Acımasız Plan
"Bu sarayda hayatta kalabilmek ve yükselmek için vicdanımızı bir kenara bırakmalıyız. Ben de evlatlarımın istikbali için ne lazımsa yapmaya hazırım."Nigar hatun Selvihan sultanın bu sözlerini kafasında tekrar ediyordu. Selvihan'a boyun eğmek zorundaydı yoksa canından olurdu. Bütün gece huzursuzlukla yatağında döndü durdu ancak sabaha karşı uyayabilmişti. Selvihan da en az Nigar kadar huzursuzdu. Kahvaltı ederken aklına bu fikir geldikçe iştahı kaçıyordu. Kahvaltıdan hemen sonra cariyeler şehzade Ahmet'i hazırladılar. Şehzade lalasının yanına gidecekti. Selvihan oğlunu alnından öpüp onun için dua etti ve gönderdi. Daha sonra diğer oğlu Osman'a iyice sarıldı. Evlatları sayesinde vicdanının sesini bastıracak bahanesi hazırdı.
Hümaşah ve Selim kahvaltıdan sonra terasa geçmiş sarılarak oturuyorlardı. Hümaşah Selim'i biraz daha teselli edip kendi dairesine geçti. Selim ise toparlanıp devlet işleriyle uğraşmaya başladı. Hümaşah daireye gidince Nurmisal'e Nigar'ı sordu. Hâlâ Selvihan'dan şüpheleniyor ve her hareketini bilmek istiyordu. Fakat Selvihan ve Nigar bu defa temkinli hareket ediyorlardı.
3 gün sonra;
Selvihan ve Nigar bir şekilde hekim kadını ikna etmişlerdi. Hekim kadın gerek tehditlerle gerek bazı vaatlarla Selvihan sultanın dediğini yapmaya hazırdı. Gülsade hatun bütün gününü oğluyla ilgilenerek geçiriyordu. Hekim kadın kimseye belli etmeden şehzade için hazırladığı ilacı vermek yerine göz boyamak için su veriyordu. Gülsade ne kadar dikkatli de davransa şüphelenmemişti.İlerleyen günlerde Şehzade Orhan'ın durumunun iyiye gitmesi gerekirken kötüleşiyordu. Valide sultan ve Selim has odada bu konuyu tartıştılar. Sultan Selim hekimlere öfkeliydi. Selvihan sultan huzursuz da olsa planından vazgeçmiyordu. Gülsade ise ağzından duayı hiç eksik etmiyordu.
Sabah kahvaltıdan sonra Gülsade hatun oğlunu uyutunca biraz kafa dağıtmak için taşlığa gitti. Cariyeler dersten gelmiş, kendi aralarında konuşuyordu. Gülsade arkadaşı olan birkaç cariyenin yanına gidip onlarla dertleşmeye başladı. Arkadaşları onu teselli edip cesaret verici şeyler söylediler. Gülsade derin bir nefes aldı.
"Allahtan ümit kesilmez. Şehzadem elbet iyileşecektir. İnşallah sıhhatine kavuşacak, vakti geldiğinde yiğit bir şehzade ve Allahın izniyle osmanlının padişahı olacak."Gülsade'nin arkadaşları dışında diğer cariyeler de oraya toplanmıştı. İçlerinden biri arkadan Selvihan'ın geldiğini gördü. Hemen ortalığı karıştırmak için sohbete daldı.
"İnşallah bir an evvel iyileşir. Lakin Selvihan Sultanın şehzadeleri varken nasıl padişah olacak?""Elbette Selvihan'ın şehzadelerini de da Şehzade Mahmut'u da alt ederek padişah olacak. Şimdi ise tek arzum iyi olma-"
Selvihan öksürerek Gülsade'nin sözünü kesti. Gülsade hemen arkasını döndü. Selvihan öfkeli bakışlarla Gülsade'yi süzüyordu.
"Ne dediğini kulakların işitir mi hatun? Benim şehzadelerim hakkında konuşmak senin ne haddine?"Gülsade ayağa kalktı, canı sıkkın olduğu için Selvihan'ı alttan almayacak, karşılığını verecekti.
"Yanlış bir laf etmedim sultanım. Mâlum şehzadelerden biri padişah olacak. Eminim siz de kendi oğullarınız için aynı şeyi düşünüyorsunuzdur.""Lafı çarpıtma Gülsade! Ne olursa olsun benim şehzadelerim hakkında konuşmayacaksın. Bu densizliğini acına veriyorum lakin bir dahaki sefere affetmem."
"Acıma mı veriyorsunuz? Güldürmeyin sultanım yanlış bir laf etmediğimi bildiğiniz için geri adım atıyorsunuz. Hem acımı umursamadığınızı biliyorum."
"Sen benim kim olduğumu daha idrak edememişsin hatun! Bakalım yakında da böyle konuşabilecek misin? Hükmün kalmadığı vakit de bana karşı gelmeye kalkarsan bedelini fena ödersin."
Selvihan taşlığı terketmişti. Gülsade ise afalladığı için cevap verememiş, şaşkın ve öfkeli bir biçimde mindere oturmuştu. Arkadaşları onu sakinleştirmeye çalışırken o Selvihan'ın dediklerini düşünüyordu. Selvihan'ın sözleri gerçekten kafasını karıştırmıştı. İçi huzursuz olduğu için kalkıp dairesine gitti. Oğlunu beşikte uyur görünce rahatladı.
"Eğer Selvihan Sultan veya cariyeleri buraya gelirse zinhar içeri almayın. Nedense onlara karşı içimde kötü bir his var."Orda bulunan Nurmisal ve Saime kalfa atışmayı hemen sultanına anlatmıştı. Hümaşah tedbiri elden bırakmamakta kararlıydı.
"Selvihan bu öfkeyle şehzadeye bir zarar vermeye kalkabilir. Tedbirli olmalıyız Selvihan'ı izlemeye devam edin."Selvihan zaten yapacağını yapmış ve şüphe çekmeden bu işi bitirmeye kararlıydı.
***
1 hafta sonra;
Selvihan sultanın acımasız planı işe yaramıştı. Şehzade Orhan'ın küçük bedeni hastalığa dayanamayıp vefat etmişti. Bütün saray yasa boğulmuş, şehzade için ağlıyordu.İçinde şehzadenin cansız bedeni olan küçük tabut az evvel taşlıktan geçmişti. Selvihan'ın o an vicdanı sızlayıp kendini dairesine zor atmıştı. Nefes almakta zorlandığı için pencerenin önüne geçmiş ağlıyordu. Bir yandan da evlatları için yaptığını söyleyip kendini avutmaya çalışıyordu. Hümaşah ise siyah kaftanı ve siyah örtüsüyle ordaydı. Fakat tabutu görüp üstüne Gülsade'nin ağlamasına şahit olunca o da dairesine geçmişti. Evlatlarına sarılıyor, onlar için dua ediyordu. Nihayetinde Hümaşah da zamanında düşük yapmıştı. Henüz doğmamış bile olsa çocuğu için çok üzülmüştü. Evlat acısının ne kadar kötü olduğunu bilirdi. Hatice sultan fenalaştığı için yatağına yatırılmıştı. Gülnihal ve Asude hem yeğenleri için ağlayıp hem de annelerinin başında bekliyordu.
Ertesi gün valide sultan yatağından kalkmıştı. Çok üzgün olsa da toparlanıp ne gerekiyorsa yapmaya çalışıyordu. Hatta yine zehirlenmeden şüphelenmişti. Halime ve Ayşenil de bu konuyu konuşuyorlardı.
"Daha küçücüktü çok yazık oldu. Rabbim hünkârımıza ve Gülsade hatuna sabır versin.""Amin. Peki valide sultan yine hadise çıkarmış işittin mi? Torunumu zehirlediler diye ortalığı karıştırmış kızları sakinleştirmiş."
"Acısından ne yapacağını şaşırdı. Lakin siz neden bana söylüyorsunuz yoksa kuşkularınız mı var?"
"Bu sarayda her şey olabilir. Şu ömrümde neler gördüm neler... Neyse varsa bir şey kokusu yakında çıkar."
Bütün gün sarayda kuran sesleri ve feryatlar duyuldu. Akşama doğru, Gülsade hatun bayıldığı için dairesine taşımışlardı. Hafız hatunlar ve taziyeye gelen paşa eşleri gidince valide sultan yatağına uzandı. Kızları annelerine destek olmak için yanındaydılar.
Hümaşah çocuklarını cariyelerine emanet edip has odanın yolunu tuttu. Nihayet yalnız kalabilen Selim biraz nefes alabilmek için terasa çıktı ve evladı için sessizce ağladı. Hümaşah Selim'i ağlarken görünce biraz bekledi. Ağlamasının kesildigini farkedince yanına gitti ve elini omzuna koydu. Selim gözyaşlarını silip döndü ve Hümaşah'a sarıldı. Hümaşah teselli etmek için sevdiği adama sıkıca sarıldı. Konuşmadan sessizce içeri girdiler. Selim iştahı olmadığı için bir şey yememişti. Hümaşah ısrar etse de dinlemedi. Hümaşah daha fazla itiraz etmeden Selim'in yanına oturdu. Şu an önemli olan tek şey sevdiği adamı teselli edebilmek ve acısını bir nebze olsun azaltmaktı. Selim de sevdiği kadının yanında bir nebze olsun teselli bulmuştu. İkisi beraber sarılarak konuşmadan öylece oturdular.
Bölüm sonu!
(Diğer bölüm uzun bir zaman atlaması olacak)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hümaşah Sultan
Historical FictionNOT: Olaylar ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. ->hanedan #1 ->sultan #1 ->hünkar #1 Başlama tarihi: 13.12.2017