47.Bölüm

310 25 5
                                    


3 hafta sonra;
Gülru bebegin kırkı çıktığı için haremde şerbetler dağıtılıyordu. Hümaşah has odadan çıkmış dairesine gidiyordu Selim'le güzel bir geceden sonra kahvaltı da etmişlerdi. Hümaşah'ın keyfi gayet yerindeydi. Dairesine gidince bebeğini kucağına alıp kokladı.
"Nurmisal, Yadigâr hatunu çağır."

Biraz sonra Yadigâr hatun gelmişti. Hümaşah bebeği beşiğine yatırıp Yadigâr'a yaklaştı.
"Biliyorsun bebeğimin kırkı cıktı. Çok şükür sıhhatine de kavuştu, bunun şerefine bir şeyler yapmak istiyorum. Mesala kurban kestirsek fakire fukaraya dağıtsak ne iyi olurdu."

"İyi dediniz lakin evvela valide sultandan müsaade almam icap eder. O müsaade etmeden..."

"Eminin valide sultanımız da torunu için hayırlı bir iş yapmak ister. Zaten hünkârımızla da konuştum onun müsaadesi var."

Yadigâr itiraz etmeden Hümaşah'ı dinledi ama sonra hemen valide sultana yetiştirdi. Valide sultanın keyfi son günlerde yerindeydi. Hümaşahı çok umursamadan torunu için bir şeyler yapmayı kabul etti. Zaten Gülsade gebeydi bir de şehzade doğurup sultan olursa Hümaşah'ı alt edebilirdi. Valide sultan da bunun hayaliyle kendini zafer kazanmış sayiyordu.

Valide sultan torunuyla ilgili emirleri verdikten sonra Gülsade'yi çağırttı. Gülsade gelince hemen ona gebeliğinin nasıl gittiğini rahatının yerinde olup olmadığını sordu. Gülsade'yi el üstünde tutuyor rahatini sağlamaya çalışıyordu. En önemlisi de tehlikelerden korumak için Mercan ağaya bizzat emir vermişti.

2 ay sonra Eylül;
Valide sultan yeni gözde gelini olan Gülsade'yle ilgilenmeye devam ediyordu. Fakat bu durum bir süre sonra göze batmaya başladı. Özellikle de Selvihan sultan ve Hümaşah sultanın gözünden kaçmamıştı. İki haseki de birbirlerine olan nefretlerini Gülsade'ye yöneltmişlerdi. Hümaşah valide sultanı pek umursamıyordu. Onun için önemli olan Selim'di. Selim'in kendisini sevdiğini biliyordu, araları da iyiydi. Hümaşah için tek sorun şehzadesine bir rakip daha gelme ihtimaliydi. Bu konuda ise tek yaptığı kız olsun diye dua etmekti. Arada bir öfkesine hakim olamayıp Gülsade düşük yapsın diye beddua ediyor sonra pişman oluyordu. Ne de olsa hıncını masum bir bebekten çıkarmak doğru değildi.

Selvihan'ı ise kıskançlığı ele geçirmek üzereydi. Sadece Sultan Selim'i değil valide sultanı da kıskanıyordu. Artık kayınvalidesinin gözünden düşmüş olması onu hem panikletiyor hem de öfkelendiriyordu. Vicdan yapsa bile Gülsade'nin düşük yapmasını istemekten geri kalmıyordu.

Bir gün Sultan Selimin emri üzerine oğullarını giydiriyordu. İki şehzade de hazır olunca cariyeleri sıkıca tembihleyip onları has bahçeye babalarının yanına gönderdi. O sırada içeri muhbiri Nigar hatun girdi.
"Mühim bir şey olmadı, haremdeki dedikoduları söylemeye geldim. Gülsade hatunla ilgili."

"Rahatsızlandı mı yoksa?"

"Gayet iyi. Ama cariyeler aralarında konuşurken işittim. Galiba hatuna daire açılacakmış."

"Yahu daha hatunun karnı çıkmadı ne dairesi? Valide sultan bu yılanı tepesine çıkarmakla yanlış yapıyor çok pişman olcak. Ama benim sabrım kalmadı."

Sadece dedikodudan ibaret, aslı olmayan bu sözler Selvihan'ı çileden çıkarmaya yetmişti. Ayağa kalkıp sinirle volta atmaya başlamıştı. Nigar öylece Selvihan'ı izliyordu, Selvihan bir anda Nigar'a dondu.
"Dediğim gibi sabrım kalmadı. Yılanın başını küçükken ezmek icap eder. Hümaşah denilen yılanı ezmedik de ne oldu? Başıma bela oldu kurtulamıyorum. Bu defa aynı hatayı yapmayacağım. Önce karnındaki bebekten sonra Gülsade'den kurtulacağız."

Nigar geriye doğru bir adım atıp başını hayır anlamında salladı.
"Beni karıştırmayın sultanım. Belki de biraz bekleyip doğurduktan sonra hatundan kurtuluruz."

"Ya şehzade doğurursa? Nigar ne zaman sana karşılığını vermedim? Yine ne istersen veririm. Bırak nazı bana yardım et."

Nigar hatun anlattığı şeyler için pişman olmuştu. Yine de bir anlığına Selvihan'ın teklifini düşündü. Fakat vicdanı daha ağır bastığı için kabul etmeyecekti.
"Sultanım gözünüzü seveyim beni bulaştırmayın, yapamam. Bana kalırsa siz de bulaşmayın sonra bir ömür vicdan yüküyle yaşamak zorunda kalırsınız."

"Sen kimsin de bana akıl veriyorsun? Sana isteyip istemediğini de sormadım benim emirlerime uymak zorundasın. Yapamayacaksan da baştan benim yanımda yer almayacaktın, artık çok geç."

Selvihan sultan son sözünü söylemişti. Nigar hatun bütün gün kara kara düşündükten sonra Mercan ağanın ve diğer harem ağalarının Gülsade hatunu özellikle koruduklarını hatırladı. Ertesi gün Selvihan'ın yanına gidip Gülsade'nin iyi korunduğunu, ona zarar vermenin imkansız olduğunu söyleyerek vazgeçirmeye çalışsa da nafileydi. Selvihan'ın gözünü yine hırs bürümüştü ve Gülsade'den kurtulmaya kararlıydı.
"Madem hatun iyi korunuyor... Öyleyse aklıma bir fikir geldi. Suçu Hümaşah'ın üstüne atacağız. Bir taşla iki kuş..."

***

Ertesi gün divan sonrası Ferhat paşa Sultan Selim'in yanına uğradı. Konuyu bir şekilde Mevlüt paşaya getirip alttan alttan kötülemeye başladı. Fakat Sultan Selim'in pek umrunda görünmüyordu. Aksine sadrazamından gayet memnundu. Ferhat paşa çabalarının boşa olduğunu anlayınca önce umutsuzluğa kapılsa da pes etmeye niyeti yoktu. Şimdi diğer amacına odaklanacaktı; hanedan damadı olmak... Asude sultan da Ayşenil sultan da evli değildi. İkisinden biriyle evlenip hanedan damadı olacak ve daha da güçlü olacaktı.

Nigar hatun iyice düşünmüş ve bu işi yapmak istemediğine karar vermişti. O gün derste bir kağıda bir şeyler yazıp gizlice yanına aldı. Bir şekilde Nurmisal'in görmesini sağladı. Kağıtta isim vermeden Selvihan'ın Hümaşah'a iftira planı yazıyordu.

Hümaşah kağıdı iyice inceledi evirdi çevirdi. Tuzak olma ihtimalini düşünüyordu. Fakat sonunda dayanamadı soluğu Selvihan'ın dairesinde aldı. Hümaşah içeri direkt dalınca Selvihan neye uğradığını şaşırmıştı. Sinirle ayağa kalktı.
"Şehzadelerimi arka odaya götürün. Ne istiyorsun Hümaşah?! Buraya nasıl destursuz girersin?"

"Selvihan hiç uzatmayacağım. O kafandan neler geçtiğini biliyorum. O sabinin canına kıyıp bana iftira atacaktın demek. Ben buna müsaade etmem."

Selvihan şaşkındı fakat bozuntuya vermeden Hümaşah'ı sakinleştirmeye çalıştı.
"Yine neler uyduruyorsun? Tabi ki böyle bir şey yok."

Hümaşah sinirle buruşturduğu kağıdı Selvihan'a doğru attı.
"Eğer bu yazılanlar doğruysa, eğer böyle bir şeye kalkışırsan seni mahvederim. Gözüm üzerinde olacak."

Selvihan sinirle volta atıyordu, ilk şüphelendiği kişi ise Nigar'dı. Nigar korka korka içeri girdi. Selvihan Nigar'ı gördüğü anda tokat attı.
"Beni nasıl satarsın?"
Daha sonra kağıdı gösterdi.

"Yemin ederim ki bunu ben yazmadım. Ben sizi zinhar satmam sultanım. Ne olur bana inanın."

Selvihan hırsla bir tokat daha attı. Nigar'ın saçlarına yapışıp kendine çekti. Nigar'a ve diğerlerine bakarak konuşmaya başladı.
"Hanginiz yaptıysanız bulacağım ve cezasını kendi ellerimle keseceğim. Şimdi hepiniz defolun."

Selvihan sinirle sedire oturdu. Şu an cariyelerle ve Hümaşah'la ne yapacağını bilmiyordu, kafası karışmıştı. Fakat tek emin olduğu Gülsade'den kurtulmayı kafaya koymuştu.

Bölüm sonu!

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin