Ertesi gün Jeongin, dün akşama kadar temizlediği dolabını telaşla yeni ebeveynlerinin getirdiği bavullara yerleştirmeye çalışıyordu. Jeongin hevesle hazırlanırken Chinen ona hüzünlü gözlerle bakıyor ve topladığı şeyleri ufak ufak dokunuşlarla dağıtıyordu.
"Ağabey gideceğin için mutlusun mu?"
"Evet Chinen! Sonunda bu cehennemden kurtuluyorum! Bugün benim en mutlu günüm!" Chinen anladığı cümleyle daha da üzülmüştü.
Jeongin bavulları tamamen topladı. Yeni ebeveynlerinin ona hediye ettiği telefonu eline aldı ve Seungmin'i arayıp her şeyin hazır olduğunu söyledi.
Birkaç dakika sonra Chan ve Seungmin kapıyı tıklayıp içeri girdiler. Jeongin bavulları çekiştirip onlara doğru ilerledi.
"Her şeyimi topladım sadece bu gece için bir pijama ayarladım o kadar. Diğerlerine ihtiyacım yok." dedi heyecanla.
"Emin misin tatlım? Başka bir şeye ihtiyacın yok mu?" Jeongin cevap olarak kafasını iki yana salladı.
"Pekala öyleyse, Chan! Eşyalarını al da gidip oğlumuzun odasına yerleştirelim."
"Emredersiniz majesteleri." dedi Chan kaşlarını çatıp.
"Tamam! Gri olanı bana ver. Ben taşırım."
"Zahmet oldu majesteleri!"
"Dövücem şimdi seni!" Seungmin sinirle söylenirken Jeongin güldü.
"Ne o küçük majeste? Komik mi?" diye sordu Chan alay ederek.
"Oğlumuz kelimesi, hoşuma gitti." diye itiraf etti Jeongin. Seungmin dönüp Jeongin'e baktı hızla dolan gözleriyle.
"Ah! Neden ağlıyorsun..." biraz bekledi Jeongin. Nasıl hitap edeceğini bilememişti. "Hyung." dedi sonra garip hissederek.
Seungmin gülümsedi gözyaşlarını silmeye çalışan Jeongin'e
"Sorun değil. İstediğin gibi seslen. İçinden ne gelirse." dedi."Pekala, ağlama lütfen."
"Haaaydi gideliiiiimm!" Chan dramatikliği bölmek için neşeli şekilde bağırdı. İkili kaşlarını çatıp Chan'a baktılar ve bavulları çekiştirerek koşan Chan'ın peşinden koşmaya başladılar.
Yetimhanenin bahçesinde duran arabaya Jeongin hayranlıkla baktı. Geçen bindiğinden farklı olan bu arabanın ne olduğunu tıpkı öncekini bildiği gibi biliyordu.
"AMAN TANRIM BU BİR TESLA MODEL X 100D"
"Ta kendisi evlat! Nasıl ama? Beğendin değil mi?"
"BU BENİM HAYALİM!"
"Arabayı sevdiysen güzel. Ehliyetini alır almaz bundan bir tane de sana sipariş ederiz. Ne dersin?" dedi Seungmin.
"OHA DERİM!" dedi Jeongin. Sonra dediklerinin farkına vardı.
"Ay özür dilerim ben hayatımda hiç TESLA görmedim de ondan böyle ayarlarım bozuldu biraz."
"Jeong bebeğim, bu bir TESLA. Arada Chan garaja inip buna bakıyor gerçek mi değil mi diye. Normal yani bu halin. Biz yadırgamadık merak etme." dedi Seungmin.
"Eeee? Arabaya öylece bakacak mıyız? Hadi binin de eve gitmeden önce biraz turlayalım." dedi Chan ve arabaya bindiler.
Büyük bir AVM'ye gidip bir süre dolaştılar. Jeongin'in odası için istediği birkaç parça eşyayı alıp hamburgerciye girdiler. Sıra yetimhaneye dönmeye geldiğinde Jeongin durgunlaşmış, yüzü asılmıştı. Jeongin'i fark eden Chan eşini dürttü. Seungmin de asık suratı fark etti.
"Sorun ne Jeongin?" diye sordu Chan.
"Hiçbir şey."
"Hadi ama kimi kandırıyorsun? Söyle, bir şey mi oldu?"
"Yetimhane yolunu biraz uzun tutabilir miyiz?" Chan eşine dönüp sorgularcasına baktı. Seungmin 'ne olduğunu bilmiyorum' der gibi omuz silkti ve kafasını salladı. Chan Jeongin'e döndü.
"Olur, istediğin kadar dolanırız." dedi.AVM'den çıkıp otoparktaki araçlarının gelmesini beklediler. Jeongin araç gelince hızlıca arka koltuktaki yerine oturup dışarıyı izlemeye başladı. Chan ve Seungmin de arabaya binip birbirlerine tuhaf bakışlar attılar. Chan arabayı yetimhaneye giden en uzun güzergaha ayarladı ve otopilot'a aldı.
Biraz sonra Jeongin'in aklına rüyasında gördüğü sokağın ismi geldi. Biraz öne atıldı ve konuştu.
"TESLA! Merlin Sokağı'na sür."
Jeongin heyecanla cevap gelmesini bekliyordu. Biraz sonra TESLA konuştu."Konum bulunamadı. Eski rota tekrarlanıyor." Jeongin üzgünce tekrar yerine yerleşti.
"Orası neresi Jeongin?" diye sordu merakla Seungmin.
"Hiçbir yer." dedi cevap olarak.
"Pekala." dedi Seungmin.
Tesla, girilen konuma vardıklarını belirttiğinde üçü de arabadan indi. Jeongin hala biraz üzgündü. Seungmin ona sıkıca sarıldı.
"Seni üzen şey ne bilmiyorum ancak söylemek istediğinde bir telefon kadar yakınım." dedi.
"Ayrıca yarından itibaren birkaç adım kadar yakın olacağız." diye ekledi Chan, Seungmin'in ayrıldığı çocuğa sarılırken.
"Teşekkür ederim." diyebildi sadece Jeongin. Başka bir şey demek istemiyordu. Bu anlamsız üzüntünün nereden nasıl geldiğini bile bilmiyordu.
İkiliye el sallayıp binaya doğru adımladı. Girmeden önce durup gökyüzüne baktı. Kararmak üzereydi. Martılar uçuyordu.
"Neler oluyor böyle bana?"
İçeri girdi sonra. Chan ve Seungmin de gittiler o içeri girer girmez.Jeongin odasına girdiğinde Chinen yoktu. Onun yerine kendi yatağında, yastığına sarılmış bir şekilde uyuyan Donghyuck vardı.
Bir süre kapıda durup onu izledi. Uyurken ne kadar güzeldi. Bir melek gibi görünüyordu. Uyandığında şeytan olan bir melek."Aptal Donghyuck." dedi. Gerçek bir aptal olduğunu düşünüyordu Donghyuck'un.
"Uyan aptal Donghyuck!" dedi yatağa yaklaşıp saçlarını okşamaya başlarken.
Donghyuck yavaşça gözlerini açtı. Sonra sırtını dikleştirdi. Oturup Jeongin'e baktı uyku sersemliğiyle. Aklına rüyasındaki kedi gelmişti. Birden Donghyuck'un gözlerinin içine baktı."Liloria." dedi. Donghyuck ona tuhaf bakışlar attı.
"O da kim?" dedi. Jeongin kafasını iki yana salladı.
"Boşver. Ne arıyorsun yine burada?"
"Erken gittiğini sandım. Bavullarla çıkınca-"
"Erken gitmedim. Buradayım hala. Gördüğün gibi. Şimdi yatağımdan kalk ve odana git."
"Burada kalamaz mıyım?" dedi Donghyuck. Jeongin'e yalvarırcasına bakıyordu.
"İstemi-"
"Lütfen!"
"Olma-"
"Lütfen!"
"Dong-"
"Lütfen!"
"Pekala."
"Teşekkür ederim." Donghyuck hızlıca kenara kayıp Jeongin'e yer açtı. Jeongin banyoya gidip üzerini değiştirdi ve Donghyuck'un yanına girdi. Donghyuck ona sımsıkı sarıldı ve burnunu saçlarının arasına daldırıp derince kokladı.
Jeongin 'nasılsa son gecem' düşüncesiyle Donghyuck'a sarıldı, yüzünü boynuna gömdü ve uykuya daldı.Donghyuck'a güvendi ama bu bir hataydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Listen To My Heartbeat [Hyunin]
FanfictionYetimhanede büyüyen Jeongin ve onu evlat edinen Chan ve Seungmin.