2

2.6K 286 228
                                    

Chan ve Seungmin, müdüre söz verdikleri gibi akşam üzeri Jeongin'i yurda bırakmışlar, içeriye kadar ona eşlik etmişlerdi.

Birlikte müdürün odasına girdiler. Sabah oturdukları şekilde koltuklara oturdular ve geçirdikleri günün kısa bir özetini anlattılar müdüre. Daha sonra Jeongin odasına gitmek için izin alıp müdürün odasından çifte el sallayarak çıktı.

Sağ koridorun sonundaki 127 numaralı odasının önünde onu bekleyen kalabalığa gözlerini kısarak baktı. Donghyuck ve arkadaşları kapısının önünde sinirli bir şekilde -özellikle Donghyuck'un suratı bunu çok net ifade ediyordu- dikiliyorlardı.
Jeongin kapıdakilerle arasında belli bir mesafe bırakıncaya kadar ilerledi ve durdu.

"Ne istiyorsun yine Donghyuck?"

"Kapın neden kilitli ve arkasında anahtar var?"

"Çünkü içerde oda arkadaşım var."

"Oda.Arkadaşın.Var?" Donghyuck sıktığı dişlerinin arasından korkunç bir şekilde sorarcasına konuşmuştu.

"Evet. Şimdi çekilin kapımdan, içeri gireceğim." Jeongin Donghyuck'u biraz ittirip kapının önünden çekti. Ancak Donghyuck onu omuzlarından tutup kendine çevirerek sırtını kapıya çarpmıştı.

"Küçük ailemizi bozmaya karar vermişsin?"

"Ne saçmalıyorsun Donghyuck? Bırak yakamı!"

"Beni bu lanet yerde bırakıp gidebileceğini mi sanıyorsun Yang Jeongin?" Donghyuck adeta kükremişti Jeongin'in suratına karşı ve burnuna bir yumruk geçirmişti.

"Buna asla izin vermeyeceğim! Beni bırakıp gidemezsin!" yakalarından tuttuğu Jeongin'in kafasını da kapıya vuracak şekilde sarstı.

Kapıdan çıkan sese uyanan Chinen, hızla sarsak adımlar atarak kapıyı açmıştı. Jeongin'i son kez iten Donghyuck ellerini yakasından çekti ve Jeongin'in yere düşüşünü izledi.
Chinen oda arkadaşının içeri düşmesiyle şoke olmuş, gözlerini kanayan burundan alamıyordu. Kafasını iki yana sallayıp Jeongin'in yanına çöktü hemen. Omuzlarından tutup sarstı Jeongin'i.

"İyisin mi ağabey? Ağabey?" diye sordu Chinen.
Donghyuck gözü dönmüş bir şekilde yerdeki ikiliye bakıyordu. Jeongin sessizce mırıldandı Chinen'e.

"Chinen, çığlık at." Chinen kafasını anladığını belirtmek için aşağı yukarı salladı ve derin bir nefes aldı. Ardından tüm yurdu inletecek bir çığlık attı. Jeongin, Chan ve Seungmin'in henüz gitmemiş olmasını, çığlığı duyup gelmelerini diliyordu.

Bu sırada müdürün odasından çıkmak üzere olan Chan ve Seungmin, kavga seslerini tamirat diye geçiştirmeye ve kendilerini bir an önce göndermeye çalışan müdüre dönüp baktılar.

"Bu ses de neydi böyle?" diye sordu Chan. Müdür ne yapacağını şaşırmış, aceleyle çifti çıkışa yönlendirmeye çalışıyordu. Seungmin sesin geldiği yere ilerlerken Chinen'in çığlığı ikinci kez duyulduğunda telaşla koşmaya başlamıştı.

Kapıdan sağa döndüğünde önüne çıkan koridorun sonundaki kalabalığın arasından geçip yerde boylu boyunca uzanan Jeongin'i görmesiyle bir çığlık da o atmıştı. Jeongin Seungmin'i görünce biraz rahatlamış, kendini tamamen zemine bırakmıştı.

"Jeongin! İyi misin? Beni duyabiliyor musun?" diye sordu Seungmin. Yavaşça kapatıp açtı gözlerini Jeongin. Chan kalabalıktan sıyrılıp içeri girdiğinde gözlerine inanamamıştı.

"Burada neler oluyor?" dedi müdüre dönüp baktı.

"Nasıl bir yer burası böyle? Dağbaşı mı!" Seungmin sinirle müdüre bağırdı.

Listen To My Heartbeat [Hyunin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin