Jeongin akşama kadar kapının önünde ağlayıp Rory'e sarılmıştı. Jaemin gelip onu kapının önünde bitap düşmüş ve uyuyakalmış haliyle görünce kucaklayıp kardeşini içeri almıştı. Bir yandan da Rory olan biteni fısıldayarak anlatıyordu.
Jeongin'i yatağına bıraktığı sırada elini sımsıkı tutup sayıkladı."Hyunjin, seni seviyorum. Hyunjin... Hyunjin... Hatırla..." Jaemin kardeşinin yanına oturup saçlarını okşadı. Jeongin yumuşak tutamları arasında dolaşan el ile yavaşça araladı gözlerini. Kardeşini görünce hızla ayaklandı.
"Jaemin! Hyunjin, o burada! Onu gördüm, kendi gözlerimle gördüm! Onu da kurtarmalıyız Ren'in elinden." dedi telaşla.
Jaemin ayağa kalkıp salona gitti hiçbir şey demeden. Jeongin de hemen peşinden gitti."Jaemin sana diyorum! Hyunjin de burada! Neden-"
"Çünkü gördüğün kişi Sam-" karşılarındaki aynanın parıldamasıyla sözü kesildi iki kardeşin. Daeman hızla gidip aynaya elini uzattı ve bir şey içeri, salonun ortasına düştü.
"Vay canına!"
"Donghyuck?!"
"JEONGİN! AMAN TANRIM! YAŞIYORSUN!" Donghyuck hızla ayaklandı ve Jeongin'e sarıldı. Jeongin ise karşısındaki gence bakakalmıştı.
"Donghyuck sen- çok- Aman tanrım konuşabilecek gibi değilim şu haline bak." Jeongin Donghyuck'u aynaya doğru çevirip kendini görmesini sağladı. Düşmeden önceki görüntüsüyle karşılaşan Donghyuck şokla arkasındakilere döndü.
"Bu da ne böyle? Neye dönüştüm ben? Jeongin yardım et!" dedi panikle. Daeman genci kollarından tutup sarstı.
"Öncelikle sakin ol Donghyuck. Gel, otur şöyle." diyerek kanepeye oturttu Donghyuck'u. Jeongin'e anlattıklarını tek tek ona da anlattı.
Donghyuck şaşkınca bakıyordu iki kardeşe. Elleri sürekli boynuzlarına gidiyordu. Dokundukça gıdıklanıyordu ama dokunmadan da duramıyordu. Yanaklarındaki inciler de Jeongin'in ilgisini çekiyordu. Jeongin dokundukça kızarıyordu Donghyuck.
"Şimdi asıl konumuza dönelim." diyince Daeman'a döndüler. "Ne oluyordu dışarıda? Bize neden işaret gönderdin?"
"Size işaret mi gönderdim?"
"Bize işaret mi gönderdi?" diye sordu Jeongin de.
"Evet, neyden korktun o kadar? Ne oldu?"
"Ben fabrikadaydım. Sadece siz kaybolduğunuzdan beri bir şekilde ben ve Haechan sürekli burada buluyorduk kendimizi. Bu gece de rahat edemedim. Geldim ve burada peşime takılan o sapık, hatırlıyorsun değil mi Jeongin? Onu ve Renjun'u gördüm. Fabrikadan çıkıyorlardı." biraz durup kardeşlere baktı ve birden gelen aydınlanma ile konuştu.
"Renjun ve o da mı bu dünyadan yani? Şimdi anlıyorum, son bir aydır fazlasıyla garip davranıyordu Renjun-"
"Bir dakika bir dakika! Bir ay mı?" dedi Jeongin şaşırarak.
"Evet bir ay. Kaybolduğunuzdan bu yana bir ay geçti. Miya, Sen, Hyunjin ve Jaemin. Herkes dördünüzü arıyor bir aydır."
"Hyunjin de mi? Aman tanrım biliyordum! O gördüğüm gerçekten de Hyunjindi! Sam falan değil-" durup kardeşine baktı heyecanla. Onun çatık kaşlarıyla karşılaştıktan sonra aklına düşenlerle heyecanı söndü.
"Evlenecek, onu evlendirecekler! Jaemin bir şeyler yapmalıyız! Sadece bir gün sonra düğünü var!" Jaemin burun kemerini sıkıp kafasını iki yana salladı. Donghyuck ise hiçbir şey anlamadan öylece bakıyordu kardeşlere.
"Jaemin-"
"Düşünüyorum Jeongin! müsade et!" kardeşinin bağırması zaten sınırda olan gözyaşlarının akmasına sebep oldu. Donghyuck hızla kollarını Jeongin'e sarıp kötü bakışlarını Jaemin'e yöneltti. Jaemin pişman olsa da geri adım atmadı. Ayaklanıp dışarı çıktı. Donghyuck, Jeongin'in yanaklarını sildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Listen To My Heartbeat [Hyunin]
FanfictionYetimhanede büyüyen Jeongin ve onu evlat edinen Chan ve Seungmin.