Hırs ve Öfke
7 ay sonra Nisan 1533;
Hümaşah'ın karnı iyice belirginleşmişti. Zira sekiz aylık gebeydi. Aynada büyüyen karnını seyredip içinden erkek olsun diye dua ediyordu. Artık sultan olma vakti gelmişti. Kapı çalındı içeri Bayram ağa girdi. Selim kahvaltı için Hümaşah'ı çağırmıştı. Hümaşah kızını, cariyesi Adrian'a emanet edip hasodaya gitti. Hem kahvaltı yaptılar hem de bol bol muhabbet ettiler. Selim son günlerde çok yoğun olduğu için görüşemiyorlardı. Hümaşah Selim'le biraz daha hasret gidermek için güzel havayı bahane edip hasbahçeye çıkmayı teklif etti. Selim Hümaşah'ın yanağını okşadı,
"Güzeller güzeli sultanım, ben de hasret gidermek isterim lakin bugün divanı toplayacağım. Kaç gündür sefer kararı almayı düşünürüm. Bugün paşalarla bu mesele hakkında tartışacağız."Hümaşah'ın yüzü düştü. Selim'in sefer kararı almasından pek hoşlanmıyordu.
"Ama ben seni özlerim. Kendime dikkat et olur mu?"Selim gülümsedi, Hümaşah'ın dudağına bir buse bıraktı "Olur..."
***
Selvihan sultan aynanın karşısında saçını tarıyordu. Sofrasını kaldıran cariyesi daireye geldi.
"Nerede kaldın? Şehzadelerimi hazırla hasbahçeye gezintiye çıkacağız.""Emredersiniz sultanım lakin bilmeniz gereken bir husus var. Hümaşah hatunu cariyesiyle konuşurken gördüm, konuştularını duydum. Hünkarımızla birlikte kahvaltı yapmışlar sonra da Hünkarımız sefere çıkmak istediğini söylemiş."
"Âlâ. Şimdi şehzadelerimi hazırla sonra da Nigar'ı çağır."
Selvihan'ın canı çok sıkılmıştı ama cariyeye belli etmeden hasbahçede Nigar'ı beklemeye koyuldu. Nigar gelince cariyesini meyve getirmesi için yolladı.
"Nigar, Hümaşah sabah hasodaya gitmiş. Üstelik Selim ona sefere çıkmak istediğini anlatmış. İki gün önce ben hasodadaydım ama bana hiçbir şey söylemedi.""Belki kararı bugün verdi."
"Öyle ya da değil. Hümaşah artık canımı sıkıyor. Hele bir doğursun sonra onu eski saray göndereceğiz."
"Kızma lakin hünkarımız Hümaşah'a meftun. Nasıl göndereceğiz?"
"Merak etme valide sultan da yanımızda olacak. Valide sultanı Hümaşah'a karşı dolduracağım. Selim sefere gitsin sonrası kolay."
***
Selim doğuya sefer düzenlemek istiyordu. Bu düşüncelerini divanda paşalara da açtı. Uzun uzun konuştular. Sonunda karara varıldı. Birkaç aya sefere çıkacaklardı...
Selim dairesine girer girmez masanın başına geçti, haritasını açıp kazanacağı savaşı hayal etti. Aklına divanda 3.veziri Mevlüd paşanın bahsettiği fikirleri geldi. Selim'i gerçekten etkilemişti bu fikirler. Zaten Mevlüd paşayı hep takdir ederdi ama paşanın, son aylarda kendini daha da geliştirdiğini görebiliyordu.
Hümaşah, Aybüke'yi de alıp hasbahçeye çıktı. Selvihan'ı görünce yüzünü ekşitti. Uzun zamandır karşı karşıya bile gelmiyorlardı. Ama yine de birbirlerinden nefret etmeye devam ediyorlardı. Selvihan da onu gördü. Ortamdaki gerginlik hissedilebiliyordu. Hümaşah yönünü değiştirdi keyfi kaçmasın diye.
Valide sultan sefer kararını duyunca hasodaya gitti. Aklında başka bir mesele daha vardı. Zira büyük kızı Gülnihal sultanın evlenme yaşı gelmişti.
Selim validesi gelince başını haritadan kaldırdı. Validesinin yanına gidip elini öptü.
"Hayırlısıyla yakın bir vakitte sefere çıkıyoruz validem.""Duydum arslanım. Kılıcın keskin olsun. Allah zaferle dönmeyi nasip etsin. Lakin başka bir husus daha vardı."
"Amin. Buyrun validem şöyle oturalım."
Birlikte sedire oturdular.
"Gülnihal artık 19 yaşında. Evlilik yaşı geldi de geçiyor. Diyorumki münasip bir paşayla evlendirelim.""Nasıl isterseniz validem. Lakin bunları sefer sonrası konuşursak daha iyi olur. Zira benim de aklımda birileri var."
Valide sultan da nihai kararın sefer sonrası alınması taraftarıydı. Fazla uzatmadı dairesine döndü.
***
Selvihan saraya girince dairesine gitmeden önce hasodaya gitti. Selim iki evladını da doyasıya sevdi. Selvihan bir şekilde muhabbet açtı fakat konu bir türlü sefere gelmiyordu. Dayanamayıp sordu.
"Sefere çıkacakmışsınız hünkarım doğru mu?""Doğrudur. Bugün divanda karar aldık."
Selvihan tam bir şey söyleyecektiki masanın üzerindeki yakut kolyeyi gördü. Biraz masaya yaklaştı ve kolyeyi izlemeye koyuldu. Kolye çok hoşuna gitmişti. Selim Selvihan'ı farketmemiş evlatlarıyla ilgileniyordu.
"Ben seferdeyken evlatlarıma iyi bak. Kendine de..." Selim bu sözleri söylerken o anki mutluluğunun tesiriyle kocaman gülümsedi. Selvihan'ın gözleri parıldadı. Kolyeyi kendisine vereceğini umut etmeye başladı. Hatta buna kendini inandırdı.Umutları ertesi gün söndü. Kolye Hümaşah'ın boynundaydı. Selim akşam yemegi için Hümaşah'ı çağırmış sonra da kolyeyi hediye etmişti. Kolye aslında doğum hediyesiydi fakat sefere erken çıkma ihtimalleri olduğu için şimdiden hediye etmişti.
Selvihan Hümaşah'a nefretle baktı. Onu bir kaşık suda boğmak istiyordu. Bu kez sinirlerine hakim oldu ve dairesine gitti. Cariyeleri dışarı çıkardı, Nigar'ı çağırttı. Şehzadeler zaten Hatice sultanın yanındaydı.
Hırsla daireyi dağıttı. Hümaşah'ı görünce kendine engel olmuştu fakat şimdi öfkesi bir türlü dinmiyordu. Dolaptaki sandıktan kaftanların altında, içinde zehir şişesi olan bir mendil çıkardı. Nigar gelince şişeyi eline tutuşturdu.
"Artık Hümaşah yılanına dayanamıyorum. Hümaşah bu gece ölecek yahut düşük yapacak. Eğer bir de şehzadesi olursa benim için felaket demek. Buna mecburuz."Nigar şaşkınlıkla elindeki şişeye baktı.
"Bunu yapamam. Hani eski saraya gönderecektik? Şimdi öldürmekten bahsediyorsun!""Yapmak zorundasın eğer yaparsan mükafatını fazlasıyla alırsın. Seni altına boğarım. Ama yapmazsan benden çekeceğin var!"
Nigar hem can korkusu yüzünden hem de vicdanı el vermediği için yapmak istemedi. Saatlerce Selvihan'ı ikan etmeye çalıştı. İkna edemeyeceğini anlayınca el mecbur kabul etti. Ertesi gün ıssız köşelerde nasıl yapacaklarını konuştular.
Akşama Nigar has mutafağa gitti. Hümaşah'ın tepsinini götüren cariye de oradaydı. Nigar, cariyeye yanlışlıkla çarpmış gibi yaptı. Tepsiyle beraber yemekler ortalığa saçıldı. Ortalığı bir telaş aldı. Nigar bu karmaşadan yararlanıp Hümaşah için hazırlanan pilav tabağına zehri döktü.
Selvihan pişman olmuştu ama kararından dönmedi. Vicdan azabı içinde sofraya oturdu. Fakat lokmalar boğazından geçmiyordu. Bugün onun emriyle Hümaşah'ın yemeğine zehir dökülmüştü. Hümaşah zerre umrunda değildi fakat Hümaşah'la beraber karnındaki sabi de ölecekti. Hem de daha doğmadan...
Selvihan, midesinin rahatsız olduğunu bahane ederek sofranın kaldırılmasını istedi. Şehzade Ahmed sedire dayanarak ayakta duruyordu. Selvihan gülümseyerek oğlunu kucağına aldı sonra da beşikteki oğlu Osman'ı seyretmeye koyuldu.
"Her şey sizin istikbaliniz için..." diye mırıldandı.***
Gece Hümaşah hatunun dairesinde bir çığlık koptu. Çığlığa küçük Aybüke'nin ağlaması karıştı. Ağalar, kalfalar hemen Hümaşah'ın dairesine koştu.
Koridorda, kendi dairesine girmeye yeltenen Asude sultan, sesleri duyunca hemen seslerin geldiği tarafa koştu. Ağalar, kalfalar Hümaşah'ın dairesinin önüne toplanmışlardı. Saime kalfa "Derhal hekim çağırın!" diye bağırıyordu.
Asude sultan kalabalığı yararak zar zor içeri girdi. Gördüğü manzara karşısında gözleri faltaşı gibi açılmış, dehşete kapılmıştı...
Bölüm sonu! beğendiyseniz votelemeyi unutmayın ⭐😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hümaşah Sultan
Historical FictionNOT: Olaylar ve kişiler tamamiyle hayal ürünüdür. ->hanedan #1 ->sultan #1 ->hünkar #1 Başlama tarihi: 13.12.2017