Hyunjin başındaki büyük acı ve ağrı ile yavaşça uyandı. Gözlerini aralamak zor olmuştu. Işığa alışmak için defalarca gözlerini kırpıştırdı. Uzandığı yerden kalkmaya çalıştığı sırada ağrısı şiddetlendi. Kafatası parçalanmıştı sanki. Acıyla inledi ve derinlerden gelen endişeli sesleri dinledi.
"Yüce Merlin! Şükürler olsun uyandı!"
"İyi misiniz Efendi Sam?"
"Efendi Ren'e haber verin! Nişanlısı uyandı!"
Hyunjin, nerede olduğunu anlamaya çalıştı bir süre. Bu insanlar kimdi? Neredeydi? Ona ne olmuştu? En önemlisi o kimdi?
"Ben... Neredeyim?"
"Şifahanedesiniz Efendi Sam."
"Kim?" dedi başına saplanan ağrıyla kaşlarını çatarak.
"Siz efendim, Efendi Sam."
"Ben..." biraz bekledi. Etrafında çok fazla ses vardı.
"Biraz sessiz olur musunuz?" dedi başını tutarak. Kimseden ses çıkmamıştı. Sinek vızıltısı bile yoktu şimdi. Şaşırdı. Gözlerini kapatıp bir süre bekleme kararı aldı.
Ancak birden kendisine sarılan bedenle tekrar açtı gözlerini."Yüce Merlin'e şükürler olsun! Sam! İyisin sevgilim!" dedi kendisine sarılan genç. Daha sonra ayrılıp onu şöyle bir süzdü.
"Sapasağlam! Şükürler olsun! Şükürler olsun!" ardında duran askerlere dönüp emir verdi.
"Yüce Merlin'e adadığım kurbanları kesin! Herkese altın dağıtın! Sevgilim uyandı! Biricik nişanlım uyandı sonunda!"Hyunjin, yani artık Sam, saçlarının yarısı sarı yarısı siyah olan genci süzüyordu dikkatle. Kendisine nişanlım diyen bu genç, fazlasıyla güzeldi ancak onu tanımıyordu. Aslına bakarsanız o kendini bile tanımıyordu.
"Pardon, siz kimsiniz?" diye sordu gence.
"Ne?" dedi genç şaşkınlıkla.
"Beni, biricik sevgilin Ren'i tanımıyor musun?" genç dolu gözleriyle baktı sevgilisine."Ben, üzgünüm. Hatırlamıyorum-" demesiyle gencin hüngür hüngür ağlamaya başlaması bir olmuştu.
"Yüce Merlin! Sevgilim beni hatırlamıyor!" diyerek isyan etti. Hyunjin, yani Sam, ne yapacağını şaşırmıştı ağlayan genç karşısında. Elini uzatıp gencin elini tuttu.
"Ben, üzgünüm. Aslında kendimi bile hatırlayamıyorum. Lütfen, ağlama." dedi.
"Onun yerine bana anlatsan? Kim olduğumdan ve bana ne olduğundan başla mesela, olmaz mı?" genç onun gözlerine bir süre baktı. Ellerini tuttu ve gerçekten mahçup olmuş görüntüsünde gezdi gözleri."Gerçekten hatırlamıyorsun demek... Onca güzel anı- Ah! O kötü olay ile silindi demek! Ne acı! Yüce Merlin yardımcımız olsun sevgilim." diyerek eliyle saçlarını okşadı.
"Ben Ren, Kral'ın erkek kardeşinin oğluyum ve de senin biricik sevgilin, nişanlınım. Sen ise benim bir tanem, Lord Phyord'un oğlusun. Yakında evlenecektik ancak o talihsiz olay bizi buldu. Kaç aydır burada öylece uyuyordun. Şimdi uyandın, karanlık günlerim geride kaldı derken sen-" genç oğlan tekrar ağlamaya başladı. Hyunjin birleşik ellerini okşadı teselli etmek amacıyla. Genç gözyaşlarını silip anlatmaya devam etti.
"Ormandaydık, seninle güzel bir yürüyüşe çıkmıştık. Düğünümüzü planlıyorduk yürürken. O kadar mutlu, o kadar heyecanlıydım ki...
Ancak pek de uzun sürmedi. Birkaç büyücü bize saldırdı. Muhafızlarımızı öldürdüler ve sana, sana büyü yaptılar. Aylarca uyanmadın sevgilim. Her yolu denedik ancak olmadı, seni uyandıramadık." Sam merakla dinliyordu olan biteni ancak anlayamamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Listen To My Heartbeat [Hyunin]
FanfictionYetimhanede büyüyen Jeongin ve onu evlat edinen Chan ve Seungmin.