43.Bölüm

380 18 0
                                    

Hayal Kırıklığı

"Açın kapıyı ağalar! Emrime karşı gelirseniz kellenizden olursunuz!" dedi ve bir hışımla açılan kapıdan içeriye daldı.

Beklediği gibi bir manzarayla karşılaşmamıştı. Sultan Selim odada yalnızdı. Şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.
"Nerde o hatun!?"

"Ne oluyor? Buraya nasıl destursuz girersin?"

"O hatun nerde, gitti mi yoksa?"

Hümaşah odanın içine göz gezdirirken Selim öfkeyle olan biteni anlamaya çalışıyordu.
"Burda kimse yok!"

Hümaşah biraz rahatlamıştı, karnındaki bebeği için biraz sakinleşmeye çalıştı fakat üzgündü. Hayal kırıklığına uğramıştı. Gözleri dolu dolu Selim'e hesap sormaya başladı.
"Şimdi gitmiş olabilir lakin az evvel burdaydı. Demek koynuna başka bir cariye aldın."

Selim sıkıntıyla iç geçirdi.
"Hümaşah kaideleri unutuyorsun galiba. Kendini boşuna üzme gebesin, dairene dön biraz istirahat et."

Hümaşah'ın yanağından bir damla yaş süzüldü. Selim'in bu tavrı canını daha çok sıkıyordu, burda durmaya da niyetli değildi.
"Selvihan neyse ama başka bir kadına dokunmana tahammül edemem. Şimdi gidiyorum ama sen istedin diye değil burda daha fazla kalmaya katlanamadığım için gidiyorum."

Selim'e söz hakkı tanımadan dışarı çıkmıştı. Selim'in sözleri ağzına tıkılmıştı. Hümaşah'a kızmamıştı fakat tadı kaçmıştı, asık suratla masa başına geçip devlet işleriyle ilgilenmeye başladı. Hümaşah ise yaşlı gözlerle dairesine gitti. Nurmisal ve Latife her şeyi anlamıştı hemen çocukları arka odaya götürdüler. Hümaşah yatağa oturup ağlamaya başladı. Nurmisal sultanına su verip teselli etmeye çalıştı.

Kapı çalınınca Hümaşah hemen göz yaşlarını sildi. Önce Selim'in geldiğini düşünmüştü ama gelen Melek kalfaydı. Halime sultan Melek kalfaya mektubunda Hümaşah'ın etrafında gezmesini ve onun emrinde olmasını yazmıştı. Melek kalfa Hümaşah'ın gözüne girebilmek için çabalıyordu. Hümaşah merakla,
"Ne istiyorsun Melek Kalfa?" diye sordu.

"Sultanım anladığım kadarıyla bir cariyenin halvete gittiğini öğrenmişsiniz. Ama kim olduğunu bilmediğinize eminim."

Hümaşah onun amacını anlamıştı. Öfkeyle göz devirdi.
"Bilmiyorum, bilmek de istemiyorum."

"Lakin daha fazlasını da biliyorum. Tabii siz istemiyorsanız..."

"Konuş!"

"Hatunun adı Maria. Aylar evvel hareme getirilen yeni cariyelerden. Bu cariyelerin durduk yere getirilmesinin bir amacı oldugunu sezmiştim. Maria'dan ise uzun vakittir şüpheleniyordum. Meğer hatun valide sultan tarafından hususi hazırlanıyormuş."

Hümaşah'ın kaşları çatılmıştı.
"Peki, çekilebilirsin."

"Size hayırlı günler sultanım. Ha unutmadan Halime Sultanımızın size selamı vardı."

Melek kalfa bunları tahmin etmişti kesin bir bildiği yoktu. Fakat Hümaşah'ı valide sultana karşı kışkırtmak için söylemişti. Aynı zamanda daha fazla bilgi vererek Hümaşah'ın güvenini kazanmaya çalışıyordu. Hümaşah ise Halime sultanın barışma amacını anlasa da ona karşı yumuşamamıştı. Gülsade ise has odadan sonra doğruca valide sultan dairesine gitmişti. Hatice sultan memnundu. Selim'in cariyeyi geri çevirmemesini bile büyük bir adım olarak görüyordu.
"Asıl vazifen bundan sonra başlıyor. Kendini unutturmayacak, sana zarar vermek isteyenlere karşı her daim tedbirli olacaksın. Bu sandıklar ise hünkârımız ve benim hediyelerimle dolu. Şimdi çekilebilirsin."

"Allah ne muradınız varsa versin sultanım. Hünkârımızın gönlünü hoş tutabilmek için elimden geleni yapacağım."

Daha sonra Gülsade, Yadigâr hatunla beraber gözdeler katındaki yeni odasına gitti. Saime kalfa dahil orda bulunan herkes onu izliyor, hakkında konuşuyordu. Gülsade ise şimdiden kibirlenmişti. Saime kalfanın yanındaki cariyeler konuşmaya devam ediyordu.
"Hümaşah Sultan yüzünden hiçbirimiz has odanın önünden dahi geçemiyorduk. Bu hatun nasıl yaptıysa gözde oldu."

"Nasıl olacak valide sultan sayesinde tabii ki. Lakin Hümaşah Sultana iyi oldu. Nihayetinde nikahlı bile olsa kimse padişahın mutlak kadını olamaz."

Saime kalfa öfkeyle yanındaki cariyelere çıkıştı,
"Susun bakıyım, sultan hakkında konuşurken haddinizi bilin. Gıybet yapacağınıza dersinize gidin almayım ayağımın altına."

Hümaşah'ın dairesine gittiğinde ebe kadın da ordaydı. Hümaşah bugün çok zor bir gün geçirdiği için ebe kadını çağırtmıştı. Ebe kadın çıktıktan sonra Saime kalfa Hümaşah'ın yanına yaklaştı.
"Sultanım basit bir cariye için kendini üzmene değmez."

"Artık üzgün değilim bilakis öfkeliyim."

"Öfkeye de lüzum yok. Anca valide sultanın ekmeğine yağ sürersin. Öfekyi gururu bir kenara bırak da şu hatunu def et."

Hümaşah sinirle Saime'ye baktı
"Ne yapmamı istersin gidip geberteyim mi?"

"Bilakis hatundan uzak dur, hünkârımızın da etrafında kal. O hatun da gelip geçici olur böylece."

"Elbette sevdiğim adamı başkalarıyla paylaşmaya niyetli değilim."


Selvihan sultan saraya dönmüştü. Şehzade Osman cariyenin kucağındaydı. Beş yaşındaki Şehzade Ahmet ise annesinin elinden tutuyordu. Selvihan gayet keyifliydi fakat taşlıktan geçerken bir şeyler olduğunu sezmişti. Cariyelerin fısıldaşmasına anlam verememişti. Nigar hatunla göz göze geldiğinde onu göz işaretleriyle dairesine çağırdı. Nigar tedirginlikle arkasından gitti.
"Eninde sonunda öğrenecektiniz benden duyun istedim. Dün gece halvete bir cariye gitmiş. Adı Maria ama valide sultan Gülsade ismini vermiş."

"Şu sarayda bir günüm bile tamamen güzel geçmiyor. İllaki canımı sıkacak bir şeyler oluyor. Valide sultan da hatuna hemen isim vermiş."

"Aslında ismi daha evvel vermiş."

Duydukları Selvihan'ı hayal kırıklığına uğratmıştı. Demek valide sultanın bahsettiği plan buydu. Demek valide sultan kendisinden ümidini kesmiş, başka hatunlarla Hümaşah'ı alt etmeye çalışıyordu. Selvihan hayal kırıklığına uğramıştı. Öyle ki hayal kırıklığı kıskançlık duygusundan daha yoğundu.

***

Hümaşah sultan o kadını çok merak ediyordu. Saime kalfaya göstermesi için ısrar etti. Saime kalfa mecbur kabul etti. Hümaşah Saime kalfayala beraber yukardan taşlığa bakıyordu. Cariyeler mektepten gelmiş, taşlıktaydılar. Saime kalfa gözleriyle Gülsade'yi ararken Gülsade onların görüş mesafesine girmişti. Hümaşah'ın da dikkatini çekti. Tanımasa da hissetmişti. Gözüyle hatunu işaret etti.
"Su mavili olan değil mi?"

Saime kalfa başını salladı.
"Evet o, hadi gidelim."

Hümaşah, cariyeyi kibirle baştan aşağı süzdü.
"Endişeleme hatuna bir şey yapacak değilim. Gerek de kalmayacak çünkü o sadece tek gecelik eğlence."

Bu sırada Halime sultan ve Ayşenil sultan yakında tekrar saraya geleceklerini bir mektupla bildirip Sultan Selim'den müsaade istemişlerdi. Dolayısıyla valide sultan da öğrenmiş, keyfi yarım kalmıştı. Melek kalfa ise saraydaki yeni havadisleri Halime sultana yazmakla meşguldü.

Hümaşah, akşam Selim'e olan kırgınlığını, öfkesini ve hayal kırıklığını bir kenara bırakıp has odaya gitti. Akşam yemeğini orda yiyecekti. Yemek sessiz geçse de daha sonra olaylar tatlıya bağlandı. Hümaşah Selim'le beraber uyurken Gülsade soluğu valide sultan dairesinde almıştı. Hatice sultan geceliğini giymiş yatmaya hazırlanıyordu. Saşkınlıkla Gülsade hatuna baktı.
"Sultanım bu vakitte geldiğim için bağışlayın. Bu gece de halvete gitmemi emretmiştiniz lakin gidemedim."

Hatice sultan elini dur anlamında kaldırdı,
"Anladım, Hümaşah derhal müdahale etmiş. Lakin sen sabırlı olacaksın. Elbet onun o kapıdan giremeyeceği günler de gelecek."

Bölüm sonu!

Hümaşah SultanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin