44.Bölüm

343 21 8
                                    


3 gün sonra;
Hümaşah birkaç günlüğüne engellese de Gülsade hatun yine halvete gitmişti. Ertesi gün cariyelerinden Gülsade'nin yine halvete gittiğini öğrenen hasekiler çileden çıkacak gibi olmuşlardı. Selvihan o hatunla yüzleşmek istiyordu. İçten içe Hümaşah'ın gözden düştüğünü zannedip sevinse de yeni gözdeyi kıskanmıştı. Cariyelerine Gülsade'yi dairesine getirtmelerini söyledi. Valide sultanı kızdırmadan cariyeye göz dağı verecekti.

Gülsade hatun Bircan ve Yadigâr'ın nasihatlerini hatırlayıp sakin ve saygılı bir şekilde Selvihan sultanın karşısına geçti ve usulünce eğildi. Selvihan kibirle süzdü hatunu.
"Benim kim olduğumu elbet biliyorsun. Öyle bir iki defa halvete gittim diye kendini bir şey sanma. Seni buraya haddini bildirmek için çağırdım."

"Merak buyrumayın sultanım haddimi biliyorum."

"Sana cevap verme hakkı verdim mi?"

Gülsade bozulsa da ses çıkarmadı. Selvihan'ın valide sultan tarafından desteklendiğini biliyordu. Dolayısıyla elinden geldiğince arayı bozmamaya çalışıyordu. Daireden çıktıktan sonra mektebe gitti. Daha sonra valide sultan çağırdığı için onun dairesine gitmişti ama Selvihan'ı şikayet etmeyecekti.

Valide sultan elindeki gergefi bırakıp Gülsade'ye baktı.
"Bugün nasılsın Gülsade?"

"Sağlığınıza duacıyım sultanım. Siz nasılsınız?"

"Sağolasın ben de iyiyim. Hele senin hünkâr oğlumun gönlünde yer edindiğini duyunca daha da iyi oldum. Böyle devam et sabırlı ol, en mühimi de etrafındakilere aldırma. Sen sadece bana ve hünkârımıza karşı sorumlusun."

Gülsade baş sallamakla yetindi fakat bu sözleri aklına kazımıştı.

***

Ertesi gün Hümaşah üzerine erguvan rengi bir kaftan geçirdi, gösterişli taçlarından birini taktı. Bir elinden Şehzade Mahmut, bir elinden Aybüke sultan tuttu. Amacı arkasından konuşan cariyelere kim olduğunu hatırlatmaktı. Taşlığa geldiğinde ağa gür sesiyle bağırdı,
"Destur! Haseki Hümaşah Sultan Hazretleri!"

Bütün endamıyla cariyelerin arasından geçti. Gülsade de taşlıktaydı, hâliyle karşılaştılar. Gülsade nasihatlere uyarak saygılı bir biçimde eğilip selam verdi. O sırada bütün cariyeler fısıldaşmaya başlamıştı bile. Hümaşah bir sultan olarak cariyelerin önünde  bu hatunla laf dalaşına girmeyecekti. Gülsade Hümaşah'tan korksa bile korkusunu bir kenara bırakıp Şehzade Mahmut'un başını okşamaya kalktı. Hümaşah refleks olara oğlunu geriye çekti. Cariyelerini çağırıp çocukları onlara verdi.
"Maşallah evlatlarınız pek bi şirinler sultanım."

Hümaşah hatuna ölümcül bir bakış attı. Çok sinirlenmişti ama belli etmemeye çalışıyordu. Hiçbir şey demeden yanından geçip gitti. Cariyelere rezil olmadığı için memnundu fakat söyleyecekleri içinde kalmıştı.

Hümaşah kıskançlığının başına dert açacağını bilse de kendine engel olamıyor, sürekli gerginlik çıkarıyordu. Bu yüzden de Sultan Selim'le araları bozuluyordu. Saime kalfa ise bıkmadan usanmadan Hümaşah'a nasihatler vermeye çalışıyordu. Hümaşah sonunda inadı bırakıp Saime kalfayı dinlemeye karar verdi. Biraz daha sakin kalacak ve olaylara karışmayacaktı. Fakat kararını uygulayamadan Gülsade'nin yine halvete gideceğini duydu. Duyduğu gibi de çileden çıkmıştı.

Gülsade hatun hazırlandıktan sonra has odaya gelip selam vermişti. Binbir cilveyle Selim'i etkilemeye çalışıyordu. Hümaşah sinirle volta atıyordu. Bebeği için sakin kalmaya çalışsa da yapamıyordu. Sonunda ani bir kararla dairesinden çıktı ve has odanın yolunu tuttu. Kapıda ağaları görünce duraksadı. İçeri almayacaklarını çok iyi biliyordu o yüzden sakince yaklaştı. Selim ve Gülsade yatağa oturdular. Hümaşah hâlâ has odanın kapısının önündeydi.
"Hünkârımız haremiyle birlikte sultanın."

"Peki sonra gelirim." 
Arkasını dönüp bir iki adım atmıştı ki ağaların dalgınlığından yararlanıp içeri daldı. Gülsade ve Selim'i öpüşürken görmüştü. Hümaşah'ı farkedince ikisi de şaşkınlıkla bakakaldı. Gülsade telaşla toparlanıp ayağa kalktı. Hümaşah ise ne diyeceğini ne yapacağını bilememişti. Şahit oldukları tahmin ettiğinden de çok yakmıştı canını. Yanağından bir yaş süzüldü. Anca Selim'in sesiyle kendine geldi.

Sultan Selim sinirli ve şaşkındı.
"Ne demek oluyor bu? Ne cüretle buraya bu vaziyette girersin?"

Hümaşah yanağından süzülen yaşı elinin tersiyle sildi.
"Yazıklar olsun." diye mırıldandı.

Selim bu seferde öfkesini ağalara yöneltmiş onları azarlıyordu.
"Onlara kızma ben zorla girdim. İyi de oldu gerçek yüzünü görmüş oldum."

"Yeter Hümaşah!"

Gülsade ise sinsi sinsi gülümsüyordu. Hümaşah farkedince ona doğru bir adım attı.
"Sen ne diye gülüyorsun? Derhal çık burdan!" diye bağırdı tam o sırada karnına bir sancı saplanınca elini karnına bastırdı. Selim ise çıkmaya yeltenen Gülsade'yi durdurdu.
"Burda benim sözüm geçer hiçbir yere gitmiyorsun. Sana gelince Hümaşah..."

Hümaşah Selim'e aldırmadan Gülsade'ye karşı bir hamle yapıp kolundan yakalamıştı. Fakat sancı daha da artınca Gülsade'nin kolunu bırakıp karnını tuttu.
"Aah!"

Doğum başlamıştı, Hümaşah doğum sancılarıyla inlerken iki büklüm kalmıştı. Sultan selim telaşla Hümaşah'ın kollarından tuttu, gür sesiyle
"Ağalar derhal hekim kadını çağırın!" diye bağırdı.

Artık Gülsade'nin gitme vakti gelmişti. Hiçbir şey söylemeden taşlığa yöneldi. Tam o sırada Yadigâr hatunla karşılaştı.
"Hatun senin burda ne işin var?"

"Hümaşah Sultan geldi her şeyi mahvetti. Şimdi de doğumu başladı."

Ebe kadın ve bazı cariyeler hızlı adımlarla oradan geçtiler. Yadigâr hatun onları takip etti. Has odaya yaklaştıkça Hümaşah'ın çığlıklarını duyuyorlardı. Hekimler geldiğinde Hümaşah'ı yatağa yatırıp Sultan Selim'i dışarıya çıkarmışlardı. Selim fazlasıyla endişeliydi. Son olanlardan sonra doğumun kötü geçmesinden korkuyordu. Yadigâr onun endişeli hâllerini farkedip teselli etmek istedi
"İçinizi ferah tutun hünkârım rabbimin izniyle ikisi de kurtulacaktır. Bir avazda inşallah. Ben şimdi valide sultana haber edeyim."

"İnşallah Yadigar hatun."

Yadigâr hatun valide sultan dairesine gidip Hatice sultanı uyandırdı. Olan biteni anlattı. Hatice sultan giyinirken Yadigâr'a sordu,
"Bugün Gülsade halvete gidecekti Hümaşah'ın orda ne işi varmış? Hiç haddini bilmeyecek mi bu hatun. Edep haya da kalmamış."

Apar topar has odanın önüne gittiğinde Selim hekim kadına yardım eden cariyelerden birini azarlıyordu. Hatice sultan acele adımlarla yanlarına gidip kızı Selim'den kurtardı. Sultan Selim perişan görünüyordu. Hatice sultan oğluna sarılıp endişeyle sordu.
"Cariyenin ne suçu var oğlum, ne oluyor?"

"Doğum zor geçebilirmiş validem. Allah korusun Hümaşah'ı ve evladımızı kaybedebilirmişiz..."

Bölüm sonu!

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin