Geçmişin Gölgesi
Hümaşah, misafirleri selamladıktan sonra dairesine döndü. Yolda Saime kalfayla karşılaşmış ve onu dairesine çağırmıştı.
"Saime kalfa, kim bu sultanlar? Yani dertleri ne? Valide sultanı sevmedikleri apaçık belli.""Doğrudur ikisi de valide sultanı günahları kadar sevmez. Ne yalan söyleyeyim dertlerini ben de anlamadım. Yıllardır bu saraya ayak basmadılar, şimdi ne diye geldiler? Ya intikam ya da gerçekten nişan için geldiler."
Sesini biraz alçaltarak devam etti.
"Neyse ben sana sonra anlatırım. Asıl Slevihan'dan bahset sen. Hani hünkarımız geldikten sonra icabına bakacaktık.""Unutmadım meraklanma. Hele nişan geçsin o vakit bakarız icabına..."
***
Halime sultan, cariyeleri eşyaları yerleştirdikten sonra yalnız kalmak istediğini söyledi. Üzerindekileri çıkarıp geceliğini giydi. Uzun yoldan gelmişti biraz uyku iyi gelirdi.
Halime sultanın zevci İshak Paşa, dört yıl önce vefat etmişti. Oğlu ve kızı ise evlendiği için Halime, Mısır'daki konağında bir başına yaşıyordu.
Vaktinde yaşadığı olaylar yüzünden herkese hatta İstanbul'a bile küsmüştü. Abisi Sultan Murad'ın cenazesine bile katılmamıştı. Zira abisine de dargındı. Ama küslük bitmişti, artık intikam vaktiydi...Ayşenil ise Sultan Murad'ın ikinci eşinden olma kızıydı. Selim tahta çıkınca, Ayşenil'in aynı anneden olma abisi boğduruldu. Yine aynı anneden olma kardeşi kaçmıştı. Ayşenil bulunmaması için çok dua etti. Ama bulundu ve o da boğduruldu. Birkaç ay sonra ise annesi kahrından öldü.
Ayşenil Hatice'ye ve Selim'e daha da bilendi. Yıllardır yas tuttu, payitahta bile gelmedi taki halası Halime sultandan mektup gelinceye kadar...Akşam Hatice sultan ve Halime sultan has odada Sultan Selim'le beraber sofraya oturdu. Yemek boyu sofrada birbirlerine karşı sahte samimiyet maskesi taktılar. Hatice sultan yemeği bitirir bitirmez dairesine döndü.
Yadigâr kalfa;
"Sultanım, Halime sultan yemekte rahat durdu mu?""Durdu, yine de yemeğimi hızlıca bitirmeye baktım. İstediği kadar rahat dursun. Zira mazimiz bizim anlaşmamıza izin vermiyor. Bunu sen de çok iyi biliyorsun..."
***
Ertesi gün Ayşenil sultan kahvaltıdan sonra has bahçeye çıkmaya karar verdi. Ayşenil kahverengi saçlı, kahverengi gözlü çok güzel bir sultandı. Saçlarını bağlamadı, açık bırakıp lacivert örtüsünü örttü.
Has bahçeye çıktığında uzun uzun manzaraya baktı derin bir geçirdi. Bu bahçede annesi ve kardeşleriyle olduğu günler geldi gözünün önüne. Ne kadar da mutluydular. Oysa şimdi o mutlu aile tablosunda sadece kendisi kalmıştı. Gözleri dolmuş vaziyette yürümeye başladı. Mevlüd Paşa da has bahçedeydi. Ayşenil ilkin tanıyamadı biraz daha yaklaşınca tanıdı. Ayşenil'in kalbi hızla atmaya başladı. Karşı karşıya geldiler. Birbirlerine selam verdiler.
"Hoşgeldiniz sultanım."
"Hoşbuldum Mevlüd Paşa. Uzun zaman oldu buralara gelmeyeli. Siz de değişmişsiniz doğrusu."
"Siz de öyle sultanım..."
Birbirlerine mecburiyetten hal hatır sordular. Kısa bir süre sessizlik oldu. İkisinin de aklında mazileri gelmişti.
Sessizliği bozan Ayşenil sultan oldu.
"Daha daha nasılsınız? Evlendiniz mi, yoksa hâlâ hünkarımızın size eş seçmesini mi bekliyorsunuz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hümaşah Sultan
Historical FictionNOT: Olaylar ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. ->hanedan #1 ->sultan #1 ->hünkar #1 Başlama tarihi: 13.12.2017