~102~ His

798 94 69
                                    

Güz

Avuçlarım arasına aldığım toprağı izledim, ne kadar değişikti değil mi? Daha dün yanınızda olan insan, aileniz veya arkadaşınız, bugün size bir avuç toprak veriyordu. Beklemediğiniz anda yok oluyordu. Küs ya da en güzel şekilde ayrılıyordu sizden. En kötüsü de bunu asla bilemeyecek olmanızdı.

Mezar taşına bakarken düşündüğüm buydu. Hissettiğim ise kocaman bir boşluk. Yalgın İstanbul'a benim için geldiğinde bile böyle hissetmiyordum. Şimdi neden böylesine hissizdim? Negatiflik, yorgunluk beni ne zaman bırakacaktı? Çevrem benim yüzümden ne zaman zarar görmeyi kesecekti? 

Başımı arkaya atarak derin bir nefes aldım. Hava bile boğuyordu. Kalkıp gitmek istiyordum fakat yapamayacağımı biliyordum. Saatlerdir burada oturuyordum, hissetmeyi bekliyordum. Galiba babasından şiddet görerek ibneliğini atlatamayan birisi ona bir sevgi kırıntısı besleyemiyordu. Sadece bu şekilde gitmesin isterdim ama benim suçum değildi. Hepsi onun suçuydu. Hepsi.

Siyah saçlarımı dağıtıp mezar taşını kavradım. "Böyle gitmek zorundaydın, değil mi? Kininde boğuldun,"dedim alçak sesle.

Ben senin gibi olmayacağım.

Öyle mi dersin?

"Oğlundan nasıl bu kadar nefret ettin?"

Cevabım yalnız bir rüzgardı. Çıt çıkmadı. Saçlarımı çekiştirip güldüm, onun yerine ben mi pişmandım? Ben neydim?

"Güz."

Duyduğum Yunanlıyla başımı çevirdim. Harry Ankara'da mıydı? Hassiktir.

"Arabayla peşine takıldım,"dedi yanıma yerleşip. Başkası yapsa sapık olduğunu düşünürdüm. Harry de sapıktı zaten ama iyi bir sapıktı. Neyse.

"Mezarına bile gelmeni hak etmiyor, biliyor değil mi?"

Mavi gözlerine bakarak iç çektim. "Bu kadar kalpsiz olma."

"Bak, hissizlik neymiş gördün mü?"deyip dudaklarının kıvrılmasına izin verdi.

"Bunu senden duymak şaşırtıcı."

"Herkesi güldürüp gece hiçbir şey hissetmiyordum,"dedi mezarlığı izlerken. "İnsanlar gülerken bile onlara katılırdım, sahteydim."

"Baban mı?"

Başını salladı. "Sonra Rüya geldi ve onunla sevişirken bile sadece sekse odaklandım. Hissetmiyordum."

"Sonra?"

"Yalgin... Ay Yalgın'ı tanıdım. İyice samimi olduk, sen geldi ve ben gerçekten sevgiyi hissettim. Ama Akdenizle her şey tamamlandı. Ona dokunduğum ilk anda kıyamadım ki. Çok farklı hissettirdi. Bazen bu insana da baglı olmaz. Sen kendine zaman tanımalısın. Ki ben Yalgın'a bakışlarını görüyorum. İçinde ne oldugunu biliyorum." Gülümseyerek beni izledi.

"Evet, ona aşkım olmazsa iyice kalpsizmişim gibi gelecekti,"dedim ben de gülümseyip. 

"Yani aşk seni güçlü kılar, tamam mı? Bırak kendine saatlerce burada..."

Eliyle mezarlığı gösterip hayıflandı.

"Biraz dağıldım galiba."dedim ayaklanıp. O da ayağa kalktı. 

"Ankara'ya hiç gelmedim."

"Dolaştırayım seni?"

Durgun gözlerine bakınca tekrar gülümsedi. "Olur."

"Berillere uğrayalım mı? Akdeniz'in durumunu konuşuruz."

"Gerçekten mi?"

"Canan avukat hani..."

"Aa!"

Gülümsedim. "Senin aklın İstanbul'da."

"Ay biraz..."

"Çok mu seviyorsun Akdeniz'i?"

"Çok!" Sırıtıp koluma girince kolumu omzuna atmayı tercih ettim.

"Üzgün müydü?"

"Ben öpünce düzeldi,"diye böbürlenince güldüm. Mezarlıkta güldüğümüzden karşıdaki kadın deliymişiz gibi bize baktı.

"Sen nasılsın?"

Çıktığımızda sordum, kederle "İyiyim yoksa Akdeniz daha da üzülür,"dedi.

Şimdi burkuntuyu hissediyordum.

Babama karşı hissedemediğim kadar yoğundu.

"Yanında ol ki güçle ayağa kalksın. Sonra Erolları pataklayamaz."

"Abisi zaten canıma okudu,"dedi titrek bir sesle. Hızlıca öksürdü. "Pardon..."

"Hay amına koyayım, senin ne suçun var? Erollar bizim meselemiz."

Bir de Harry'e mi yükleniyordu?

"Yalgin... Ay Yalgın... İlk tanıştığımızda bana senin dediklerini anlattı. Korkak, korkak demelerini... Her şeyde anında ben ödlek, ben aptal diye kızıyordu. Kendine yani. Kafayı yiyordu. Ama o gerçek korkak kimmiş anladım. Benmişim. Ödüm patladı biliyor musun?"

Geri geri yürürken gülmeye başladı. "Savunmasızlıktan o kadar korktum ki!"

"Akdeniz için korkman kadar doğal bir şey yok Harry."

"Bir şey yapamayacaktım, biliyordum. Onlar çok fazlaydı, dirensem de kurtaramadım."

Ağlayacak gibi duraksayınca "Yapma,"dedim. 

"Lisedeki zorbalar gibi... Her zaman peşimdeler. Ben ise korktum."

"Kendini suçlama,"diye yalvardım.

"Gerçek Yalgın benim Güz."

"Yalgın beni bırakıp gitti Harry,"dedim en sonunda. "Sen şans verseler bile siktirip gitmezdin. Şimdiki Yalgın da gitmez çünkü büyüdü ve korkmuyor. O an sadece başkalarına güvendi, beni kurtaracaklarını zannetti. Homofobiden biz kurtarılmayı bekleyemeyiz."

"Haklısın... Ne yapaca..." Gözlerini sildi. "Sakın ağladığımı söyleme."

"Sanki yanımızda hiç ağlamadın."

"Sus, o ayrılık ağlamasıydı."

"Ne oldu erkek değil misin şimdi?"dedim alayla. Babam da böyle yapıyordu.

"Değilim, topum bak sekiyorum,"deyip zıplayınca ikimiz de güldük. 

"Asıl sakın Akdeniz'e böyle şakalar yapma."

Göz devirip arabasına yürüdü. Harry sayesinde daha iyi hissetmiştim bugün.

Ve Yalgın'ın neden onunla kardeş gibi olduğunu anlamıştım.

Ritim [BXB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin