Güz
"Yalgın ne izliyorsun sen?"
"Hassiktir!"
Laptopu kapatmaya çalışırken inleme sesleri yükseldi. Gülüp yanına oturdum. "Por... Bu ne lan?"
Elite izliyordu.
On saniye bakıştık.
"Ergen misin?"
"Gayet güzel işte porno gibi ama daha heyecanlı."
Kaşımı kaldırırken yatakta dizlerine uzandım. "Ben görmeyeyim diye buradan mı açıyorsun?"
"Evet, sonra dalga geçiyorsun."
"Geçerim, ben erkek arkadaşınım."
Göz devirdi. "Sarıyor."
"Tüh, gay olma sonra."
Eğilerek beni öptü. "Mm, öyle seksisin ki olmasam bile olurdum."
"Ah Gün ışığı,"dedim ben de onu öpüp. Alnıma dökülen perçemleri ittirerek gülümsedi. Dudaklarım kıvrıldı benim de, Yalgın insana öyle bir bakıyordu ki sarhoş oluyordunuz. Onun için hayatta yalnızca bir insan varmış da o da benmişim gibiydi. "Ne oldu?"dedim iyice gülerek.
"Seni seviyorum yalnızca,"dedi tatlı tatlı omuz silkip. Her söylediğinde aptal gibi oluyordum.
"Ben biraz soğudum, Elite izliyorsun."
Alt dudağımı çekiştirip güldü, ben de dilimi ağzına kaydırarak öpücüğü derinleştirdim. Uzun öpüşme ardından geri çekildim ama o dudağıma yakın yerleri öpmeye devam ediyordu. Arzuyla dudaklarımı yaladım, elimi omzuna koyup mesafe yarattım. O ise bana eğilmiş, defalarca öpecekmiş gibi duruyordu. Erotikleşen ortamı görmezden gelerek doğruldum. "Tüm gün üçlülerini mi izleyeceksin? Ne diyorsun?"dedim merakla. Akşama başka planlar yapmıştım. Mercan'ı dinliyordum.
"Bilmem, başka bir şey mi düşündün?" Buklelerini dağıttı. Galiba sevişecek miyiz sevişmeyecek miyiz diye düşünüyordu. Mal olmuştu çocuk.
"Akşam yemeği ayarlamıştım. Baş başa, mekanı kapattırdım."
"Akşam yemeği mi?"dedi şokla. "Seksi randevularımız gibi mi?"
Gülüp kafa salladım. "Evet, lüks bir yer. Onu diyorsan."
"Pekala, ben hazırlanayım,"dedi sevinip.
"Ne giyeceksin?"
O dolabı karıştırırken uzandım.
Yalgın beyaz gömleğini yatağa attı, üzerine de bordoya çalan kravatı ve siyah ceketini.
"Benim siyah olan da yanında ışığım,"dedim göstererek.
Benim giyeceklerimi de uzattığında on dakikaya hazır ve arabadaydık. Yalgın kendi arabası olduğundan kullandı, hem fazla trafik sinirlerimi hoplatıyordu iyi olmuştu. Navigasyonu açarak arkama yaslandım, o ise gülüyordu. "Uzun zamandır yapmıyorduk."
İşler, yanan ama tadilatta olan Ritim yüzünden akşam yemeklerimiz azalmıştı. Paramız olunca insanlar gözünde eşcinsellik kaldırılıyor, para konuşuyordu ve istediğimizi daha rahat yapıyorduk. Bunun belki de son demleri -bar bizi bitirdi- üzerindeydik, yine de ihtiyacımız vardı Yalgınla. Bazen çocuk gibi dalaşır, bazen en ufak sebepten tartışırdık ancak yeri gelince bar eğlencelerini geçip kendimize en güzel vakti ayırırdık onunla.
Ya evde ya da şımarsın diye onu yemeğe çıkarırdım. Çünkü ben en çok şımarık Yalgın'ı seviyordum. O benim eksik çocukluğumdu, o benim gün ışığımdı.
"Güz Bey buyrun,"dedi garson, o an kendime gelerek rezerve olan İstanbul manzarasına karşı Yalgın ile geçtim.
Sandalyesini çekip "Bu tarafa,"dedim, gülüp oraya yerleşti. Ben de tam karşısına geçtim.
Menüyü eline aldı. "Mükemmel burası yahu."
"Romantizm konusunda bir Fransız olamasam da çok yükseklerde olduğumu kabul etmen gerek Yalgın."
Gülümsedi. Gözleri tekrar Boğaz'ı buldu. Özgürce burada yemek yediğimiz için her şeyi bırakabilirdim, öylesine huzurluydum.
Masanın üzerinden elimi tuttu. "Sen benimsin, elin Fransızı götümde değil."
Kahkaha attım ve ben de menüyü karıştırmaya başladım. Kaz etinde karar kılıp yanına da şarap söyledik.
"Ee?"dedi bana eğilip. Onu taklit ettim.
"Son yemeğimiz olabilir, bar girecek."
Güldü. "Behzat babacığın yardım eder."
Gözlerimi İstanbul manzarasına bin basan mavilerinden ayırmadan "En azından baba kazandım,"dedim. Gülümsedim.
"Ciddiyim, bir ucundan toparlarız. Nasıl toparladık? Biz her şeyi beraberken yapıp güçle kalkarız."
Buklesine dokunurken yüzünü okşadım. Göz bebekleri hafifçe titredi. Onu ne kadar seviyordum, aklım duruyordu.
"Biliyorum Gün ışığım. Seninleyken çekinmiyorum."dedim yanağını okşamaya devam ederek.
"Seninle ben Güz..." Garson gelince uzaklaştık. Garson da nereden böldüm dercesine acele edip gitti. Yalgın takmadan devam etti. "Dünyayı alt ederiz, biliyorsun."
Dudaklarım kıvrıldı. "Ederiz."
Masadan bana uzanarak öpücük verdi. Şu an ortamdan mı bilmiyordum ancak tutkudan başım dönüyordu. Dudaklarını dudaklarım üzerinde gezdirmeye devam etti, öpmüyordu ama bu his beni uyuşturuyordu. Çok güzeldi.
Yakından cam gibi mavilerine bakıyordum sadece ve hayatım durmuş gibiydi. Dudaklarını yarım bir gülüş alırken "Seni seviyorum,"dedi.
"Seni seviyorum,"dedim alçak sesle.
Çenemden tuttu, tam gözlerimin içine baktı. Bu kadar yakından da kusursuzdu Yalgın. Uzanıp yanağımı öpünce sessizce güldüm. "Hadi, yemekler buz olacak."
Çatal bıçağı alarak eti keserken ikimiz de güldük.
"Ne gülüyorsun?"
"Aşırı seksisin de."
"Bak bak."
Ona şarap doldurdum. "Hı hı. Baştan çıktım."dedi çocuksu neşesiyle.
Kadehimi kaldırdım. "En güzel döngüme içiyorum."
"Ahh ahh evet, her şubat yazıyordum!" Kahkaha attığında ben de gülmeye başladım.
Kadehlerimizi tokuşturduk.
"Aptal çocuk, çok işsizsin."
"Düştün ama."
Şarabı yudumlarken yüzümdeki gülümsemeyi tüm gece silemedim.
ÇOK ROMANTİKTİ BEN DÜŞTÜM
AKDENİZ VE HARRY YEMEK DE GELİR Mİ BENCE GELİRSJSJSJSKDK
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ritim [BXB]
Short Story"Bak, burası bizim cehennemimiz ve burayı biz yönetiyoruz. Şimdi bize itaat zamanın geldi." BXB ODŞD'nin ikinci kitabıdır, önce onu okumanız gereklidir.