bakışlarla süzdü. İçinden,
"Keyfine bak Hatice, yakında işini bitireceğim." dedi.Günlerce yeni planlar düşünmüştü. Fakat sonunda ilk planına tekrar dönmüştü. Hümaşah'ın vereceği tepki için artık kaygılanmıyordu. Hatta Hümaşah kabul etse de etmese de bu planı uygulayacaktı...
Bölüm sonu!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hümaşah Sultan
Historical FictionNOT: Olaylar ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. ->hanedan #1 ->sultan #1 ->hünkar #1 Başlama tarihi: 13.12.2017