~92~ Paris

796 98 42
                                    

Güz

Başımı ovalayarak Yalgın'a baktım. Beynim saatlerdir şurada oturmaktan zonk zonkluyordu, o ise elli gün uykusuz kalsa bile enerjisini kaybetmeyen Pollyanna hareketleriyle okuduğu kitaba gülüyordu. "Salak,"diye söylendi kağıtlara doğru. Gözlerimi kısıp ne okuduğuna baktım. Aristo ve Dante Evrenin Sırlarını Keşfediyor diye bir şey okuyordu. Hiç duymamıştım, galiba yeni almıştı. Omzuna eğilerek okuduğu kısma baktım.

"Danteyle ilgili önemli bir detay. Ayakkabı giymeyi sevmemesiydi. Kaykayla parka gidiyorduk ve spor ayakkabılarını çıkarıp sanki ayağına bir şey bulaşmış gibi çime sürtüyordu. Bir keresinde orada unuttuğu için dönüp almamız gerekmişti. Otobüsü kaçırmıştık. Dante otobüste ayakkabılarını çıkarmıştı. Bir keresinde kilisede ayin sırasında yanında oturuyordum ayakkabı bağcıklarını çözdü. Ve oturduğu yerde ayakkabılarını çıkarıverdi. Ona biraz garip garip baktım. Gözlerini devirip haçı gösterdi. Ve 'İsa ayakkabı giymiyor.' diye fısıldadı."

"Buna mı fıkır fıkır gülüyorsun?"

"Hadi ama lisedeki salak hallerimiz gibi,"dedi sırıtarak.

Ben de güldüm. "Ne bu?"

"Kitap, bak sayfaları var."

"Salak halin uzakta kalmamış."

Buklelerini düzeltti. "Eşcinsel iki genci anlatıyor işte, Harry verdi."

"Belli."

"Sana okumamı ister misin?"dedi sesini bebekle konuşur gibi yaparak.

"Ölümümü bekleyeceğim."

"Hadii, sarıyor bak."

Omzuna yattım. "Tamam."

Saçlarımla oynadığında rahatsızca kıpırdandım, hoşuma gitmediğini biliyordu. "Yalgın..."

"Yıldönümümüzde her şeye izin verme sözümüzü unuttun mu?"

"Piç."

Güldü ve kitaba yöneldi. Bana inene kadar okudu.

**

Paris'teki otele giriş yaptık, ikinci katta ve manzaraya karşıydı. Eyfel Kulesi efsane gözüküyordu. Yalgın ben camdan bakarken yatağa sırt üstü kendini bıraktı. "Yuh, yumuşacıkmış!"

Gülümsedim, mutluluk alkol gibi hissettiriyordu; başımı döndürüp dünyadan koparıyordu. Ancak Yalgın yanımdayken bu durumdan endişelenmiyordum. Camı açarken özgürdüm, onunlaydım. Yıllardır kalbimde ve benimleydi. Ben de onun için aynı olduğumu biliyordum.

"Sen de gel,"dedi çocuk kadar saf bir tonda. Yalgın'ın mavilerine baktım. O kadar şirindi ki... Bana doğru elini uzatmış, gülümsüyordu. Beni üzerine çekmesine izin verdim. Yanağını okşarken dudaklarını yalayıp bir daha gülümsedi.

"Paris otelden bile harika, değil mi?"

Elini enseme çıkardı. "Evet... Evet öyle."

"Burada evlenebilirdik,"diye mırıldandım.

"Daha güzel bir yere layık değil miyiz?"

"Yalgın, Paris'tesin."

Beni öptü. "Evlenmediğimiz için kötü hissediyor musun?"

Ne gerek var ki?

"Bazen benimle gelecek kurmayı düşünmüyormuşsun gibi hissediyorum."

Kaşlarını şaşkınca kaldırdı. "Üzülmüşsün."

"Hayır,"diye anında inkar ettim. Öyle mi dercesine suratıma baktı. "Biraz..."

"Asla bunu düşünmedim,"dedi mırlarcasına. Hafifçe doğruldu. "Yalnızca gerçekten hayatımızı ileride kurmak istiyorum. Türkiye'de değil."

"Mutlu olduğunu sanıyordum."

"Homofobi içindeyiz, annemler gibi olacak değilim,"dedi gülerek. "Ben çok zorlandım Güz. Canan anneme yabancı gibi davranmaktan... İnsanların bakışları altında son anda anne dememek için dilimi ısırdım. Babamın neden bir türlü evde olmadığına her seferinde farklı kılıflar uydurdum. Annemler burada kaldığı için çok eziyet çektim. Bu sebeple ben çocuğuma böyle yapmam."

Bunları ilk kez anlatıyordu.

Işıl ışıl gözlerle ona baktım. "Çocuğun mu?"

"Yani önce Bal'a bakmayı öğrenirsem... Onu bakıcıya bırakmamalıyım falan."

Gülümsemem tüm yüzümü kapladı. "Kaçamak için gerekiyordu."

"Çok tuhaf bakıyorsun şu an yalnız."

"Bilmem, çocuklarla anlaşır mıydın ki?"

Burun kıvırdı. "Senden iyiyimdir, Buzdolabı."

"Diyorsun,"dedim onu yatağa tekrar bastırarak. Ellerimi havada yakaladı, meydan okuyan gülüşüyle yeşillerime baktı. "Unutma Gün ışığı. Benim kardeşim var. Sen tek büyüdün. Bu beni daha iyi yapar."

"Hah, götüme bak. Sen çocukla çocuk olamazsın, ağlatırsın be!"

"Dönüşte bir çocuk bulup bakmamız gerek,"dedim ani bir şekilde.

Yamuk bir gülümseme takındı. "Akdeniz'in erkek kardeşi vardı. Üç kardeşlermiş. Harry sürekli onu anlattığı için biliyorum anasını satayım ya. Her neyse, bize verse bakabiliriz bence. Beş yaşında işte."

Harika olurdu, Yalgın'ı da bozguna uğratırdım.

"Akdeniz ortanca mı?"

"Evet."

"Dertleri bitmiyor."

Yalgın ellerimi öptü. "Duşa gireyim de Paris turu yapalım, ne dersin?"

Onu yakaladım. "Beraber derim."

"O halde uzun sürecek."

güz vs yalgın çocuk bakmayı kim alır?

Ritim [BXB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin