19.Bölüm

884 41 4
                                    

Bayram dolayısıyla bölüm biraz gecikti, sizleri beklettiysem affola

3 ay sonra;
Kış gelmiş, dışarda lapa lapa kar yağıyordu. Hava kararmak üzereydi. Hümaşah pencerenin önüne geçmiş, yağan karı seyrediyordu. İçerde Şehzade Mahmud ağlamaya başlayınca kafasını çevirdi. Nurmisal hemen şehzadeyi kucağına aldı. Hümaşah tekrar dışarıyı seyre koyuldu. Oraya mıhlanmış gibi kalkamıyordu yerinden. Kapının açılıp içeri Latife hatunun girmesiyle dikkati tekrar dağıldı. Akşam olmak üzereydi Latife hatun da sofrayı kuracaktı.

Sofra kuruldu, Latife hatun Aybükeyi de alıp sofraya oturdu. Hümaşah şefkatle, artık kendisiyle sofraya oturan kızına baktı. Nurmisal Mahmud'u uyutmuş beşiğine koymuştu. Sofranın başına geldi. Onun görevi yemekler zehirli mi değil mi diye kontrol etmekti. Nurmisal Adrian'ın zehirlendiğini duymuştu. Ne zaman sofra kurulsa aklına anlatılanlar gelirdi. Aklında anlatanlar, yutkunarak sırasıyla yemeklerden tattı. En sonda şerbetten bir yudum aldı. Hatunda hiç bir belirti olmayınca gönül rahatlığıyla yemeye koyuldular. Nurmisal da rahat bir nefes alıp sofraya oturdu.

Hümaşah karnını doyurunca sofradan kalktı. Selim için hazırlanacaktı. Nurmisal hemen sultanının ardından kalkıp arka odaya gitti. Dolaptan mavi renkte bir kaftan çıkardı. Hümaşah kaftanı giyerken o da takıları ve maşa niyetine kullanılan kızgın demirleri hazırladı. İtinayla Hümaşah'ın saçlarına şekil verdi. Hümaşah kaftanıyla uyumlu takılarını taktı. Boynuna, gerdanına menekşe kokusu sürdü. Başına rastgele bir örtü aldı. Sonra cariyelerine döndü.
"Evlatlarım size emanet."

Altın yolda yürümeye başladı. Selvihan'ın yine başı tutmuştu, ona kekik yağı getiren cariyesi Hümaşah'ı gördü. Daireye gidince Selvihan'a söyledi.

Selvihan bir hışımla ayağa kaltı.
"Daha dün halvette değil miydi bu?"
Sonra hiçbir şey söylemeden tekrar oturdu. Cariye söylediğine bin pişman sultanının başını ovmaya başladı. Ertesi gün Selvihan soluğu Gülnihal sultanın yanında aldı. Acındı, yardım istedi. Gülnihal gözlerini devirerek,
"Selvihan daha ne istiyorsun? Hünkar abime seninle ilgilenmesi gerektiğini ima ettim iki defa." dedi.

"Sultanım sizden bir sey istemek haddim degil biliyorum. Lakin bir defa daha konuşsanız hatta bu sefer açık açık konuşsanız. Yalvarıyorum size, yardım edin bana."

Gülnihal derin bir iç cekti.
"Peki tamam."

Halime sultan dairesinde sedirde oturuyordu. Cariyesinin getirdiği meyve tabağından bir salkım üzüm aldı.
"Ayşenil sultandan bir haber yok mu? Gideli iki hafta olacak, sadece bir mektup gönderdi."

"Bildiğim kadarıyla ne bir mektup ne de bir haber var sutlanım. İsterseniz hünkârımıza sorun."

"Haklısın bir ara hünkâr yeğenime sorarım."

Üzümlerini yemeye koyuldu. Ayşenil sultan zevcini fazla ihmal etmemek için bir süreliğine evine dönmüştü. Giderken çok isteksizdi fakat 2 hafta olmuştu. Halime sultan merak ediyordu yeğenini. Akşama doğru has odaya gitti. Kapı ağalarından önce davranarak Selim'in meşgul olup olmadığını sordu.
"Meşgul değiller lakin içerde Gülnihal sultan var."

"Peki ben biraz beklerim o hâlde" dedi. Yanında cariyesiyle beraber büyük kapının önünde beklemeye koyuldu. Gülnihal sultan, Selvihan için gelmişti. Fakat abisine düğün hakkında danışmak için geldiğini söylemişti. Abi kardeş biraz havadan sudan, düğün tarihinden konuştular. Kısa bir sessizlik oldu Gülnihal sonunda aklındaki asıl meseleyi açtı.
"Hünkar abim ben seninle başka bir mesele daha konuşmak istemiştim. Selvihan hakkında..."

Selim şaşkınlıkla kaşlarını çattı.
"Anlamadım Selvihan hakkında mı? Selvihan'a bir şey mi oldu? Yoksa sana bir saygısızlığı mı oldu?"

"Hayır öyle bir şey değil... Selvihan çok üzgün, çok mutsuz. Belli etmiyor ama size çok dargın. Bugün o hâlini görünce sizinle konuşmak istedim, ağzından zorla laf aldım. Belli etmemeye çalıştı ama ben anladım."

"Doğru düzgün anlatsana Gülnihal. Neymiş derdi?"

"Sizsiniz hünkârım... Selvihan sizin kendisiyle ve evlatlarıyla eskisi kadar sık ilgilenmediğinizden şikayetçi. Sizi kıskanıyor, sizinle daha fazla vakit geçirmek istiyor. Bu mesele ona dert olmuş belliki. Kederinden hastalanacak diye korkuyorum."

Selim öfkeyle iç geçirdi.
"Ben evlatlarımla da hasekimle de yeterince ilgileniyorum, bunu da nerden çıkarmış? Benim evlat ayırdığımı nasıl düşünür?"

Gülnihal evlatları kattığı için pişman oldu. Selim hem asıl konuyu umursamamış hem de sinirlenmişti. Oysa ne söyleyeceğini önceden Selvihan'la konuşmuşlardı. Toparlamak istedi,
"Yanlış anladınız hünkarım, ben öyle bir şey demek istemedim. Selvihan da böyle düşünmüyor. Sadece kendisiyle eskisi kadar ilgilenmediğinizi düşünüyor."

"Bu meseleyi kapatalım. Çıkabilirsin."
Sesi son derece soğuk ve ciddiydi. Gülnihal uzatmak istemedi, selam vererek gerisin geriye dışarı cıktı. Canı çok sıkılmıştı, yüzü sirke satıyordu. Halime sultanla karşılaştılar, Gülnihal'in bu hâli Halime'nin dikkatini çekti. Gülnihal ona da selam verip dairesine döndü. Fakat Halime sultan ne konuştuklarını çok merak etmişti. Selim'le birbirlerine hal hatır sordular. Halime sultan kapı tarafına bakarak,
"Az evvel Gülnihal'i gördüm. Lakin pek iyi görünmüyordu. Bir şey mi oldu? Yoksa düğün hakkında mı?"

Selim de en az Gülnihal kadar sinirliydi. Hatta daha fazla. Fakat bu konu hakkında konuşmak istemiyordu.
"Öyle bir şey değil sultanım. Boşverin mühim bir mesele de değil zaten."

"Söylenmeyecek bir şeyse anlarım. Lakin anlatmak istersen de dinleyebilirim."

Sıkıntıyla iç geçirdi Sultan Selim,
"Gülnihal hasekilerime eşit davranmadığımı, Selvihan ile yeterince ilgilenmediğimi söylüyor. Hala... Daha fazla konuşmak istemiyorum yanlış anlamazsın değil mi?"

"Ama böyle düşünmesi çok yanlış. Sen adaletli bir hükümdarsın. Tamam daha fazla konuşmayalım ama kafana da takma."

Halime sultan duyacağını duymuştu daha fazla üstelemedi. Kendi sorusuna geçti.

***

Valide sultan dairesi;
Hatice sultan kızı Gülnihal'le kahvaltı için sofraya oturmuştu. Gülnihal'in canı dünden beri sıkkındı. Hatice sultan onun bu hâlini farkedince merak edip sordu. Gülnihal her şeyi anlattı. Sonra hiç konuşmadılar. Hatice sultan biraz düşündü
"Bu vaziyetin ben de farkındayım. Lakin elden ne gelir? Hem Hümaşah da şimdilik zararsız. Sen bu meselelere karışma, sırf bu yüzden hünkar abinle aran açılmasın. Git gönlünü al."

"Peki validem siz nasıl isterseniz. Hakkınız da var lakin Selvihan çok dertli yardım etmek istedim."

Halime sultan dairesi;
Halime sultan bütün akşam Selim'in söylediklerini düşünmüş, sabaha Hümaşah'ı kendi dairesine kahvaltıya çağırmıştı. Zaten aradan geçen süre zarfında Hümaşah'la iyi geçinmeye çalışıyordu. Hümaşah ilk zamanlardaki gibi bu teklifi yadırgamadı. Evlatlarıyla beraber Halime sultana geldi. Halime ilkin çocukları sevdi sonra sofraya oturdular. Biraz havadan sudan konuşup konuya girdi.
"Dün has odadaydım. Ben gelirken Gülnihal çıkıyordu. Onun da Selim'in de yüzü sirke satıyordu, merak edip sordum. Meğer Selim Selvihan'la ilgilenmiyor diye şikayete gelmiş."

Hümaşah şaşkınlıkla Halime'ye baktı. Halime Hümaşah'a imalı imalı gülümsedi.
"Sultan Selim'i kendine meftun etmişsin anlaşılan. Aferin..."

Halime sultan tekrar gülümsedi. Hümaşah da kibarlık olsun diye gülümsedi fakat Gülnihal'in bu işlere karışmasına hiç memnun olmamıştı...

Bölüm sonu! Beğendiyseniz votelemeyi unutmayın 🌟

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin