~104~ Muhteşem Dörtlü

758 76 66
                                    

Güz

Bir ay sonra mahkemeye dört gün kalmıştı. Ben ise  daha iyi hissediyordum, hepimiz öyleydik. Sebebi dimdik durmamızdı. Benimkisi biraz Bal ve Yalgın sayesindeydi.

Kasım ayının öğle saatlerinin o sıcağı yüzünden parkta boş bir kenara yerleştim. Bal'ın başını okşayıp gülümsedim. Bir saattir dolaşıyorduk. Güneş, insanlar, bol bol temiz hava almak güzeldi. Akdeniz diğer yanıma oturup direkt sigarasını yaktı. Minik keşimiz de gelmişti.

Toprak da onun köpeğiydi, çok tatlıydı ve gerçekten adını taşıyordu. Aynı toprak gibiydi. Capcanlı, oyuncu bir köpekti. Akdeniz'e zıt bir karakteri vardı. Her yere, herkese bakıp oynamaya çalışıyordu. Bal ile kaynaşmışlardı, beraber oynarlarken onları izleyerek sırıttım. Akdeniz de dumanı havaya verip "Notlarımı yemiş."diye söylendi.

Kahkaha attım. "Bence bir kızdan not isteyebilirsin."

"Güz çok pisliksin." Sigarasını parmakları arasına aldı.

"Ne? Eşcinseliz diye kızlardan not alamaz mıyız?"

"Kızlarla rahat olamadığımı biliyorsun."

Dudaklarım kıvrıldı. "Özelden birine yaz işte. Yüz yüze istemezsin."

Toprağı okşadı. "Kendim ölmeyi bekleyeceğim."

Ben de bir dal sigara yaktım, biz konuşmaya devam ederken yaklaşık on dakika sonra Harry ve Yalgın da geldi. Starbucks'tan siparişlerimizi almışlardı. Yalgın bankın tepesine oturdu. Omuzlarımı kavrayıp beni arkaya doğru çekti. Dudaklarımızı buluşturduk. 

"Öpüşüyorsunuz,"dedi Harry kahvesini yudumlayıp gülerken.

Yanımızdan geçen kızlı erkekli grup birkaç saniye buraya bakakaldı.

Kahvemi onlara doğru kaldırdım. Yalgın da güldü. 

"Dikkat etmelisiniz,"dedi Akdeniz, şimdi de Bal'a oyuncağını atıp.

"Biz Kerimcan alt sürümüz, bir şey olmaz."

"Korkacak bir şey görmüyoruz Akdeniz."

"Olsun!"diye karşı çıktı Akdeniz. Gözüm saçları arasındaki yeşil tutamlardaydı. Yalgın'ın da bukleleri arasında kırmızı geçişler hala duruyordu, akmıştı ama ben boyamıştım onun için.

Misto'sundan yavaş yavaş içen Harry cıkladı. "Bakın siz dövülürse arkama bakmadan bebişi de alıp kaçarım."

"Onu biliyoruz,"diye yanıtladı Yalgın. O da karamelli latte içiyordu. Höpürdetti. Gülüp kollarına gömüldüm, o da boynuma sarıldı.

"Ayy ne kadar şiriniz,"dedi Harry. O da bankın tepesinde oturuyordu ve Akdeniz'e sataşıyordu. Saçını dağıtıp "Gri yapsana,"dedi.

"Griden sıkıldım."

"Yüce Tanrım, ben sıkıldım mı?"

"Senin için yapabilirim." Akdeniz başını arkaya atarak gülümsedi ona.

"Yap."

"Peki, peki!"

Parkta oturup kahve-sigara ikilisinden sonra Bal ve Toprağı biraz daha gezdirdik, sohbet ettik. Hava iyice ısındığından bize geçmeye karar verdik. Bal ile Toprak da parka doymuşlardı.

"Harry arabanı nereye park ettin?"diye sordu Yalgın. O ise dümdüz ileriye bakıyordu. "Harry? Aloo?"

"Anne?"

Baktığı tarafa gözlerimi çevirdim. 

"Harry." 

Kadın buraya yürüdü. Yunanca bir şeyler söyleyince Yalgınla bakıştık. "Çevirsene."

Yalgın gözlerini kıstı. "Oğlum dedi. Bir de gelmek kelimesi geçti."

Yanımdaki Akdeniz geriye bir adım attı, başını hafifçe eğmişti.

"Harry! Geçen ay gelecekti,"diye sızlandı kadın.Biz mal gibi izleyince Türkçe konuşmaya karar vermişti galiba.

Harry annesinin ellerini tuttu. "Anne, derslerim yoğun biliyorsun. Hem Behzatla çalışıyoruz."

"O adamla iş doğru değil!" Kadın hızlıca ellerini çekti, masmavi gözleriyle bize buz gibi bakış attı. "Babanı kızdırıyorsun."

"Umurumda değil, tamam mı?"

"Gelmezsen baban bursunu ödemeyecek."

"Sen?"diye dudak sarkıttı.

"Harry, çocuk gibi sen! Anlamıyorum!"

Yalgın "Alınmayın ama eşiniz biraz sıyırmış,"dedi.

"Ne?"

Ellerini havaya kaldırdı. "Alınmayın dedim."

Güldüm. "Harry bursunu ödeyebilir. Biz de yardımcı oluruz. Onu tehdit etmek yerine anlamanız gerek."

"Öyle mi? Baş ibne sen misin?"dedi kadın bana diklenip.

"Memnun oldum,"dedim gülümseyerek.

"Anne, yeter. Arkadaşlarım eşcinsel ve Akdenizle de ilişkim var,"deyip çocuğu öne çekti. "İstersen bursumu ödeme. Beni böyle tehdit edemezsin."

"Biricik çocuğumu görmeye geliyor ve şimdi de erkekle çıktığını mı görüyorum? Bu ilerledi."dedi kadın tiksinerek.

"Anne!"

"Ya şimdi gelirsin ya da bursunu ödemeyeceğiz."

"Ödemezsen ödeme. Behzat bizlere çok iyi bakıyor, sizden kurtulduğum için de mutlulukla gebereceğim!"diye haykırdı Harry. 

Kadın onun kolunu tuttu. "Öyle ha?"

"Öyle."

Üzerini düzelten genç kadın hınçla oğluna ve sonra Akdeniz'e baktı.

"Pekala Harry. Gidiyorum ve bir daha eve gelmezsen iyi edersin. Beş kuruşsuz kalmazsan akıllanmayacaksın belli."

"Behzat biz ibneleri koruyor hanımefendi," dedim alayla. 

Arabasına atlayıp kapıyı çarptı.

Harry o gaza basınca bize döndü. "Bilardo?"

Akdeniz "Harry-"diye araya girince güldü. "Bebiş, sorun yok. Hadi."

"Emin misin?"dedi Yalgın onun ani değişimine bakarak.

"Evet, sizi zırlak sürtükler. Gidiyoruz."

Bilardoya geçip günü orada tamamladık.

Ritim [BXB]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin