"Validem ölecekmiş hem de ölüm emrini siz vermişsiniz?"
Sekiz yaşındaki şehzadenin öfkesi bakışlarından belli oluyordu.
Selim merhametle ve endişeyle oğluna baktı. Onun hizasına gelebilmek için diz çöktü ve ellerini küçük omuzlarına koydu.
"Bunlar asılsız iddialar. Validen maalesef büyük bir hata yaptı ve sürgünde cezasını çekecek.""O hâlde biz de onun yanında kalmak istiyoruz. Annemizi istiyoruz."
"Şehzadelerin yeri haremdir arslanım. Lakin belli vakitlerde onunla görüşebilirsiniz."
"Ama annemiz ölmeyecek değil mi?"
Selim bu soruyu yanıtsız bırakmayı tercih etti. Oğluna karşı hassas davranıyordu daha yumuşak bir ses tonuyla konuştu.
"Şimdi kardeşinin yanına git, seni merak etmesin."
Ahmet çıktıktan sonra hava almak için terasa çıktı. İçini bir sıkıntı kaplamıştı.Asude sultan sırıtarak dairesine girdi. Cariyesi onun mutlu hallerine gülümsedi ve sebebini sordu.
"Sevdalanmaktan daha güzel bir şey varsa o da sevdanın karşılık bulmasıymış."
Ağzı kulaklarında sedire oturdu ve Korkut'un aşkını ilan ederken söylediği sözleri düşündü.Hatice sultan ise şehzadeleri Selvihan'la görüştürdüğüyle ilgili Selime gönderilen mektubu, Hümaşah'ın değil Gülsade'nin gönderdiğini öğrenmişti. Ve bunun arkasında Halime sultanın olduğunu tahmin edebiliyordu.
Hasbahçe;
Hala yeğen bahçede yürürken Ferhat paşa uzaktan onları izliyordu. Halime sultan ona şöyle bir bakıp Ayşenil'i durdurdu. Zaten Ferhat paşaya haber veren kendisiydi.
"Sana bir diyeceğim vardı. Sen boşanalı birkaç yıl geti. İkinci izdivacını yapmak istemez misin?""Bilemiyorum şimdilik öyle bir düşüncem yok."
"Şimdilik gençsin güzelsin. Şöyle mevkisi olan, eli yüzü düzgün bir paşayla seni nikahlayalım. Mesala Ferhat Paşa. Oluru var dersen Zümrüt Ağaya paşayı soruşturmasını buyururum. Sonra da Selim'e danışırız."
"Niyetiniz belli oldu sultan halam. Sırf menfaatleriniz için beni evlendirmeyi arzu edersiniz."
"Sadece kendi menfaatlerim için mi? Elbette seni de düşünürüm. Anlaşılan gönlün yok o hâlde biraz düşün."
***
2 ay sonra 1539;
Bugün ramazan bayramıydı. Sarayda bayram telaşı vardı. Sultan Selim bayram namazı için hazırlanmış, oğullarını bekliyordu. Hümaşah bugüne özel eflatun bir kaftan giymişti. Oğlunu da sıkıca giydirip Mercan ağayla gönderdi. Mahmut daha küçüktü ama Hümaşah onun abilerinden geri kalmasını istemiyordu. Mahmut da geldiğinde Sultan Selim üç şehzadesiyle camiye gitti. Etrafında askerler vardı. Ama padişahını görmek isteyen halka mani değildi. Zaten onlarda durduk yere kimseye müdahale etmiyordu.Onlar bayram namazındayken valide sultan dairesine sofralar kurulmuştu. Sofra hazırlanırken herkes tek tek gelmeye başlamıştı. Gülnihal zaten Mevlüt'le beraber erkenden gelmiş, Mevlüt camiye geçmişti. Hatice sultan her şeye rağmen Gülsade'yi çağırmıştı. Çünkü onun tamamen Halime sultanın kontrolüne girmesini istemiyordu.
Hümaşah kızları yanında, yolda Asude sultanla karşılaşmış beraber geliyorlardı.
"İşte böyle Hümaşah. Ne yapacağımı şaşırdım ama artık validemin bilmesi gerekiyor.""Sultanım yine de iyi düşünün. Ama eğer gerçekten çok seviyorsanız..."
"Aşkıma sahip çıkmalıyım. Öyle mi diyecektin? Haklısın netice ne olursa olsun sahip çıkacağım."
Hümaşah gülümseyip onaylarcasına başını salladı. İkisi beraber daireye girip yerlerine geçtiler. Halime sultan ve Ayşenil sultan en son gelmişti. Hatice ve Halime birbirlerine memnuniyetsiz bir bakış attılar. Aynı ortamda bulunmaya bile tahammülleri yoktu. Selim gelesiye kadar kimse konuşmadı. Selim şehzadelerle beraber gelip sofraya oturduğunda herkes yemeğe başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hümaşah Sultan
Historical FictionNOT: Olaylar ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. ->hanedan #1 ->sultan #1 ->hünkar #1 Başlama tarihi: 13.12.2017