Özür Meselesi
Eylül 1532;
Uzun zamandır sarayda sessizlik hakimdi. Sessizliği Selvihan'ın doğumu bozdu. Hümaşah, Asude sultanla hasbahçede gezintiye çıkmış, dertleşiyorlardı. Zaten sultanlar arasında sadece Asude sultanla iyi anlaşıyordu. Gezinti bitince içeri girecekleri zaman Hümaşah Asude'nin elini tutup,
"Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim sultanım." dedi minnettar bir şekilde.Asude sultan ela gözleriyle gülümsemekle yetindi. 16 yaşına girmişti. Yaşına göre boyu fazla uzun değildi, zayıftı ama çok güzel bir sultandı. İçeri girerken örtüsünün altındaki uzun, kumral saçları rüzgarda uçuştu. Tam Hümaşah'ı kahve içmek için dairesine davet edecekti ki cariyelerden biri koşarak yanlarından geçti. Biraz daha yürüyünce karşılaştıkları bir cariyeden doğumun başladığını öğrendiler. Ordan ayrıldılar. Hümaşah dairesine gitti. Adrian Aybüke sultanı uyutmakla meşguldü.
"Adrian Aybüke'yi ben uyuturum. Selvihan'ın doğumu başlamış. Sen kız mı erkek mi onu öğren."Fakat beklediği gibi olmadı. Selvihan bir şehzade daha doğurdu. Şehzadenin adını "Osman" koydular.
***
Sarayda üç gün boyunca şenlik havası vardı. Buna bir de Hümaşah'ın gebe olduğu haberi eklendi. Hümaşah midesi bulanınca hemen hekim kadına gitmişti. Tahmin ettiği gibi gebeydi.
2 gün sonra;
Mutlu haberlerin üst üste gelmesi gibi devlet işleri de çok iyi gidiyordu. Her şey yolundaydı dolayısıyla saraydaki herkes mutluydu. Selvihan hariç... Hümaşah'ın gebe olduğunu duyunca neşesi kaybolmuştu. Daha Hümaşah'a nispet bile yapamıştı. Biraz haremde dolanmak bahanesiyle yatağından kalktı. Aslında Hümaşah'ın dairesine gidecekti.Hümaşah, Sultan Selim'le kahvaltı yapmış has odadan geliyordu. Selvihan'ı gördü ama görmemezlikten geldi. Keyfini hiçbir şeyin kaçırmasını istemiyordu. Tam yanından geçerken Selvihan seslendi
"Hümaşah!"Gözlerini devirerek arkasını döndü.
"Ne var!""Pek neşelisin bakıyorum."
"Öyleyim." tekrar gitmeye yeltendi.
"Dur bakalım nereye? Sohbet ediyoruz."
"Ne var? Ne istiyorsun?"
"Önce benimle düzgün konuş! Ben iki şehzade anası, haseki sultanım."
Hümaşah alaycı bir tavırla
"Aferdersiniz sultanım. Şimdi izninizle daireme gidiyorum." dedi."Çok sinirlisin yine. Yoksa yine şehzade doğuramayacağım diye mi bu kadar öfkelisin."
Hümaşah sinirlense de susmayı tercih etti. Hiç uğraşmak istemiyordu. Ama Selvihan uğraşmak istiyordu
"Beni kıskanıyorsun öyle değil mi? Bir şehzade bile doğuramadın. Hünkarımız seni unutacak. Çok yazık olacak sana!""Benim de şehzadem olacak. İki değil daha fazla. Olmasa bile Selim benden vazgeçmeyecek, hep beni sevecek. Asıl sen unutulacaksın, bu telaşın da o yüzden."
Hümaşah Selvihan'ın damarına basmıştı. Selvihan tam tokat atmak elini kaldırmıştı. O sırada bu tarafa gelen Selim, Selvihan'ın havadaki elini bileğinden sıkıca tuttu. Selvihan kafasını çevirince Selim'in öfke dolu gözlerini gördü. Dehşete kapıldı, bu bakış onu korkutmaya yetmişti.
Selim tuttuğu eli sertçe savurdu. Selvihan düşmemek için duvara yaslandı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun Selvihan! Nasıl benim haremime el kaldırırsın. Sen kim oluyorsun!?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hümaşah Sultan
Historical FictionNOT: Olaylar ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. ->hanedan #1 ->sultan #1 ->hünkar #1 Başlama tarihi: 13.12.2017