40.Bölüm

401 19 6
                                    


1 hafta sonra;
Hümaşah akşama kadar bekleyememiş acıktığı için sofrayı kurdurtmuştu. Üstelik saray mutfağından özel olarak çok istediği bir yemeği yapmalarını da istemişti. İlkyaz hatun vazifesini yerine getirmişti. Hümaşah gülümseyerek onu da sofraya davet etti. İlkyaz kibarca reddedip daireden çıktı.

Geçen günlerde İlkyaz hatun Hümaşah'ın güvenini iyice kazanmıştı. İlkyaz da bunu farkedince valide sultana rapor etti. Valide sultan iyice düşündü taşındı akşama doğru İlkyaz'ı yanına çağırdı.
"Artık vakti geldi hatun. Bircan sana bir şişe verecek. İçindeki zehri ne yapıp edip Hümaşah'ın yediklerine dökeceksin."

"Nasıl emrederseniz sultanım..."

Bircan İlkyaz'ı kolundan tutup kapıya yönelmişti ki Hatice sultan arkadan seslendi.
"Torunlarıma zinhar zarar gelemeyecek. Aksi taktirde seni mahvederim."

Sabah kalktığında Hümaşah'ın başı dönüyor gibi oldu. Bugün kendini biraz hâlsiz hissediyordu. İlkin aklına kötü şeyler getirse de bir süre sonra eski haline dönmüştü. Hiçbir şey olmayınca biraz olsun rahatladı. Fakat sürekli diken üstünde olmaktan, korkuyla yaşamaktan sıkılmıştı. Valide sultandan dışarda gezinmek için izin aldı. Valide sultan inadından izin vermek istemese de torunları için izin verdi. Hümaşah iki evladını da giydirdi, kendi de hazırlanınca at arabasına bindiler. Arabayla payitahtı gezinmek iyi gelmişti. Farklı bir şeyler yapmıştı. En önemlisi de ?kasvetli? saraydan biraz uzak kalmıştı.

İki gün sonra da Selim'den mektup aldı. Sevdiği adamın aşk dolu satırlarını okuyunca bütün sıkıntısı geçivermişti. Hemen masanın başına geçip o da mektup yazdı. Birkaç denemeden sonra istediği gibi romantik bir mektup yazabilmişti.

Aradan iki gün geçmişti. Bircan hatun elindeki küçük şişeyi İlkyaz'ın eline tutturdu.
"Bugün bu iş bitecek. Valide sultanın dağıttırdığı sütlaca zehri dökeceksin."

Hümaşah az önce kustuğu için şimdi biraz halsiz hissetmişti. Sedire uzanarak kitap okumaya başladı. Fakat aklını meşgul eden bazı düşünceler vardı.
"Nurmisal, zehirlenmediysem ya hastayımdır ya da... Belki de gebeyimdir."

"İnşallah gebesinizdir sultanım. Emrederseniz ebe kadını çağırabilirim."

"Çok iyi olur."

Nurmisal çıktıktan sonra başını sedire yasladı. Yüzünde bir tebessüm belirmişti. Tekrar kitap okumaya başlamıştı ki İlkyaz elinde tepsiyle geldi. Tepside çocuklar ve Hümaşah için sütlaç tabakları vardı. İlkyaz sırasıyla hepsinden tattı.

Sütlaçlar haremdeki herkese dağıtılıyordu. Halime sultan cariyenin tuttuğu tepsideki sütlaca burun kıvırıp geri gönderdi.
"Hatice Sultanın dağıttırdığı şeyi yemem. Zehirli midir nedir..."

O sırada kucağında bebeğiyle Melike sultan geldi. Halime sultan torununu kucağına alıp sevmeye başladı. Melike sultan tebessümle onları izliyordu.
"Validem ben yakında Mısır'a dönüyorum. Buraları çok özlemişim ama gitme vakti yaklaştı. Siz de gelecek misiniz?"

"Bilemiyorum henüz karar vermedim. Belki beraber döneriz."

İlkyaz hatun gizlice zehri sütlaca dökmüştü. Karışmasın diye zehirli sütlaç tabağını diğerlerinden ayırdı. O sırada Nurmisal hatun ebe kadını getirmişti. Hümaşah heyecanla yatağa yattı. Ebe kadın Hümaşah'ı muayene ederken İlkyaz şaşkınlıkla onları izliyordu. Ebe kadının geleceğinden İlkyaz'ın haberi yoktu. Hümaşah'ın gebe olma ihtimali karşısında kafası karışmıştı.

Ebe kadın nihayet muayenesini bitirmişti. Hümaşah ayağa kalkıp üstünü başını düzeltirken ebe kadına baktı. Fakat kadın hiçbir şey söylemiyordu. Hümaşah Nurmisal'e göz işareti yaptı. Nurmisal bir kese altın çıkarıp ebe kadına verdi.
"Müjdemi isterim Hümaşah Sultanım. Gebesiniz..."

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin